Gözlerime is düşüyor harfler fonunda.Eski bir diyarim kaybedilen zamanlarina
ağit yakıyor kum saatim
Ağzım uzunluğu bitmeyen bir tümcenin uçlarını dantelalıyor en suskun sesiyle. Günü olmaz gecelerin alınyazısına dökülüyor mürekkebim. İçimin adımları çarpık kalıyor hayata. Ne büyük susmalar yerleşiyor adımın karşısına. Bir cesaretin ellerime düşmüş son parçasını unu fak ediyor avuçlarım. Parçalanmış cesaretlerden dökülen ürkekliğimi sızdırıyorum kendime. Kendim, kentim kadar olmayı beceremiyorum.
Dünlerden yarınlara salıncaklar sallandırılıyor anılardan oluşma. Ellerim kara kalemlerin karalığına bulaştırıyor mahiyetini.
Avuçlarıma darmadağın da olsa bırakılacak bir beyaz yok artık. Ulanmamış bir ömür var heybemde.
Saklambaç oyunlarında bulamıyorum saklandığı yerden varlığımı. Susmaların faydasızlığında ağıtların fuzuliliği çalıyor kapımı. Adı, yalnızlık olan boylamlardan geçiyorum usanmadan. Hırçın denizlerde büyütüp yuvasına sakladığım gözyaşlarım enlemime düşüyor aniden.
Keskin harfler bekliyor dilimin kıyısında. Suskunluğumdan bir demet sessizlik devşiriyorum hazan bahçelerinden.
Git git bitmiyor uzak dediğim limanlar. Kalmakla da duruşlarım tükenmiyor. Ardına dönüşsüz bir gidişin imzasını bekliyor son kara damlam. Kelimesizliğimse kaldığımdan yana duruyor asice. Yazdıkça gidiyorum… Sustukça kalıyorum…
Yanıma vuran kasırgalardan bir soluk giyiyorum kendime. Üşümemem için daha çok nefes sunmalıyım…
Harabe şehirlerin yakasını düğümlüyorum tozlu satırlarla. Ben kadar yakın bir cümle oluyorum kentime. Loş ışıkların şehir aldatmacası yalanlarını gömüyorum. Hüzün ırmağında yıkıyorum ‘sus’larımı. Dikenli yollar düşlerimi kanatıyor. Ve nasırlanıyor bildiğim tüm düşler…
Arayışların içinde bulamıyorum kayıpsız dünyamı. “Aramak için kaybolmalı” diyor bir ses. Bildik / bilmedik tüm tanımlarımı yeniden arayışa koyulmam için kaybediyorum en bildiğimi. Bunca yazmışlığımla kendimden gidiyorum şimdi. Ve yine sorular bölüyor kelimelerimin nefeslerini;
Giden midir acı yolunun vazgeçilmez seyyahı? Peki ya kalmak acının hangi anlamı?
Cevaplarım duyulmuyor… Uykularıma geceler yapışıyor, göz kapaklarım örtüsüne bürünsün diye. Oysa göz yummaktan korkmuşluğum iki acı yerleştiriyor kıyıma.
Sonbaharın derinliğinden eteğini toplayan ağaçların çehresine bahar vuruyor doludizgin. Ve bir an daha düşüyor saatin çizgisinden. Ölümleri bağıran gece dirilişlere davetiye çıkarıyor. Beynimin duvarlarına bir düzine harf asıyor lisanım. Yarım yüzleri tamamlamak için savaşıyor çizgilerim.
Gözlerim susmadan söylenirken, ağıtlarımı iç ceplerime sıkıştırıyor elim. Ve son mürekkebimi damıtıyor kalemim;