Yer : Istanbul
Tarih : 1993
Olayi Yaşayanlar : Güler Ekinci ve Oğlu Osman Ekinci
Simdi size inanılmaz gercekten son derece güç ve ilk başta insanın tüylerini ürperten bir olayla başbaşa birakıyorum...
Yağmurlu, fırtınalı bir akşamdı... Sobalarını yakmışlar evde oturuyorlardı... Güler hanım üşütmüş ve biraz rahatsızdı. Kendisini halsiz hissediyordu. Tam bu sırada oğlu Osman'ın arkadaşları gelerek onu dışarıya davet ettiler.
Annesi gitmesini istemiyordu.
- Güler Ekinci: `` Gitme Oğlum!`` dedim. ``Hava çok soğuk. Sen de üşütürsün. Zaten ben kendimi pek iyi hissetmiyorum...``
Ancak Osman arkadaşlarını kıramadı.
- Osman Ekinci: ``Anne dini bir toplantı varmış. Oraya gitmek zorundayız. Fazla kalmam birkaç saat içinde geri dönerim. Yün şapkamı da takıyorum üşütmem. Sen beni merak etme`` diyerek evden ayrıldım.
Osman annesine merak etme demişti ama aslında o annesini merak ediyordu. Aklı annesinde kalmıştı. Annesi hastaydı ve evde tek başınaydı...
Aradan bir saat geçti...
- Güler Ekinci: Önce sokak kapısının anahtarla açıldığını duydum... Ardından odanın kapısı açıldı. Oğlum içeri girdi. ``Anne çok durmadım geldim`` dedi. Yere minder koydu. Televizyonu açtı. Yün şapkasını divanın üstüne bırakıp televizyon seyretmeye başladı.
Oğlu hiç konuşmadan orada oturuyordu. Aradan 20 dakika geçti. Zil çaldı. Kapı komşu Reyhan hanım geldi. ``Osman telefon etti Annem nasıl diye soruyor.`` dedi.
Güler hanım kulaklarına inanamadı. ``Ne diyorsun Rehan hanım!`` dedi.
Neler oluyordu? Peki içerde oturan kimdi?
- Güler Ekinci: Bir an için aklımı oynatacak gibi oldum. Dönüp odaya baktım. Oda bomboştu...
Oğlu odadan kaybolmuştu. Ancak şapkası hala divanın üstünde duruyordu...
Tarih : 1993
Olayi Yaşayanlar : Güler Ekinci ve Oğlu Osman Ekinci
Simdi size inanılmaz gercekten son derece güç ve ilk başta insanın tüylerini ürperten bir olayla başbaşa birakıyorum...
Yağmurlu, fırtınalı bir akşamdı... Sobalarını yakmışlar evde oturuyorlardı... Güler hanım üşütmüş ve biraz rahatsızdı. Kendisini halsiz hissediyordu. Tam bu sırada oğlu Osman'ın arkadaşları gelerek onu dışarıya davet ettiler.
Annesi gitmesini istemiyordu.
- Güler Ekinci: `` Gitme Oğlum!`` dedim. ``Hava çok soğuk. Sen de üşütürsün. Zaten ben kendimi pek iyi hissetmiyorum...``
Ancak Osman arkadaşlarını kıramadı.
- Osman Ekinci: ``Anne dini bir toplantı varmış. Oraya gitmek zorundayız. Fazla kalmam birkaç saat içinde geri dönerim. Yün şapkamı da takıyorum üşütmem. Sen beni merak etme`` diyerek evden ayrıldım.
Osman annesine merak etme demişti ama aslında o annesini merak ediyordu. Aklı annesinde kalmıştı. Annesi hastaydı ve evde tek başınaydı...
Aradan bir saat geçti...
- Güler Ekinci: Önce sokak kapısının anahtarla açıldığını duydum... Ardından odanın kapısı açıldı. Oğlum içeri girdi. ``Anne çok durmadım geldim`` dedi. Yere minder koydu. Televizyonu açtı. Yün şapkasını divanın üstüne bırakıp televizyon seyretmeye başladı.
Oğlu hiç konuşmadan orada oturuyordu. Aradan 20 dakika geçti. Zil çaldı. Kapı komşu Reyhan hanım geldi. ``Osman telefon etti Annem nasıl diye soruyor.`` dedi.
Güler hanım kulaklarına inanamadı. ``Ne diyorsun Rehan hanım!`` dedi.
Neler oluyordu? Peki içerde oturan kimdi?
- Güler Ekinci: Bir an için aklımı oynatacak gibi oldum. Dönüp odaya baktım. Oda bomboştu...
Oğlu odadan kaybolmuştu. Ancak şapkası hala divanın üstünde duruyordu...