Ayın karanlığına sakladım düşlerimi.Bir sevdanın yollarında berduşça geziyorum şimdi ve sen beni sevmeme ihtimalinle buz gibi duruyorsun karşımda.Gerçeği duymaktan ilk kez bu kadar çok korkuyorum.Söylediğin her söz diken gibi batıyor yüreğime.Tanrım içim acıyor içim acıyor…
“Güneşin donuk sarı gölgelerinin altından”bakıyorsun bana.Gözlerine baktıkça terk edilmiş bir ülkenin uçsuz bucaksız insansız topraklarını görüyorum.Bir çiçek
olmalı açmaya yüz tutmuş.Bir çiçek bin umuda yeter ama yok.Umutsuzluk ne sana
ne bana yakışıyor.Yakışmayanı taşıyoruz üzerimizde ne garip…
Ne kadar yakınsan o kadar uzaksın bana.”Kıyısız bir denizin uzaklığı”bu…
Dalgalarının kayalara vurup parça parça olmasını istemediğin için mi küstün sahillere¿ Hangi gemi barınacak o denizde söylesene¿ Hangi gemi batmadan kalacak su yüzünde¿Bütün fırtınaları göze almışken ben şimdi neden yelken basamıyorum sendeki o sonsuz maviliğe¿Senin görmediğin o sahilde demir atmış bekliyorum öylece…Ne zaman”İskele alabanda”diyeceksin¿
Böyle donuk baktıkça sen yapraklarını dökmüş asırlık bir çınarın kovuğuna yerleştirdiğim hüzünler bir bir çıkıyor ortaya.Derinden soluyorum acıları…Hep kal
istiyorum benimle kal…Hüzünler de o asırlık çınarın kovuğunda kalsın böyle yaşayıp gidelim birlikte…Sonra yine gözlerin dikiliyor karşıma donuyorum…
Zamanda kaybolmuş iki yüreği yeniden bir araya getirmenin çabası benimkisi.
Küllenmediğine inandığım bir alevi yüreğimle yeniden canlandırmaya çalışmak…
Yorgunsan en az senin yorgunum bende…Her şeye rağmen bir güne bakan doğuyor
içimde ayın karanlığına sakladığım düşlere inat.
Şimdi sen aşk çiçeğim bana en yakın haline bürün yüreğine koy ellerini ve sadece
Yüreğinin söylediği sözleri dinle.Bir kez yakından bak bana en yakından gözlerimde
Kendini gör.Değiştir çirkin anıları en güzelleriyle.Aşk savaş değildir bu yüzden yenilmedin hiç.Hoyrat eller yok karşında seni incitecek.Ben yaşatacağım seni ölmene izin veremem bundan böyle.Sende kapılma ölümün soğukluğuna...
“Güneşin donuk sarı gölgelerinin altından”bakıyorsun bana.Gözlerine baktıkça terk edilmiş bir ülkenin uçsuz bucaksız insansız topraklarını görüyorum.Bir çiçek
olmalı açmaya yüz tutmuş.Bir çiçek bin umuda yeter ama yok.Umutsuzluk ne sana
ne bana yakışıyor.Yakışmayanı taşıyoruz üzerimizde ne garip…
Ne kadar yakınsan o kadar uzaksın bana.”Kıyısız bir denizin uzaklığı”bu…
Dalgalarının kayalara vurup parça parça olmasını istemediğin için mi küstün sahillere¿ Hangi gemi barınacak o denizde söylesene¿ Hangi gemi batmadan kalacak su yüzünde¿Bütün fırtınaları göze almışken ben şimdi neden yelken basamıyorum sendeki o sonsuz maviliğe¿Senin görmediğin o sahilde demir atmış bekliyorum öylece…Ne zaman”İskele alabanda”diyeceksin¿
Böyle donuk baktıkça sen yapraklarını dökmüş asırlık bir çınarın kovuğuna yerleştirdiğim hüzünler bir bir çıkıyor ortaya.Derinden soluyorum acıları…Hep kal
istiyorum benimle kal…Hüzünler de o asırlık çınarın kovuğunda kalsın böyle yaşayıp gidelim birlikte…Sonra yine gözlerin dikiliyor karşıma donuyorum…
Zamanda kaybolmuş iki yüreği yeniden bir araya getirmenin çabası benimkisi.
Küllenmediğine inandığım bir alevi yüreğimle yeniden canlandırmaya çalışmak…
Yorgunsan en az senin yorgunum bende…Her şeye rağmen bir güne bakan doğuyor
içimde ayın karanlığına sakladığım düşlere inat.
Şimdi sen aşk çiçeğim bana en yakın haline bürün yüreğine koy ellerini ve sadece
Yüreğinin söylediği sözleri dinle.Bir kez yakından bak bana en yakından gözlerimde
Kendini gör.Değiştir çirkin anıları en güzelleriyle.Aşk savaş değildir bu yüzden yenilmedin hiç.Hoyrat eller yok karşında seni incitecek.Ben yaşatacağım seni ölmene izin veremem bundan böyle.Sende kapılma ölümün soğukluğuna...
Mehmet COŞKUNDENİZ...