Ben düşünmekten yoruldum, benim yerime de düşünür müsün?..
Benim yerime ilgilenir misin insanlarla, yalanla, ihanetle, yâlnızlıkla...?
Geceleri birdenbire bastıran sağanak yağışlı korkuları alır mısın yamacımdan?..
Gündüz gözüyle sevemiyorum kimseyi.
Yüreğimdeki bu düğümü çözebilir misin?..
Giderek yaklaşıyor ve çoğalıyor sorular.
Bir cümlenin içinde virgül olmayı beklerken,
nedendir bu noktaların kelimelerime yaptığı tecavüz?
Beni bu saldırılara karşı koruyabilir misin?..
Korktuğumun farkındayım, bu yüzden konuşmuyorum.
Küçük bir çocuğun, hiç bilmediği bir şehirde kayboluşunu
ve bir köşede kıvrılarak sessizce ağlayışını yaşıyorum sanki.
Tek farkımız, ben bildiğim bir şehirde kayboldum
ve gözyaşlarının asil olduğunu bilmeyen insanların arasında ağlamaya çalışıyorum.
Bu çabam da sonuçsuz kalacak, biliyorum.
Beni benim yerime bağışlar mısın?..
Oysa, garipliğimi sudan sebeplerle süslemeyin dedim..
Sevecekseniz yıpratmadan, acıtmadan ve okşayarak sevin dedim...
Ellerimin küçüklüğü çocukluğumdan kalma, saçlarımın dağınıklığı rüzgârdan,
beni rüküş oyunlarınızın içine almayın, oynayamam dedim...
Çok sonraları farkettim kendi kendime konuştuğumu.
Beni deli sanacaklar. Ya da sanmayacaklar,
delilik bu...!
Benim adıma saklayabilir misin isyanlarımı özenle?
Çığlığımı tutar mısın düşmesin yere?
Yağmur yağıyor. Biraz sonra bütün çıplaklığımı giyinip, çocukluğumla ona gideceğiz.
Belki ıslandığımda kaybolacak bu buruk gülümsemeler.
Belki unutacağım incindiğimi.
Yüreğimin ağrıyan yanlarını belki söküp atacağım,
açlıktan ağzı kokan sokak köpeklerine.
Kollarımı gökyüzüne kaldırıp, şarkılar söyleyeceğim belki, şarkılarım yağmura..
Olur da bana bir şey olursa, şarkılarımı sahiplenir misin?
Kırgınım, çok yorgunum.
Yanıyor bir yerlerde, derinlerde gönlüm..
Geçtiğim yollarda bıraktım sözlerimi ya da bırakmak zorunda kaldım,
emin olamıyorum.
Gidenlerin geride bıraktıkları gözü yaşlı ayak izlerini sayarken
üzerime giydirilmiş olabilir suskunluklar..
Yoksa ben de bilirdim,
güneşin izniyle aldığım gülüşleri her daim dudaklara yapıştırmayı.
Yaşım kadar geçtim hayattan ve sevdadan ve ayrılıklardan...
ve artık ben de korkuyorum herkes gibi, senin gibi sevmekten..
Canımı acıtmadan üzerimden alabilir misin bu korkuları..?
Kırgınlıklarımı kazıyarak beni aşk’la barıştırabilir misin yeniden..?
Ben senin bir zaman dokunduğun kadındım.
Neden sessizce gittiğini, konuşmaya gerek kalmadan gözlerinle anlatabilir misin..?
Bütün bunları yapabilecek kadar yürekli misin bilmiyorum.
Cesaret sadece güç gösterisi değildir çünkü.
Şimdi..
Şimdi yaşadığın yerde kal ve sakın konuşma.
Ceplerinde biriktirdiğin bozukluk sevişmelerden biri değilim ben.
Ya da sisli bir havada görmeden yanlışlıkla çarptığın biri hiç değil..
Bunun ne olduğunu, ne anlama geldiğini anlayabilir misin..?
Tedavülden kalkıyor zamanla bütün sorular ve kaybolup gidiyor uzayın derin boşluğunda,
kimse üzerine alınmadan.
Suskunluğunu ve cevap veremeyişlerini,
çocuk ruhunun bastırılmış serseriliğine veriyorum.
Daha zamanın var, elbet bir gün sende öğreneceksin konuşmayı.
Beden unutsa bile yürek unutmaz yaşadıklarını..
Bunu o garip gönlüne öğretebilir misin...?
Ama biliyorum..
Benim yerime yapamayacağın şeylerde var.
Benim için sevemezsin şiiri, müziği, aşkı ve ben’i...
Yüreğimin çıldırtan iyimserliği neleri yapabileceğini merak etse de,
kırgınlıklarım beynimi uyuşturup gururumun yüzeyde olması için direniyor.
Bu yüzden ne sesime, ne yoluma,
ne de sohbetime düşme..
En azından... En azından bunları benim için yapar mısın..?