Neresinden baksan nafile çabaydı sevdamız, imkânlar dâhilinde yürütmeye çalışıyorduk imkânsız aşkımızı.
Sen elit bir aşk istiyordun, ben “amiyane tabirle” seviyordum. Ne sen vazgeçiyordun, ne ben değişiyordum. Akıntıya karşı kürek çeker gibi seviyorduk sevgilim, üstelik dibi de delikti kayığımızın hızla batıyorduk.
Sen Titanic filmindeki gibi bir aşk istiyordun, ben buzdağının görünmeyen yüzü gibi seviyordum. Göz göre göre çarpıyorduk, ne sen çığlık atıyordun ne ben dümen kırıyordum.
Sen yıldırım aşkı istiyordun, ben sırılsıklam seviyordum. Caddelerde akan yağmur suları gibiydik sevgilim, yanlış zamanda ve yanlış yerdeydik. Bir fırtına süresince saltanat sürüp, fırtına dinince ilk mazgaldan aşağı dökülecektik.
Sen ölümsüz aşk istiyordun, ben ölümüne seviyordum. Neresinden baksan çıkmaz sokaktı sevdamız, Yolun sonuydu uçurumun başlangıcıydı, ne sen dengeni kaybediyordun ne ben dengemi yakalıyordum.
Sen göz önünde aşk istiyordun, ben körü körüne seviyordum. Geceyle gündüz kadar farklıydı aşkımız, Samanyolunda yürüyecektik hani, ay ışığı rehberimiz yıldızlar şahidimiz olacaktı, oysa güneşin ilk ışıklarıyla ne ay ne de yıldızlar kalacaktı.
Sen hijyenik bir aşk istiyordun, ben marazi seviyordum. Neresinden baksan hükümsüzdü aşkımız, son kullanma tarihi geçmiş ilaçlar gibiydik sevgilim, kullanma talimatı yoktu bu aşkın, kendi kendimizi zehirliyorduk.
Sen destansı bir aşk istiyordun, ben şiir tadında seviyordum. Bir Atilla İLHAN şiiriydik sevgilim, “Ben sana mecburdum bilemezdin, adını mıh gibi aklımda tutuyordum, büyüdükçe büyüyordu gözlerin, içimi seninle ısıtıyordum.
Sen güneştin ben kardan adam, o kadar keskin o kadar düzdü ki gerçekler, yaşamak için ayrılacak ya da ölmek için bir arada olacaktık sevgilim.
Neresinden bakarsan imkânsızdı aşkımız….
Sen elit bir aşk istiyordun, ben “amiyane tabirle” seviyordum. Ne sen vazgeçiyordun, ne ben değişiyordum. Akıntıya karşı kürek çeker gibi seviyorduk sevgilim, üstelik dibi de delikti kayığımızın hızla batıyorduk.
Sen Titanic filmindeki gibi bir aşk istiyordun, ben buzdağının görünmeyen yüzü gibi seviyordum. Göz göre göre çarpıyorduk, ne sen çığlık atıyordun ne ben dümen kırıyordum.
Sen yıldırım aşkı istiyordun, ben sırılsıklam seviyordum. Caddelerde akan yağmur suları gibiydik sevgilim, yanlış zamanda ve yanlış yerdeydik. Bir fırtına süresince saltanat sürüp, fırtına dinince ilk mazgaldan aşağı dökülecektik.
Sen ölümsüz aşk istiyordun, ben ölümüne seviyordum. Neresinden baksan çıkmaz sokaktı sevdamız, Yolun sonuydu uçurumun başlangıcıydı, ne sen dengeni kaybediyordun ne ben dengemi yakalıyordum.
Sen göz önünde aşk istiyordun, ben körü körüne seviyordum. Geceyle gündüz kadar farklıydı aşkımız, Samanyolunda yürüyecektik hani, ay ışığı rehberimiz yıldızlar şahidimiz olacaktı, oysa güneşin ilk ışıklarıyla ne ay ne de yıldızlar kalacaktı.
Sen hijyenik bir aşk istiyordun, ben marazi seviyordum. Neresinden baksan hükümsüzdü aşkımız, son kullanma tarihi geçmiş ilaçlar gibiydik sevgilim, kullanma talimatı yoktu bu aşkın, kendi kendimizi zehirliyorduk.
Sen destansı bir aşk istiyordun, ben şiir tadında seviyordum. Bir Atilla İLHAN şiiriydik sevgilim, “Ben sana mecburdum bilemezdin, adını mıh gibi aklımda tutuyordum, büyüdükçe büyüyordu gözlerin, içimi seninle ısıtıyordum.
Sen güneştin ben kardan adam, o kadar keskin o kadar düzdü ki gerçekler, yaşamak için ayrılacak ya da ölmek için bir arada olacaktık sevgilim.
Neresinden bakarsan imkânsızdı aşkımız….