Bir şiir olsam kelimelerden habersiz. Konsam tenhaların bedbinliğine. Bir solukta, soluklansa hecelerim. Toy kuşlarının, adamakıllı adamlıklarından soyarak yılları, bir bir destanlaştırsam şairleri…
Bir ırmak olsam çağıltısı durmayan… Balıkların, ap apak pullarından düşler kursam ve iletsem ötelerin en ötesine… Her yağmur sonu yeniden soluklasam damlaların o enfes kokusunu…
Bir turna olsam göllerden habersiz… Susuz kalan canlara abı hayat sunsam kanatlarımdan. Gözlerden uzak tenhalarda, deste deste huzur biriktirsem bakışlarımda…
Bir harf olsam, kelimelerini arayan… Cümlelerden usanıp birdenbire, soluklasam yalnızlığın en güzel manifestosunu…
Bir türkü olsam, dillerde nağmesini yitirmiş…Itır kokan yüreklerde çalkalansam her daim. Umudu an be an yaysam ezgilerimle…
Bir asi tay gibi, coşsam ovalarda. Utangaç gönüllerden, hep araklasam sözlerimi… Dudakların her mırıldanışında, uzansam tenhalığın en güzel sahiline…
Bir serçe olsam mevsimini yitirmiş… Uzak iklim şarkılarını turnalardan dinlesem. Göğün, emsalsiz konuklarından araklasam, şehrin yalnızlık şiirini. Kışın amansız sükuneti gelmeden daha, gönüllerde, kutucuklar kursam aniden…
Bir fener olsam kıyının en tenhasında. Albatros olsam, yolunu kaybeden gemilere. Gecenin en ilerisinde sönmese ışıklarım. Bir yolcuyla azığımı paylaşsam. Bir damlada deryaya varsam. Denizin gri çılgınlığıyla söyleşsem saatlerce. Saatlerce, gün görmemiş şiirleri okusam gemicilere. Ve tüm varlığımı verip bir tayfaya, ondan deryaların öyküsünü dinlesem…
Bir elma olsam yer çekimine direnen… Bir hüzünlü gönülde buluşsam zamansız. Ap apak çiçeklerimden şiirler dizsem, öksüzlerin naif bileklerine…
Bir gök kuşağı olsam göklerden habersiz. Yağmurun kırılganlığını iletsem, anlayanlara. Her rengimden hazineler sunsam, garibanların umutsuz suretlerine. Ve bir rengimi, en güzel rengimi uzatsam ellerimden, geleceğin ellerine…
Bir sussam, kalabalıkların anlamsız bakışlarında. Her kelimeye tıkasam kulaklarımı. Kalabalıklarda yalnızlığı yaşasam yeniden, yeniden kalabalıkların sözlerine duçar olsam..
Bir konuk olsam, uzak iklim söylencelerinde… Bir sukutu saklasam ellerimde. Bilinmez şiirlerden söz araklayıp, adım adım kaçsam zamanlardan…
Bir kum zerresi olsam çölün en tenhasında. Kavrulsa ruhum ateşin bezirganlığıyla. Her vahada dinlense adımlarım. Bir kervana yol olsam sebepsiz. Bir öksüze, yâr olsam nedensiz. Ve kelimelerin anlamı yitirdiği diyarlarda, tüm çölün sorumluluğunu taşısam. Bir kum taneciği olup, tüm çölün yükünü taşısam omuzlarımda…
Bir saksı olsam beton kutucuklarda… Avare sohbetlerde, kapasam kollarımı. Bahardan habersiz çiçek açsa dallarım. Yapma çiçeklerin ruhsuzluğundan sıyrılıp, nezih türküler söylesem güneşin merhametiyle beraber…
Bir yürek taşısam bedenimde… Kin ve nefret, hiç olmasa ruhumda. Hiç taşımasam ellerimde, zalimliğin en naifini bile…
Bir söz olsam sözlerden arınmış. Bir söze, ömrümü adasam nedensiz. Bir sözde kavilleşse bedenim. Bir sözde, sukut bulsa adımlarım…
Bir gemi olsam, denizini arayan. Her sahipsiz adaya demirlesem yeniden. Fırtınanın yelkenlerimi kolaçan ettiğini anlayamadan, bir bir dalsam maviliğin sukutuna…
