Çocuk olamadan bana büyümeyi öğretenlerin imzası var her karışında buzullar ekili ruhumda� Yalnız soluk ve baharsız bir düşün sarı yalnızlığının sesiyim� Soluğum bir uçurumun kenarında açan papatyanın nefesi kadar ürkek ve yitik�
İçimde kaldırımların ıslak yalnızlığı ile yarışan adı konmamış bir sürükleniş var� Bu sürüklenişin yolu yine bana çıkacak biliyorum� Çünkü harita avuçlarımdaki zamanın sessizliğine gömdüğüm çizgilerimde saklı�
Duygularımdaki bu devinim içimdeki dünyayı yaşamın gerçek kesitlerinde nasıl yansıtır bilinmez ama bildiğim sorularımın ve cevaplarımın paralel duruşunda ruhumu dinlendireceğim gerçeğidir�
Zamana karşı çizgimi sıkı tutmanın nedeni ve oluşumu kime ne için neden üçlüsündeki ritimde gizleniyor� Adımlarımın beynim ve yüreğim arasındaki iletişiminde sıkışıp kalan bir köprü kuruluyor sorularla� Yaşamdaki duruşun merkezine inmek için önce çıkış yoluna dokunmak gerek hangi adım bizi önce çıkıştaki gerçek gidişe götürür diye...
Kendim için mi?
Sevdiklerim için mi?
Yoksa yaradılış sebebimin kendiliğinden ayarlanmış hafızası için mi?
Keşke;
Çocukların düşleri gibi
Uçurtmaların gökyüzüne teslim ettiği özgürlüğün gülüşü gibi
Savaşsız yaşayan insanların içindeki umudun sesi gibi
Dağın zirvelerindeki kardelenin güneşe ölümüne aşkı gibi
Net olsaydı tüm anlamlar�
Biliyorum tadını bile bilmediğim çocukluğumun rengine hiçbir zaman değemeyecek uçurtmamın elimdeki ipi� Ama mutlaka gökyüzüne değecek ellerimdeki ipin bana emanet ettiği güç� Ve bu gücün cesaretine sığınan ürkek yanımsorularını ekecek güneşin ruhumu saran yaşam kokulu tenine� Hayatın göğsünde kaybettiğim tüm sorularımı alacağım atlasın buğulu bulutlarına saklanan giz dolu defterden�
Sanırım yoluma çıkan en güvenli işaret şiirlerimde sakladığım anahtarlar olacak� O anahtarlar bir gün içimdeki tüm dehlizlerin kapısını açacak gerçek olan ve güven bahçesini ruhuma eken bahçıvana�
Ve güllerimi ektiğim toprağımda goncalar yeryüzündeki tüm çocuklara en güzel kokusunu savuracak sırf çocukluklarını doya doya yaşamaları için...
Sonra gençlerin ellerine goncaların açan tenlerinde çoğalan geleceğe düş öykülerini yağdıracağım fidan olan duygularının yeşermesi için çabuk çabuk...
Sonra mı?
Güllerim büyüyecek dikenlerini büyüklere batıracaklar ama kanatmak için değil özeleştirilerini hep yapabilmeleri için! ! ! Önce kendi canları yanarsa sonra can yakmayı bilmeyecek bir ruha sahip olacaklar� Önce bir çocuğun kendi suskunluğunda değil minicik yüreğindeki umut ülkesinin tınısında varlığını ispat edebileceğini öğrenecekler�
Bunları neden mi istiyorum�
Bir çocuğun kendi sessizliğinde büyük olmayı öğrenmesi ve büyüdüğünde yalnızlığı oynaması kadar anlaşılmaz bir durumu anlatabilmekti belki de...
İçimde kaldırımların ıslak yalnızlığı ile yarışan adı konmamış bir sürükleniş var� Bu sürüklenişin yolu yine bana çıkacak biliyorum� Çünkü harita avuçlarımdaki zamanın sessizliğine gömdüğüm çizgilerimde saklı�
Duygularımdaki bu devinim içimdeki dünyayı yaşamın gerçek kesitlerinde nasıl yansıtır bilinmez ama bildiğim sorularımın ve cevaplarımın paralel duruşunda ruhumu dinlendireceğim gerçeğidir�
Zamana karşı çizgimi sıkı tutmanın nedeni ve oluşumu kime ne için neden üçlüsündeki ritimde gizleniyor� Adımlarımın beynim ve yüreğim arasındaki iletişiminde sıkışıp kalan bir köprü kuruluyor sorularla� Yaşamdaki duruşun merkezine inmek için önce çıkış yoluna dokunmak gerek hangi adım bizi önce çıkıştaki gerçek gidişe götürür diye...
Kendim için mi?
Sevdiklerim için mi?
Yoksa yaradılış sebebimin kendiliğinden ayarlanmış hafızası için mi?
Keşke;
Çocukların düşleri gibi
Uçurtmaların gökyüzüne teslim ettiği özgürlüğün gülüşü gibi
Savaşsız yaşayan insanların içindeki umudun sesi gibi
Dağın zirvelerindeki kardelenin güneşe ölümüne aşkı gibi
Net olsaydı tüm anlamlar�
Biliyorum tadını bile bilmediğim çocukluğumun rengine hiçbir zaman değemeyecek uçurtmamın elimdeki ipi� Ama mutlaka gökyüzüne değecek ellerimdeki ipin bana emanet ettiği güç� Ve bu gücün cesaretine sığınan ürkek yanımsorularını ekecek güneşin ruhumu saran yaşam kokulu tenine� Hayatın göğsünde kaybettiğim tüm sorularımı alacağım atlasın buğulu bulutlarına saklanan giz dolu defterden�
Sanırım yoluma çıkan en güvenli işaret şiirlerimde sakladığım anahtarlar olacak� O anahtarlar bir gün içimdeki tüm dehlizlerin kapısını açacak gerçek olan ve güven bahçesini ruhuma eken bahçıvana�
Ve güllerimi ektiğim toprağımda goncalar yeryüzündeki tüm çocuklara en güzel kokusunu savuracak sırf çocukluklarını doya doya yaşamaları için...
Sonra gençlerin ellerine goncaların açan tenlerinde çoğalan geleceğe düş öykülerini yağdıracağım fidan olan duygularının yeşermesi için çabuk çabuk...
Sonra mı?
Güllerim büyüyecek dikenlerini büyüklere batıracaklar ama kanatmak için değil özeleştirilerini hep yapabilmeleri için! ! ! Önce kendi canları yanarsa sonra can yakmayı bilmeyecek bir ruha sahip olacaklar� Önce bir çocuğun kendi suskunluğunda değil minicik yüreğindeki umut ülkesinin tınısında varlığını ispat edebileceğini öğrenecekler�
Bunları neden mi istiyorum�
Bir çocuğun kendi sessizliğinde büyük olmayı öğrenmesi ve büyüdüğünde yalnızlığı oynaması kadar anlaşılmaz bir durumu anlatabilmekti belki de...