Sessizce yaşamalıydı kalbinde...
Kimseler duymamalıydı adını...
Kimseler fark etmemeliydi
Nasıl delicesine sevdiğini.
Nazara inanırım ben...
Nazar değdirirler sevdama.
Anlatmam senden başkasına...
Belki de sana bile…
Çünkü “ne kadar güzel gidiyor” dediğim bir aşkım olmuştu evvel zamanda...
Kırmışlardı kalbimi...
Bırakmışlardı göz yaşları içerisinde.
O an ellerimden akıp giden kum’a benzetmiştim sevgilerimi...
Gönül çiçeğimin sararıp solduğunu
Boynunun büküldüğünü
Üzülerek görmüştüm.
Ve elimde olmaksızın nefret etmiştim aşktan...
Sevmemiştim aşkı. Ben bende ölmüştüm.
Çocukken ne kolaydı her şey.
Herkesi kendin gibi sanıyordun
Herkesi kendin kadar saf ve masum sanıyordun.
Art niyetsiz... çıkarsız...
Ben masumdum.
Bembeyazdı kalbim...
Çok kırılgandı.
Çok merhametliydim.
Ve... kimsenin kötü olabileceğine inanmayan bir kalbim vardı...
Her defasında iyi duygular besleyen bir kalbim vardı…
Eskiden sadece oyuncaklarıma ağlardım.
Elimden düşüp kırılan kalbim değil
Oyuncaklarım olurdu o zamanlar...
Göz yaşlarım kırık kalbime değil
Kırık oyuncaklarıma düşerdi.
Annem gelirdi yanıma
Alırdı beni kucağına
Silerdi göz yaşlarımı.
Dayanamayıp daha güzel bir oyuncak alırdı.
Güldürürdü yüzümü.
Ağlamayı bırakırdım
Çocuk gülüşümü takınırdım.
Fakat kalbim kırıldığında dost sandıklarım yalandan sildiler göz yaşlarımı.
Sonra karşıma gelip borçmuşçasına hatırlatmışlardı bunu.
Halbuki ne kalbimi iyileştirebilmişlerdi ne de ruhumu...
Kimseye inanmaz oldum.
Masumdum ben...
Ama zaman geçtikçe masum olmanın suç olduğunu anladım bu dünyada...
Başkalarının oyuncaklarını (kalbini) kırmayı öğrendim...
Özümden uzaklaştım ve ben artık...
Masum değildim...
Ta ki seninle tanışana dek…
O gözlerini yüreğime çizene dek…
Hayatta bazen iyi şeylerinde olabileceğine
İnanmıştım seninle
Sen tanrının bana yolladığı bir melektin…
Beni sevmesi
Koruması
Güldürmesi
Her şeyden çok
Yaşama sevincimi
Geri getirecek melek…
Çocuk gülüşümle gülüyorum sana…
Yani
Tüm masumluğumla…
Özümdeyim.
Kimseler duymamalıydı adını...
Kimseler fark etmemeliydi
Nasıl delicesine sevdiğini.
Nazara inanırım ben...
Nazar değdirirler sevdama.
Anlatmam senden başkasına...
Belki de sana bile…
Çünkü “ne kadar güzel gidiyor” dediğim bir aşkım olmuştu evvel zamanda...
Kırmışlardı kalbimi...
Bırakmışlardı göz yaşları içerisinde.
O an ellerimden akıp giden kum’a benzetmiştim sevgilerimi...
Gönül çiçeğimin sararıp solduğunu
Boynunun büküldüğünü
Üzülerek görmüştüm.
Ve elimde olmaksızın nefret etmiştim aşktan...
Sevmemiştim aşkı. Ben bende ölmüştüm.
Çocukken ne kolaydı her şey.
Herkesi kendin gibi sanıyordun
Herkesi kendin kadar saf ve masum sanıyordun.
Art niyetsiz... çıkarsız...
Ben masumdum.
Bembeyazdı kalbim...
Çok kırılgandı.
Çok merhametliydim.
Ve... kimsenin kötü olabileceğine inanmayan bir kalbim vardı...
Her defasında iyi duygular besleyen bir kalbim vardı…
Eskiden sadece oyuncaklarıma ağlardım.
Elimden düşüp kırılan kalbim değil
Oyuncaklarım olurdu o zamanlar...
Göz yaşlarım kırık kalbime değil
Kırık oyuncaklarıma düşerdi.
Annem gelirdi yanıma
Alırdı beni kucağına
Silerdi göz yaşlarımı.
Dayanamayıp daha güzel bir oyuncak alırdı.
Güldürürdü yüzümü.
Ağlamayı bırakırdım
Çocuk gülüşümü takınırdım.
Fakat kalbim kırıldığında dost sandıklarım yalandan sildiler göz yaşlarımı.
Sonra karşıma gelip borçmuşçasına hatırlatmışlardı bunu.
Halbuki ne kalbimi iyileştirebilmişlerdi ne de ruhumu...
Kimseye inanmaz oldum.
Masumdum ben...
Ama zaman geçtikçe masum olmanın suç olduğunu anladım bu dünyada...
Başkalarının oyuncaklarını (kalbini) kırmayı öğrendim...
Özümden uzaklaştım ve ben artık...
Masum değildim...
Ta ki seninle tanışana dek…
O gözlerini yüreğime çizene dek…
Hayatta bazen iyi şeylerinde olabileceğine
İnanmıştım seninle
Sen tanrının bana yolladığı bir melektin…
Beni sevmesi
Koruması
Güldürmesi
Her şeyden çok
Yaşama sevincimi
Geri getirecek melek…
Çocuk gülüşümle gülüyorum sana…
Yani
Tüm masumluğumla…
Özümdeyim.