Yine gece..
Bir Şehir, Bir Kadın.. İstanbul mu Senin Adın..? Efkarı demliyorum gözlerimde demişti şair bir keresinde..
İlk okuduğumda sıradan bir cümleden öteye geçememişti aslında. Zamanın bu akıl almaz devinimleri arasında yitip giderken efkarın gözlerde demlenebileceği düşmemişti aklıma. Akreple yelkovanın bir olup belden aşağı vurmalarına şahit oluyorum bir kez daha. Sanki dünyanın tüm orduları bana karşı savunamıyorum gittiğin kurak toprakları. Hani diyorum sen varken saldırsalardı anlardım. Açmak için gülüşünü bekleyen gül bahçelerime akmak için tek sözünü bekleyen nehirlerime ömrümü önüne sermek için bekleyen şu küçük yüreğime saldırsalardı anlardım. Tarihin yaprakları arasındaki tozlu krallıkların tüm hazineleri bendeydi ne de olsa. Yoktu hiçbiri sen varken yolları yolumla kesişmemişti.
Belki de bu yüzdendi.
Ne zaman ki gittin soldu gül bahçeleri. Şimdi renksiz kokusuz birer mezarlık hepsi. Nehirlerim kurudu ne rengarenk balıklarım kaldı hani o aşkla yüzen ne de taşacakmış gibi akan suyu.
Yokluk demişken rüzgarlar da şaşırdı pusulayı. Giderken unuttuklarını ardından götüren o hırçınlığından eser yok şimdi. Yetmezmiş gibi düşman kesildi hepsi. Gitarlarım kırık şehrimde ne bir nota bırakmışsın ne de bir şarkı sözleri geride. Nereye gitsem yokluk çıkıyor karşıma dilinde tek cümle; kapılarımız her zaman açık sana..!
Yedi tepesinden yedi rengini görürdüm şehrimin. Boğazın sırtındaki yeşillik aklıma başımdan alırdı mavisi kendine hayran bırakıdı. Yeşilinde nefes alırım mavisinde nefesim kesilirdi.
Bilirim sevmezdin ama İstanbul gibisin.
Yokluğunda ölümlerden ölüm seçiyorum kendime. Bir tren kazası kurguluyorum bazen hemzemin geçitte altına atladığım. Bazen bir deniz kazasına da olur diyorum iliklerime kadar ıslandığım. Çaresizliğim bir silah oluyor en sonunda şakağıma dayadığım. Son dakika haberi oluyorum bültenlerde son haberim oluyor ölemeyip sağ kaldığım.
Gece..
Tek kişilik zaman dilimidir bence. Hele bir de yalnızsanız siz de ağır yaralı çıkarsınız savaşlarınızdan düşman zapteder dizginleyemediğiniz yanlarınızı. Penceresiz odalarda içinizde hissedersiniz tek başınalığın sızısını. Duvarlardan küf bulanır elinize yüreğinize. O anlara denk gelir harflerinizin çürümesi. Yokluk dediğin öyle kıyısından köşesinden vurmaz adamı ne boşu vardır ne de ıskası. Tam onikiden derler ya hani en güçlü yerinizden yüreğinizden vurur sizi.
Uçurum kenarındaki bir kalede aşkınıza esir olursunuz.
Yitirdiğiniz harflerinizi saçından başından yakalayıp düşersiniz notlarınızı yokluğa varlığa aşka dair. Gideni yazarsınız roman olur. Kendinizi yazarsınız kimbilir adı belki şiir olur. İmlanızı yitirip sıfırı tükettiğiniz anlarınızda en zengin yanınız olur beyaz bir sayfa. Avuçlarınızın arasından kayıp gidenlere inat parmaklarınızın arasındaki bir kaleme kalırsınız. Yüreğiniz dans eder parmak uçlarınızda.
Yokluk yazdırır..
Gitmelere inanmamanın en kolayıdır. Cümleye gidişi ile başlar noktasına gelmeden geri çağırırsınız. Satır araları keyifli molalarınızın durağı olur başlığınız ne isterseniz odur.
Şimdi satır aralarım intiharlarıma gebe. Başlıklarım aşk gibi kısa tek hece. Gitmenle başlıyor gelişine yetişemiyorum bu gece. Ya mısralarım eksik kalıyor ya yüreğim. Ne zaman yazmaya kalksam gelişinin keyfini sürmeden seni gitmelere uğurluyorum. Yazdıklarıma inat kendime yalancı çıkıyorum.
Çakmağın sesi ile irkiliyor gece. Ağlamıyorum aşkımın dumanı kaçıyor gözüme. Bir nefes şimdi bir nefes daha. Dumanla dolduruyorum senden kalan boşlukları anlık bir tebessüm oluyorsun dudaklarımın kenarında. Birkaç saniye içinde anlıyorum içime çektiğim bütün duman şimdi havada. Duvarlarıma çarpıyorsun kokun siniyor odama.
Şimdi yokluğuna inat hala hatırladığım bir şarkı sözleri ile son satırda gelişlerini yazıyorum.
Gitmiş olabilirsin.
Mağlubiyetimin altına yaldızlı imzalar atmış olabilirsin.
Kimbilir belki sevmemiş bile olabilirsin.
Ama unutma.
İstanbul gibisin.
Sana gelmek kolay gitmek zor bilirsin..
