Ellerin kurtulduğunda ellerimin zindanından,
Et olurum! [b]Şehrin yalnız sokaklarında ruhsuz yürüyen,
Senli zenginliğimi, tenha boşluğumla doldurur yitişin,
Her demim keder, her demim hüzün, her demim isyan…
Sende gül çok,
Neşeler de sende,
Işıltısı en bol sevinçlerin en pembeleri de.
Sendedir en kederli anlarında,
Nazar edip yakamozla yıkanan çöplere,
Türlü çirkinlikleri origaminin uçan turnalarına benzetme
Ve ceylan gözlerinle derdini inceden inceye anlatmanın o dehşetli yetisi…
Benimse nem var ezildiğim güneşçe devasa güzelliğinin değirmenine karşı
Tüm biçareliğimle okuduğum “kırık mızrak” dizelerimden gayri?
Can katar canıma,
Ürkek ellerinin sıcak buğulu, nemli yüzeyi…
Tenindeki ben, alfabece yanık izin ve tatlı hevesin,
Biziz saçlarının ayrık dünyalık kokusunda dirildikçe dirilen,
Ve loş ayrılıkların koynunda, miskin yüreği sen gittikçe çürüyen…
Sesin demir atmışken gönlüme nasılda çabuk çabuk akar zaman,
Vakit ayrılığa keser kör gecede, saatler muzdarip cellatlıklarından…
Yitişlerinde aynı sen olurum, damla misal süzülürken ellerinden,
İçerim en derin hazları, nur yüzlü gülen çehrenin kristal aynasından.
Çalarım vedalarında, gönül kapılarını,
İşitirim “kimsin” diyen caniçerilerinin seslenişini,
Gözlerim yaşarır aşkından, sevinirim sesinle ve “Sen”im derim, Senim,[/b] (Sen)….
Et olurum! [b]Şehrin yalnız sokaklarında ruhsuz yürüyen,
Senli zenginliğimi, tenha boşluğumla doldurur yitişin,
Her demim keder, her demim hüzün, her demim isyan…
Sende gül çok,
Neşeler de sende,
Işıltısı en bol sevinçlerin en pembeleri de.
Sendedir en kederli anlarında,
Nazar edip yakamozla yıkanan çöplere,
Türlü çirkinlikleri origaminin uçan turnalarına benzetme
Ve ceylan gözlerinle derdini inceden inceye anlatmanın o dehşetli yetisi…
Benimse nem var ezildiğim güneşçe devasa güzelliğinin değirmenine karşı
Tüm biçareliğimle okuduğum “kırık mızrak” dizelerimden gayri?
Can katar canıma,
Ürkek ellerinin sıcak buğulu, nemli yüzeyi…
Tenindeki ben, alfabece yanık izin ve tatlı hevesin,
Biziz saçlarının ayrık dünyalık kokusunda dirildikçe dirilen,
Ve loş ayrılıkların koynunda, miskin yüreği sen gittikçe çürüyen…
Sesin demir atmışken gönlüme nasılda çabuk çabuk akar zaman,
Vakit ayrılığa keser kör gecede, saatler muzdarip cellatlıklarından…
Yitişlerinde aynı sen olurum, damla misal süzülürken ellerinden,
İçerim en derin hazları, nur yüzlü gülen çehrenin kristal aynasından.
Çalarım vedalarında, gönül kapılarını,
İşitirim “kimsin” diyen caniçerilerinin seslenişini,
Gözlerim yaşarır aşkından, sevinirim sesinle ve “Sen”im derim, Senim,[/b] (Sen)….