Zamansız yağdı yağmur. Hiç sırası değildi şimdi pencere pervazlarından süzülüp odama dolmanın. İçimi yıkayamazken dışımı pencere pervazını halılarımı küçük sehpanın ayaklarını mutfağımı yıkamanın hiç alemi yoktu. Bunca ıslaklık içinde camın yanına
oturup dışarıyı seyretmekten başka bir şey yapabilecek gücüm olmaması da cabası.Bedenim öylesine yorgun ki 'bir kası dinlendirmenin en iyi yolu ters yöndeki kasları çalıştırmaktır' ilkesinin doğruluğunu denemek zorundayım bu yağmurda.Bedenimi durdurup ruhumu çalıştırmalı. Hiç sırası değildi şimdi...
Kış geliyor. İçi kış olanların dışına da kış gelse ne fark eder ki... İçim kış mı şimdi benim? Ruhum böylesine üşüyorsa kış olmalı içimde de. Eski pencerelerim geliyor aklıma. Gençliğimdeki dışarıya bakmaya doyamadığım pencereler. Hala aşık olduğum o deniz ülkesindekiler... Yaşlandım mı şimdi ben ondan mı bu yorgun hal?
Yaşlandım desem başta büyüklerim sonra arkadaşlarım hepsi kızar bana en iyisi içinde saklamalı bu soruyu sonra yağmur yağdığında yalnız kaldığında çıkarıp yeniden sormalı kendine.
Nasıl da deli deli yağıyor yağmur. Sanki kazara önüne düşüversem beni bile alıp götürecek gibi. Başkaları da benim kadar üşüyor mu acaba gecenin bu saatinde bu karanlıkta soğuk soğuk yağan yağmurda. Evsizlerden bahsetmiyorum. Böyle benim gibi penceresinin kenarına oturmuş dışarıyı seyredenler onlar da benim kadar üşüyor
mudur? Başkalarının da yanakları ıslanıyor mudur yağmurla yarışarak. Mesela şu uzaktan ışıkları görünen evdekiler onlar da benim gibi karanlıkta kalmış mıdır içlerinin ışıkları sönünce? Elektrik denen sahte aydınlık neden aydınlatamıyor içimizin karanlığını? Bir de okulunu okuduk sanki çok işe yararmış gibi şimdiki aklım olsa... Ya şu karşı pencerede görünüp sonra kaybolan adam onun da sigarasını yakarken elleri titriyor mudur? Peki ya onun hemen altındaki pencere? Yaşlı(yapyaşlı) bir amca görmüştüm o evin balkonunda. Biri daha var pencerenin yanına konmuş yatakta yatıyor sürekli. Şimdi yattığı yerden benim gibi yağmuru seyrederken onun da içi acıyor mudur? Böyle sürekli yattığına göre onun da acıklı bir hikayesi olmalı hatta belki benim ki kadar acıklı bir hikayesi...
...
Yağmurda pencere önünde
Önce kendimi sordum kendime
Sonra diğerlerini...
Anladım ki herkesin bir hikayesi var anlatılası dinlenesi ağlanası...
Anladım ki herkesin ayrı bir penceresi var.
Ve anladım ki her pencerede ayrı bir hüzün var...
oturup dışarıyı seyretmekten başka bir şey yapabilecek gücüm olmaması da cabası.Bedenim öylesine yorgun ki 'bir kası dinlendirmenin en iyi yolu ters yöndeki kasları çalıştırmaktır' ilkesinin doğruluğunu denemek zorundayım bu yağmurda.Bedenimi durdurup ruhumu çalıştırmalı. Hiç sırası değildi şimdi...
Kış geliyor. İçi kış olanların dışına da kış gelse ne fark eder ki... İçim kış mı şimdi benim? Ruhum böylesine üşüyorsa kış olmalı içimde de. Eski pencerelerim geliyor aklıma. Gençliğimdeki dışarıya bakmaya doyamadığım pencereler. Hala aşık olduğum o deniz ülkesindekiler... Yaşlandım mı şimdi ben ondan mı bu yorgun hal?
Yaşlandım desem başta büyüklerim sonra arkadaşlarım hepsi kızar bana en iyisi içinde saklamalı bu soruyu sonra yağmur yağdığında yalnız kaldığında çıkarıp yeniden sormalı kendine.
Nasıl da deli deli yağıyor yağmur. Sanki kazara önüne düşüversem beni bile alıp götürecek gibi. Başkaları da benim kadar üşüyor mu acaba gecenin bu saatinde bu karanlıkta soğuk soğuk yağan yağmurda. Evsizlerden bahsetmiyorum. Böyle benim gibi penceresinin kenarına oturmuş dışarıyı seyredenler onlar da benim kadar üşüyor
mudur? Başkalarının da yanakları ıslanıyor mudur yağmurla yarışarak. Mesela şu uzaktan ışıkları görünen evdekiler onlar da benim gibi karanlıkta kalmış mıdır içlerinin ışıkları sönünce? Elektrik denen sahte aydınlık neden aydınlatamıyor içimizin karanlığını? Bir de okulunu okuduk sanki çok işe yararmış gibi şimdiki aklım olsa... Ya şu karşı pencerede görünüp sonra kaybolan adam onun da sigarasını yakarken elleri titriyor mudur? Peki ya onun hemen altındaki pencere? Yaşlı(yapyaşlı) bir amca görmüştüm o evin balkonunda. Biri daha var pencerenin yanına konmuş yatakta yatıyor sürekli. Şimdi yattığı yerden benim gibi yağmuru seyrederken onun da içi acıyor mudur? Böyle sürekli yattığına göre onun da acıklı bir hikayesi olmalı hatta belki benim ki kadar acıklı bir hikayesi...
...
Yağmurda pencere önünde
Önce kendimi sordum kendime
Sonra diğerlerini...
Anladım ki herkesin bir hikayesi var anlatılası dinlenesi ağlanası...
Anladım ki herkesin ayrı bir penceresi var.
Ve anladım ki her pencerede ayrı bir hüzün var...