Bir Şehir, Bir Kadın.. İstanbul mu Senin Adın..? Efkarı demliyorum gözlerimde demişti şair bir keresinde..
İlk okuduğumda sıradan bir cümleden öteye geçememişti aslında. Zamanın bu akıl almaz devinimleri arasında yitip giderken efkarın gözlerde demlenebileceği düşmemişti aklıma. Akreple yelkovanın bir olup belden aşağı vurmalarına şahit oluyorum bir kez daha. Sanki dünyanın tüm orduları bana karşı savunamıyorum gittiğin kurak toprakları. Hani diyorum sen varken saldırsalardı anlardım. Açmak için gülüşünü bekleyen gül bahçelerime akmak için tek sözünü bekleyen nehirlerime ömrümü önüne sermek için bekleyen şu küçük yüreğime saldırsalardı anlardım. Tarihin yaprakları arasındaki tozlu krallıkların tüm hazineleri bendeydi ne de olsa. Yoktu hiçbiri sen varken yolları yolumla kesişmemişti.
Belki de bu yüzdendi.
Ne zaman ki gittin soldu gül bahçeleri. Şimdi renksiz kokusuz birer mezarlık hepsi. Nehirlerim kurudu ne rengarenk balıklarım kaldı hani o aşkla yüzen ne de taşacakmış gibi akan suyu.
Yokluk demişken rüzgarlar da şaşırdı pusulayı. Giderken unuttuklarını ardından götüren o hırçınlığından eser yok şimdi. Yetmezmiş gibi düşman kesildi hepsi. Gitarlarım kırık şehrimde ne bir nota bırakmışsın ne de bir şarkı sözleri geride. Nereye gitsem yokluk çıkıyor karşıma dilinde tek cümle; kapılarımız her zaman açık sana..!
Yedi tepesinden yedi rengini görürdüm şehrimin. Boğazın sırtındaki yeşillik aklıma başımdan alırdı mavisi kendine hayran bırakıdı. Yeşilinde nefes alırım mavisinde nefesim kesilirdi.
Bilirim sevmezdin ama İstanbul gibisin.
Yokluğunda ölümlerden ölüm seçiyorum kendime. Bir tren kazası kurguluyorum bazen hemzemin geçitte altına atladığım. Bazen bir deniz kazasına da olur diyorum iliklerime kadar ıslandığım. Çaresizliğim bir silah oluyor en sonunda şakağıma dayadığım. Son dakika haberi oluyorum bültenlerde son haberim oluyor ölemeyip sağ kaldığım.
Gece..
Tek kişilik zaman dilimidir bence. Hele bir de yalnızsanız siz de ağır yaralı çıkarsınız savaşlarınızdan düşman zapteder dizginleyemediğiniz yanlarınızı. Penceresiz odalarda içinizde hissedersiniz tek başınalığın sızısını. Duvarlardan küf bulanır elinize yüreğinize. O anlara denk gelir harflerinizin çürümesi. Yokluk dediğin öyle kıyısından köşesinden vurmaz adamı ne boşu vardır ne de ıskası. Tam onikiden derler ya hani en güçlü yerinizden yüreğinizden vurur sizi.
Uçurum kenarındaki bir kalede aşkınıza esir olursunuz.
Yitirdiğiniz harflerinizi saçından başından yakalayıp düşersiniz notlarınızı yokluğa varlığa aşka dair. Gideni yazarsınız roman olur. Kendinizi yazarsınız kimbilir adı belki şiir olur. İmlanızı yitirip sıfırı tükettiğiniz anlarınızda en zengin yanınız olur beyaz bir sayfa. Avuçlarınızın arasından kayıp gidenlere inat parmaklarınızın arasındaki bir kaleme kalırsınız. Yüreğiniz dans eder parmak uçlarınızda.
Yokluk yazdırır..
Gitmelere inanmamanın en kolayıdır. Cümleye gidişi ile başlar noktasına gelmeden geri çağırırsınız. Satır araları keyifli molalarınızın durağı olur başlığınız ne isterseniz odur.
Şimdi satır aralarım intiharlarıma gebe. Başlıklarım aşk gibi kısa tek hece. Gitmenle başlıyor gelişine yetişemiyorum bu gece. Ya mısralarım eksik kalıyor ya yüreğim. Ne zaman yazmaya kalksam gelişinin keyfini sürmeden seni gitmelere uğurluyorum. Yazdıklarıma inat kendime yalancı çıkıyorum.
Çakmağın sesi ile irkiliyor gece. Ağlamıyorum aşkımın dumanı kaçıyor gözüme. Bir nefes şimdi bir nefes daha. Dumanla dolduruyorum senden kalan boşlukları anlık bir tebessüm oluyorsun dudaklarımın kenarında. Birkaç saniye içinde anlıyorum içime çektiğim bütün duman şimdi havada. Duvarlarıma çarpıyorsun kokun siniyor odama.
Şimdi yokluğuna inat hala hatırladığım bir şarkı sözleri ile son satırda gelişlerini yazıyorum.
Gitmiş olabilirsin.
Mağlubiyetimin altına yaldızlı imzalar atmış olabilirsin.
Kimbilir belki sevmemiş bile olabilirsin.
Ama unutma.
İstanbul gibisin.
Sana gelmek kolay gitmek zor bilirsin..