Bana Gelen Bütün Yolar Kapalı mı?
Günlerden Pazar, her yanımızı kar kaplamış. Dışarı çıkılmıyor, beyaz bir engelimiz var. İstanbul üşüyor.
Bana Gelen Bütün Yolar Kapalı mı?
İçimi garip bir sıkıntı kapladı. Aslında en çok karı severim ama bu sefer durum farklı. Yar yolu gözlerken, kar ancak hasreti arttırıyor.
Pazar günü, herkes evinde, ailesiyle, sevgilisiyle oturuyor. Şarkıdaki gibi; bir ben uykusuz, bir ben huzursuz, bir ben çaresiz, bir ben sensiz…
Gelemezsin biliyorum, bana gelen bütün yollar kapalıdır. Biliyorum da, aklıma takılan şu; açık olsaydı gelecek miydin? Ne kadar çok bahanen var artık. Gelmesen de kusur bulunamaz.
İçim parçalanıyor yalnız geçirdiğim, o koyu ve soğuk gecelerde. Tenini, sesini, kokunu bile özlüyorum. Tuhaf değil mi? Herkesin farklı bir kokusu var. Yatağa, yorgana, yastığa sinecek kadar da güçlü üstelik.. O yüzden artık yatakta uyumuyorum. Salondaki koltuk daha konforlu değil ama en azından senin kokunu taşımıyor.
Geceleri kabuslar görüyorum. Hep sana bir şey oluyor. Başına kötü şeyler geliyor. Neden böyle rüyalar gördüğümü bulmaya çalışıyorum. Sanırım bana ihtiyacın olmasını diliyorum. Hastalansan kim bakar? Ben!
Yeni yılın yeni zamanlarındayız. Seneye nasıl girersen öyle geçermiş. Ben sensiz girdiğime göre…. Şimdi bütün yılı böyle hasretle mi geçireceğim? Olsun yakında doğum günüm var. Pastamı üflerken dilek tutarım. Elimde kalan son kozum bu. Kabul olursa ne ala!
Bazı şeyleri ne kadar çok istesek de, olmamasını nasıl yorumlamalıyız? Bizim için hayırlı değil mi? Daha kötü gelişecek olayların ön engeli mi? Evren hep bizim iyiliğimiz için mi çalışıyor?
Bu sorular insanın kafasını karıştırsa da, kalbe pek etkili olmuyor. Aslında iki çeşit insan var. Amerika’yı tekrar keşfetmeye ihtiyaç duymayan, büyük lafı dinleyen, daha önce aynı yoldan geçmişlerin öğütlerine kulak verenler var. Bir de, gidip duvara çarpmadan anlamayan, mutlaka kendi yaşayıp anlayan, acı çekmeden öğrenemeyenler var. Ben ikinci gruba dahilim.
İleride yaşayacağımız daha kötü şeyler olsa da, seni yaşamadan tüketemiyorum. Aklımın, kalbim üzerinde hükmü yok. Hatta çoğu zaman kalbim var da, aklım hükümsüz. Mantığı saymıyorum bile!Bundan sonra ne olacak bilmiyorum. Ben hep seni diliyorum. Dualarımı seninle yaşlanılacak bir yaşam için ediyorum. Sonunda ya duama cevap, ya belamı bulacağım. Yaşayıp göreceğiz ama kar şimdilik yüreğimi sakinleştirdi. Nasılsa bana gelen bütün yollar kapalıdır…
Günlerden Pazar, her yanımızı kar kaplamış. Dışarı çıkılmıyor, beyaz bir engelimiz var. İstanbul üşüyor.
Bana Gelen Bütün Yolar Kapalı mı?
İçimi garip bir sıkıntı kapladı. Aslında en çok karı severim ama bu sefer durum farklı. Yar yolu gözlerken, kar ancak hasreti arttırıyor.
Pazar günü, herkes evinde, ailesiyle, sevgilisiyle oturuyor. Şarkıdaki gibi; bir ben uykusuz, bir ben huzursuz, bir ben çaresiz, bir ben sensiz…
Gelemezsin biliyorum, bana gelen bütün yollar kapalıdır. Biliyorum da, aklıma takılan şu; açık olsaydı gelecek miydin? Ne kadar çok bahanen var artık. Gelmesen de kusur bulunamaz.
İçim parçalanıyor yalnız geçirdiğim, o koyu ve soğuk gecelerde. Tenini, sesini, kokunu bile özlüyorum. Tuhaf değil mi? Herkesin farklı bir kokusu var. Yatağa, yorgana, yastığa sinecek kadar da güçlü üstelik.. O yüzden artık yatakta uyumuyorum. Salondaki koltuk daha konforlu değil ama en azından senin kokunu taşımıyor.
Geceleri kabuslar görüyorum. Hep sana bir şey oluyor. Başına kötü şeyler geliyor. Neden böyle rüyalar gördüğümü bulmaya çalışıyorum. Sanırım bana ihtiyacın olmasını diliyorum. Hastalansan kim bakar? Ben!
Yeni yılın yeni zamanlarındayız. Seneye nasıl girersen öyle geçermiş. Ben sensiz girdiğime göre…. Şimdi bütün yılı böyle hasretle mi geçireceğim? Olsun yakında doğum günüm var. Pastamı üflerken dilek tutarım. Elimde kalan son kozum bu. Kabul olursa ne ala!
Bazı şeyleri ne kadar çok istesek de, olmamasını nasıl yorumlamalıyız? Bizim için hayırlı değil mi? Daha kötü gelişecek olayların ön engeli mi? Evren hep bizim iyiliğimiz için mi çalışıyor?
Bu sorular insanın kafasını karıştırsa da, kalbe pek etkili olmuyor. Aslında iki çeşit insan var. Amerika’yı tekrar keşfetmeye ihtiyaç duymayan, büyük lafı dinleyen, daha önce aynı yoldan geçmişlerin öğütlerine kulak verenler var. Bir de, gidip duvara çarpmadan anlamayan, mutlaka kendi yaşayıp anlayan, acı çekmeden öğrenemeyenler var. Ben ikinci gruba dahilim.
İleride yaşayacağımız daha kötü şeyler olsa da, seni yaşamadan tüketemiyorum. Aklımın, kalbim üzerinde hükmü yok. Hatta çoğu zaman kalbim var da, aklım hükümsüz. Mantığı saymıyorum bile!Bundan sonra ne olacak bilmiyorum. Ben hep seni diliyorum. Dualarımı seninle yaşlanılacak bir yaşam için ediyorum. Sonunda ya duama cevap, ya belamı bulacağım. Yaşayıp göreceğiz ama kar şimdilik yüreğimi sakinleştirdi. Nasılsa bana gelen bütün yollar kapalıdır…