Bir maral olsam, sürüsünden ayrılmış. Dağ dağ, ova ova, dolaşsam nedensiz. Ve bir çınar ağacına yaslayıp bedenimi, ondan sonsuzluğun öyküsünü dinlesem…
Bir ırmak olsam çağıltısı durmayan… Balıkların, ap apak pullarından düşler kursam ve iletsem ötelerin en ötesine… Her yağmur sonu yeniden soluklasam damlaların o enfes kokusunu…
Bir turna olsam göllerden habersiz… Susuz kalan canlara abı hayat sunsam kanatlarımdan. Gözlerden uzak tenhalarda, deste deste huzur biriktirsem bakışlarımda…
Bir harf olsam, kelimelerini arayan… Cümlelerden usanıp birdenbire, soluklasam yalnızlığın en güzel manifestosunu…
Bir türkü olsam, dillerde nağmesini yitirmiş…Itır kokan yüreklerde çalkalansam her daim. Umudu an be an yaysam ezgilerimle…
Bir asi tay gibi, coşsam ovalarda. Utangaç gönüllerden, hep araklasam sözlerimi… Dudakların her mırıldanışında, uzansam tenhalığın en güzel sahiline…
Bir serçe olsam mevsimini yitirmiş… Uzak iklim şarkılarını turnalardan dinlesem. Göğün, emsalsiz konuklarından araklasam, şehrin yalnızlık şiirini. Kışın amansız sükuneti gelmeden daha, gönüllerde, kutucuklar kursam aniden…
Bir fener olsam kıyının en tenhasında. Albatros olsam, yolunu kaybeden gemilere. Gecenin en ilerisinde sönmese ışıklarım. Bir yolcuyla azığımı paylaşsam. Bir damlada deryaya varsam. Denizin gri çılgınlığıyla söyleşsem saatlerce. Saatlerce, gün görmemiş şiirleri okusam gemicilere. Ve tüm varlığımı verip bir tayfaya, ondan deryaların öyküsünü dinlesem…
Bir elma olsam yer çekimine direnen… Bir hüzünlü gönülde buluşsam zamansız. Ap apak çiçeklerimden şiirler dizsem, öksüzlerin naif bileklerine…
Bir gök kuşağı olsam göklerden habersiz. Yağmurun kırılganlığını iletsem, anlayanlara. Her rengimden hazineler sunsam, garibanların umutsuz suretlerine. Ve bir rengimi, en güzel rengimi uzatsam ellerimden, geleceğin ellerine…
Bir sussam, kalabalıkların anlamsız bakışlarında. Her kelimeye tıkasam kulaklarımı. Kalabalıklarda yalnızlığı yaşasam yeniden, yeniden kalabalıkların sözlerine duçar olsam..
Bir konuk olsam, uzak iklim söylencelerinde… Bir sukutu saklasam ellerimde. Bilinmez şiirlerden söz araklayıp, adım adım kaçsam zamanlardan…
Bir kum zerresi olsam çölün en tenhasında. Kavrulsa ruhum ateşin bezirganlığıyla. Her vahada dinlense adımlarım. Bir kervana yol olsam sebepsiz. Bir öksüze, yâr olsam nedensiz. Ve kelimelerin anlamı yitirdiği diyarlarda, tüm çölün sorumluluğunu taşısam. Bir kum taneciği olup, tüm çölün yükünü taşısam omuzlarımda…
Bir saksı olsam beton kutucuklarda… Avare sohbetlerde, kapasam kollarımı. Bahardan habersiz çiçek açsa dallarım. Yapma çiçeklerin ruhsuzluğundan sıyrılıp, nezih türküler söylesem güneşin merhametiyle beraber…
Bir yürek taşısam bedenimde… Kin ve nefret, hiç olmasa ruhumda. Hiç taşımasam ellerimde, zalimliğin en naifini bile…
Bir söz olsam sözlerden arınmış. Bir söze, ömrümü adasam nedensiz. Bir sözde kavilleşse bedenim. Bir sözde, sukut bulsa adımlarım…
Bir gemi olsam, denizini arayan. Her sahipsiz adaya demirlesem yeniden. Fırtınanın yelkenlerimi kolaçan ettiğini anlayamadan, bir bir dalsam maviliğin sukutuna…
Bir maral olsam, sürüsünden ayrılmış. Dağ dağ, ova ova, dolaşsam nedensiz. Ve bir çınar ağacına yaslayıp bedenimi, ondan sonsuzluğun öyküsünü dinlesem…