(Bana en büyük ihanetin; kalbinden geçirip bilmediğim..)
Bizim güzlerimizin saçları kısaydı hep. Yarının adı dündü.
Ağlamıştım da bir kuş ölmüştü. Kanadında kırk dirhem ah lisanından damlayan bir kurşun boyu secdegah.
Adına kaç ağıt yakıldı sen bilme Henna’. Az biraz büyü.
Kanadında kuş sesleri kanadığında kuş sansınlar seni.
Aradığında bul bulduğunca yitir beni.
Hadi yüreğini ser sedir boyu toplasınlar güneşe satsınlar ürkekliğinden damlayan taht-ı esaretini.
Burası ihanetin haset mevsimi…
Dinle beni Henna’.
Bu kadar mı küçük yani ellerim söyle kaç adım koştun da adın yetişemedi.
Söyle seher vaktine ‘’üstüne alınmış’’ de.
Söyle ‘’kinini ön balkona asmış kurutmuş’’de.
Söyle. ‘’Gözlerinden öperim seni ey acı’’
Bilirsin ben seni hep severim Henna’.
Bilmelisin burada beş vakit zemheri. Ağzıma su diye verdim ezberini üç vakit dondu dilim.
Dilim dilim doğrandım da ben emanatına
leke düşürmedim.
Şimdi boyumdan aşağı devir ab-ı çeşmin yasını.
Ben seni hep sevdim sevdim sevdim.
Oysa seni sevmek için hiçbir nedenim yokken senden geçmek için yol öyle çoktu ki Henna’.
Kimin nesiyim; sen ben değilsen?
Eteğinde âlem-i dünya eğilsen. Dur; kaldırma kaşını Henna’..
Bezm-i ask arş-ı ala.
Kıyamet dediğin bir melek; iki soluk üç kuru kemikten kafes.
Nasılsa ciğere düştü heves; öyleyse yan yan Henna’.
Ah öyle kırgının ki toplasan bir içimlik su etmez. Usandım.
Üstüne yazıldım altını çizdim ezdim buruştum.
Bir ölüyle savaşmak hepsinden güç Henna’ tutamadığım diller var anlasana.
Ah ben ne utanmazım Henna’ hala çanak tutuyorum aklımın günahına.
Bilmesinler seni özlemek ab-ı ikram bana.
Yatır dizime kanadı düşmüş omzunu alnından akana amenna.
Oysa öyle değil Henna’ zor; kolay değil.
Öyleyse ask ülfet mi külfet mi Henna’?
Yüzüm bir kuru asfalt gözlerinden geçmeyen yol yok ki Henna’.
Ez mağrur başımı bela. Söylenmemiş sözler var daha.
Besmeleni koy çanağa k/üfür âdemoğlunun ayıbına. Behey Henna’!
Adının miracına yirmi beş vakit secde indi dizlerimle en pak amelim sen kalsana.
Âmin dursan da ayrılığa visalin farz-ı ayn maşukuna. Olmaz olmaz Henna’ adını ben de bilmeden yanılmaz ki adın ıslak çıra.
Beni hiç sorma Henna’ ben ki gözlerimden süzdüğün Leyla ben ki kendime dönen Mevla ben ki tepeden tırnağa ala ala ala.
Üfle neye Henna’ ask oldum anlasana.
Kâtibim sen söyle ben tesbih tesbih ebcedime lisanı hal ile yazgımı dizerim.
Kölendir bendim. Söyle sen itersen kimin eşiğinde dönsün dünya?
Yetti Henna’m arttım yumruk kadar yürek ağır bastı kefeyi
ben seni âlem-i berzahta tarttım.
Silkele ulu orta saçlarına toz konan methiyeleri.
Boş ver zil takıp oynasın hükümran ihanetler.
Bir cennet serabı cehennem provasıyken dünya avuçlarımla gelen hepi topu bu hor görme Henna’.
Talibinim talebenim emrinim amadenim.
Kabulünsem ask reddinde ask!
