Sana yazdığım her satırın kolay olmayan cümlelerinin alfabetik sıralarını bile bilirdim ben
Öyle tek bir kirpik hareketi ile değil yüz hatlarının çizgilerinden anlardım ne demek istediğini..
Hem de bunu ezberlemek gibi bir saçmalıkta yapmamıştım,çünkü ezberlemek seni zorla sevmek demekti halbuki ben seni zorla sevmedi ben seni ezberlemedim çünkü ezbere bilinen şeyler unutulurdu insan hafızası tarafından onun için ben hafızama kazıdım seni..
Sert çizgilerin keskin köşelerinde sevdim seni,lüks,kadife bir kutunun içinde değil kendi yarattığım dünyanın en güzel karesinde sevdim.. Ve gidenlerden bir tek seni kendime ekledim…
Hiçbir zaman bilmediğin gerçeklerle insanlarla savaşırken yalnızdım seni severken de senden milyonlarca kez vazgeçerken de yalnızdım..
Bir köpek sürüsü gibi geceler boyu kokunu izledim.. Gözlerimle görmeden sadece fotoğraflarına bakarak teninin gen haritasını yaptım kendime..
Senin yanında nefes alan biri,ancak bu kadar sevebilirdi seni ve aynı zanda biri ancak kendini sevemeyen bir insanı bu kadar sevebilirdi..
Yediğim içtiğim her şeyin kokusuna kokun karışmış bir şekilde yaşamak ne kadar zor du biliyor musun?.. Yediğim yemeklerin adını değiştirdim ben,içtiğim çayın yanındaki sigarayı sen diye içime çektim,giydiğim kot pantolonun dikişleri kırmızıysa adının ne olduğu kaç para olduğu önemli olmazdı o saatten sonra.. çünkü o kırmızıda sen olurdun… Cafelerin ismi oturduğum yerin önemi kalmazdı karşımda senin adının harfi bulunan bir poster varsa eğer.. Bu ne demek biliyor musun?..
Yağan yağmur toprağa düşüp senin memleketinin,ayak bastığın her yerin kokusunu verdiğinde nasıl yaşıyorum zannediyorsun?..
Odamın tavan duvarlarıyla gözlerimin yaptığı anlaşmanın altındaki imzaları hiçbir zaman bilmedin. Bildiğin bilmediğinin kaçta kaçıydı acaba?
Her yazımın başlangıcında Türk Dil Kurumunun sınırlarını zorladım adeta.. Çünkü bana seni için yazmam gereken malzemeden daha fazlası gerekiyordu her defasında…
Güvercinlerden martılardan,yaşadığım şehirdeki tüm kuşlardan kopan kuş tüylerini biriktirip kendime pamuk ipliğinden yorganlar döşedim.. Ama onlarda durduramadı geceler boyu titremelerimi…
Simdi cesaretimden degil acizligimden korkuyorum..
ölmüs bir ruhun yasayan bir bedene saplantısını anlamayamamanın sessizligiyle..
Sevmek, karanlıkta gülüsüdür ölümün...
ölmek icin cok genc ve yasamak icin artık cok gec..
eRCi.......
Öyle tek bir kirpik hareketi ile değil yüz hatlarının çizgilerinden anlardım ne demek istediğini..
Hem de bunu ezberlemek gibi bir saçmalıkta yapmamıştım,çünkü ezberlemek seni zorla sevmek demekti halbuki ben seni zorla sevmedi ben seni ezberlemedim çünkü ezbere bilinen şeyler unutulurdu insan hafızası tarafından onun için ben hafızama kazıdım seni..
Sert çizgilerin keskin köşelerinde sevdim seni,lüks,kadife bir kutunun içinde değil kendi yarattığım dünyanın en güzel karesinde sevdim.. Ve gidenlerden bir tek seni kendime ekledim…
Hiçbir zaman bilmediğin gerçeklerle insanlarla savaşırken yalnızdım seni severken de senden milyonlarca kez vazgeçerken de yalnızdım..
Bir köpek sürüsü gibi geceler boyu kokunu izledim.. Gözlerimle görmeden sadece fotoğraflarına bakarak teninin gen haritasını yaptım kendime..
Senin yanında nefes alan biri,ancak bu kadar sevebilirdi seni ve aynı zanda biri ancak kendini sevemeyen bir insanı bu kadar sevebilirdi..
Yediğim içtiğim her şeyin kokusuna kokun karışmış bir şekilde yaşamak ne kadar zor du biliyor musun?.. Yediğim yemeklerin adını değiştirdim ben,içtiğim çayın yanındaki sigarayı sen diye içime çektim,giydiğim kot pantolonun dikişleri kırmızıysa adının ne olduğu kaç para olduğu önemli olmazdı o saatten sonra.. çünkü o kırmızıda sen olurdun… Cafelerin ismi oturduğum yerin önemi kalmazdı karşımda senin adının harfi bulunan bir poster varsa eğer.. Bu ne demek biliyor musun?..
Yağan yağmur toprağa düşüp senin memleketinin,ayak bastığın her yerin kokusunu verdiğinde nasıl yaşıyorum zannediyorsun?..
Odamın tavan duvarlarıyla gözlerimin yaptığı anlaşmanın altındaki imzaları hiçbir zaman bilmedin. Bildiğin bilmediğinin kaçta kaçıydı acaba?
Her yazımın başlangıcında Türk Dil Kurumunun sınırlarını zorladım adeta.. Çünkü bana seni için yazmam gereken malzemeden daha fazlası gerekiyordu her defasında…
Güvercinlerden martılardan,yaşadığım şehirdeki tüm kuşlardan kopan kuş tüylerini biriktirip kendime pamuk ipliğinden yorganlar döşedim.. Ama onlarda durduramadı geceler boyu titremelerimi…
Simdi cesaretimden degil acizligimden korkuyorum..
ölmüs bir ruhun yasayan bir bedene saplantısını anlamayamamanın sessizligiyle..
Sevmek, karanlıkta gülüsüdür ölümün...
ölmek icin cok genc ve yasamak icin artık cok gec..
eRCi.......