ŞEHİR ve YILDIZ !...
Şehir ve yıldız severmiş birbirlerine delice delice bir tutkuyla…Şehir daha fazla yer açmak için Yıldıza kimi anlarda orman,kimi anlarda da deniz olurmuş…Yıldızda çoğalırmış dokunabilmek için şehrin her köşesine…Denizde yakamoz olurmuş şehre dokunabilmek için şehrin deniz olduğu yerlerde.Şehrin orman olduğu yerde güz baharlarında aşkının hasreti olurmuş yaprak yaprak konmak için şehrin yüreğine…
Yıldız kızıl rengiyle bir tanesi olurmuş şehrin,geceleri ise kocaman bir kartopu ve milyonlarca kar tanesi olurmuş aydınlatmak için şehrin en kuytu köşesini dahi…
Şehrin en hassas en duygulu yeriymiş sahiller Yıldız denize düşer dalga dalga vururmuş şehrin yüreğine anlatabilmek için aşka duyduğu özlemi…
Şehir ilk yalanını o gün söylemiş Yıldıza “Karanlıklardan korkarım”diye.Ürkmüş Yıldız bu denli uğraş verirken aydınlatabilmek için sevdasının ışıltısıyla yeterli olamadığı hissine kapılarak kaybetmekten ürkmüş şehre duyduğu bağlılığı ve aşkı için milyonlarca oluvermiş kendinden feda ederek ışıltıları sevdiği karanlıklardan korkmasın diye gökyüzünü ışıl ışıl yapıvermiş ama yinede şehir korkuyormuş karanlıklardan ve bir süre sonra göremez olmuş Yıldızın verdiği aydınlık uğraşı ve şehirde yanılmış bir süre sonra kapılıp gitmiş sevilmenin verdiği rahatlıkla cesaretlenmiş “Ne de olsa benim için asla vazgeçmez “ diyerek feda edip yıldızları başka ışıltılar arar olmuş.Yıldız her anı aşkını karanlıklardan kurtulmak için verirken fark edememiş şehrin kendisini terk ettiğini..
Ve şehir deniz fenerleri koymuş kıyılarına feda edip yakamozları.Bir süre kandırmış kendini.Daha sonra fark etmiş deniz fenerleriyle korkuyu yenemeyeceğini.Yıldıza sormadan başlamış bütün ışıklarını yakmaya.Odama bir ışık…Kapıma bir ışık…Sokağıma bir ışık…Derken rengarenk aydınlanıvermiş şehir,unutmuş yıldızı,yıldızın verdiği aşkın ışıltısını kapılmış sahte ışıkların aydınlığına..
Ve Yıldız…şehre küsmüş bir süre sonra yıldız…Çekip gitmiş şehirden uzak olan her yere…Koca şehir kalmış bir başına ,daha bir korkar olmuş.Yalnızlığının karanlığını aydınlatamamış ışıklar ve özler olmuş sevda ışıltısını yayan yıldızı.O an yıldızın peşinden gitmek istemiş ama imkansızlık göstermiş kendini gökyüzünün en koyu gecelerinde ve öğrenmiş ki geriye dönüşlerde temiz olan hiçbir duygu kalmıyormuş sevilene.
İşte bu yüzdendir şehirlerde görünmez geceleri yıldızlar.Bu yüzdendir en anlamlı imkansız sevdalar kırsallarda yaşanılır olmuş günümüzde…
Ve bu yüzden hep korkutur insanları şehrin yalnızlığı…
Şehir ve yıldız severmiş birbirlerine delice delice bir tutkuyla…Şehir daha fazla yer açmak için Yıldıza kimi anlarda orman,kimi anlarda da deniz olurmuş…Yıldızda çoğalırmış dokunabilmek için şehrin her köşesine…Denizde yakamoz olurmuş şehre dokunabilmek için şehrin deniz olduğu yerlerde.Şehrin orman olduğu yerde güz baharlarında aşkının hasreti olurmuş yaprak yaprak konmak için şehrin yüreğine…
Yıldız kızıl rengiyle bir tanesi olurmuş şehrin,geceleri ise kocaman bir kartopu ve milyonlarca kar tanesi olurmuş aydınlatmak için şehrin en kuytu köşesini dahi…
Şehrin en hassas en duygulu yeriymiş sahiller Yıldız denize düşer dalga dalga vururmuş şehrin yüreğine anlatabilmek için aşka duyduğu özlemi…
Şehir ilk yalanını o gün söylemiş Yıldıza “Karanlıklardan korkarım”diye.Ürkmüş Yıldız bu denli uğraş verirken aydınlatabilmek için sevdasının ışıltısıyla yeterli olamadığı hissine kapılarak kaybetmekten ürkmüş şehre duyduğu bağlılığı ve aşkı için milyonlarca oluvermiş kendinden feda ederek ışıltıları sevdiği karanlıklardan korkmasın diye gökyüzünü ışıl ışıl yapıvermiş ama yinede şehir korkuyormuş karanlıklardan ve bir süre sonra göremez olmuş Yıldızın verdiği aydınlık uğraşı ve şehirde yanılmış bir süre sonra kapılıp gitmiş sevilmenin verdiği rahatlıkla cesaretlenmiş “Ne de olsa benim için asla vazgeçmez “ diyerek feda edip yıldızları başka ışıltılar arar olmuş.Yıldız her anı aşkını karanlıklardan kurtulmak için verirken fark edememiş şehrin kendisini terk ettiğini..
Ve şehir deniz fenerleri koymuş kıyılarına feda edip yakamozları.Bir süre kandırmış kendini.Daha sonra fark etmiş deniz fenerleriyle korkuyu yenemeyeceğini.Yıldıza sormadan başlamış bütün ışıklarını yakmaya.Odama bir ışık…Kapıma bir ışık…Sokağıma bir ışık…Derken rengarenk aydınlanıvermiş şehir,unutmuş yıldızı,yıldızın verdiği aşkın ışıltısını kapılmış sahte ışıkların aydınlığına..
Ve Yıldız…şehre küsmüş bir süre sonra yıldız…Çekip gitmiş şehirden uzak olan her yere…Koca şehir kalmış bir başına ,daha bir korkar olmuş.Yalnızlığının karanlığını aydınlatamamış ışıklar ve özler olmuş sevda ışıltısını yayan yıldızı.O an yıldızın peşinden gitmek istemiş ama imkansızlık göstermiş kendini gökyüzünün en koyu gecelerinde ve öğrenmiş ki geriye dönüşlerde temiz olan hiçbir duygu kalmıyormuş sevilene.
İşte bu yüzdendir şehirlerde görünmez geceleri yıldızlar.Bu yüzdendir en anlamlı imkansız sevdalar kırsallarda yaşanılır olmuş günümüzde…
Ve bu yüzden hep korkutur insanları şehrin yalnızlığı…