ne bi' başlık bulabiliyorum ne bi' sıra gözetmek istiyorum bu sefer...
zaten bulamıyorum da. hem içimde bir sürü şey var içim taşıyor; artık nasıl anlatırım bilmem. her zamanki yazılarım gibi muntazam olur mu onu da bilmiyorum. aslında önemli olan da o değil...
ağlamamıştım ne zamandır. ağlamazdım da zaten ölüm kalım olmadıkça. ama yanaklarımda ıslaklık hissettim biraz önce neden sonra bilgisayara baktığımda kucağımdaki ve bilgisayardaki damlaları gördüğümde anladım ağladığımı.
ve hala daha kendime engel olamadan... bu satırları da ıslatıyorum aslında...
yazamıyorum da .. bi' yerde takılıp kalıyorum yine.
anlatamıyorum anlaşılamıyorum. evet boğuluyorum artık ve ne yapacağımı da bilmiyorum. lügâtımda "bilmiyorum"dan başka kelime de yok zaten bu ara...
nereye gideyim ki?
gitsem ne olacak?
insanı en çok en sevdiği mi acıtır? yoksa en çok sevildiğini bilen midir en basit yaraya tuz basıp can yakan? döner dolaşır kilitlenir cevabı o'nun üzerinde.
ne başlığı var ne sırası duygularımın. bi' yazım planı da yok olamaz da zaten gerçek hayatın...
ve sadece yazıların kurduğu duvarlarla çevrili hane değil içte yaşanan fırtınalar... acılar ve gözyaşları...
bazen kendinin bile yanaklarından süzülürken farkettiğin ve üzerine oturup yazılar yazdığın o damlalar.
ne kadar fütursuzca harcanmaktalar... ama artık yutkunmakla geri gidemeyecek kadar gözlerimin ucundalar...
son bir damla düşer nokta yerine...
zaten bulamıyorum da. hem içimde bir sürü şey var içim taşıyor; artık nasıl anlatırım bilmem. her zamanki yazılarım gibi muntazam olur mu onu da bilmiyorum. aslında önemli olan da o değil...
ağlamamıştım ne zamandır. ağlamazdım da zaten ölüm kalım olmadıkça. ama yanaklarımda ıslaklık hissettim biraz önce neden sonra bilgisayara baktığımda kucağımdaki ve bilgisayardaki damlaları gördüğümde anladım ağladığımı.
ve hala daha kendime engel olamadan... bu satırları da ıslatıyorum aslında...
yazamıyorum da .. bi' yerde takılıp kalıyorum yine.
anlatamıyorum anlaşılamıyorum. evet boğuluyorum artık ve ne yapacağımı da bilmiyorum. lügâtımda "bilmiyorum"dan başka kelime de yok zaten bu ara...
nereye gideyim ki?
gitsem ne olacak?
insanı en çok en sevdiği mi acıtır? yoksa en çok sevildiğini bilen midir en basit yaraya tuz basıp can yakan? döner dolaşır kilitlenir cevabı o'nun üzerinde.
ne başlığı var ne sırası duygularımın. bi' yazım planı da yok olamaz da zaten gerçek hayatın...
ve sadece yazıların kurduğu duvarlarla çevrili hane değil içte yaşanan fırtınalar... acılar ve gözyaşları...
bazen kendinin bile yanaklarından süzülürken farkettiğin ve üzerine oturup yazılar yazdığın o damlalar.
ne kadar fütursuzca harcanmaktalar... ama artık yutkunmakla geri gidemeyecek kadar gözlerimin ucundalar...
son bir damla düşer nokta yerine...