Bildim kulum tek sana meyilliyim. Hadi usul usul zılgıt çal aska.
Sükûnu lazım…
İşittim. İtaat ettim.
Yüreği kambur olanın dudağında gül tomurcuklanmaz.
Biliyorum sen bir melek değilsin git makyajını yıka.
…
Gönlümün mabedinde taş kesil Henna’!
Unutma unutacak nen varsa. Yüklen evvelini sırtına düş yola.
Bilirsin bu kentte her yol durak her durak biraz sen.
İçin yanmış belli gözlerimi iç dinlen. Ah bilsem olur muydum bu kadar sen.
Ahh sen…
En çok kendi yalanıma inanırken şimdi bana ask desen ölemem ki ben.
Müteassıb bir eylem mi yani parmağına dolanan halka çıldırtan bir zevk mi yoksa?
Görmedim duymadım biliyorum!
Ben her seher ön bahçede ölüyorum.
Bana eziyet değil aska çektirdiğin kalbine kurbanını meziyet sanma.
Vebali düşecek er geç tecelline asûde-hâlinin geri say Henna’ bende dur/ma.
Bak delikli ferman. Sözlerimden düştüm tepetaklak.
Üflesen cürmümü bir rüzgâr edemem ki ben.
İmtihan mı diliyorsun?
Hiç kimseyle ask olmamak yazgına safa mı yani?
Yapma Henna yine o eski terennüm zamana dalga.
Gel-git Henna' gel. Git. Yıkılsın surlar!
Gönlümüzün fethine dek kayluleden zırhım var.
Topla tüm ayağına ip tutuşmuş yaralı kuşları kalbimize göçümüz var.
Sonra sonra Henna. Sonrası şimdi şimdi önce…
Karıştım Henna! Düğüm düğüm çöz beni dürr-i câna.
Ela buhurdanlık. İrem nakış. Ah bu muazzam bir seyrüsefer Henna’.
Düş içime.
Dön dışıma.
Leyla’ya ya Leyla’ya.
Leyla’ya ya Mevla’ya.
....
Züleyha Çay
Ağlamıştım da bir kuş ölmüştü. Kanadında kırk dirhem ah lisanından damlayan bir kurşun boyu secdegah.
Adına kaç ağıt yakıldı sen bilme Henna’. Az biraz büyü.
Kanadında kuş sesleri kanadığında kuş sansınlar seni.
Aradığında bul bulduğunca yitir beni.
Hadi yüreğini ser sedir boyu toplasınlar güneşe satsınlar ürkekliğinden damlayan taht-ı esaretini.
Burası ihanetin haset mevsimi…
Dinle beni Henna’.
Bu kadar mı küçük yani ellerim söyle kaç adım koştun da adın yetişemedi.
Söyle seher vaktine ‘’üstüne alınmış’’ de.
Söyle ‘’kinini ön balkona asmış kurutmuş’’de.
Söyle. ‘’Gözlerinden öperim seni ey acı’’
Bilirsin ben seni hep severim Henna’.
Bilmelisin burada beş vakit zemheri. Ağzıma su diye verdim ezberini üç vakit dondu dilim.
Dilim dilim doğrandım da ben emanatına
leke düşürmedim.
Şimdi boyumdan aşağı devir ab-ı çeşmin yasını.
Ben seni hep sevdim sevdim sevdim.
Oysa seni sevmek için hiçbir nedenim yokken senden geçmek için yol öyle çoktu ki Henna’.
Kimin nesiyim; sen ben değilsen?
Eteğinde âlem-i dünya eğilsen. Dur; kaldırma kaşını Henna’..
Bezm-i ask arş-ı ala.
Kıyamet dediğin bir melek; iki soluk üç kuru kemikten kafes.
Nasılsa ciğere düştü heves; öyleyse yan yan Henna’.
Ah öyle kırgının ki toplasan bir içimlik su etmez. Usandım.
Üstüne yazıldım altını çizdim ezdim buruştum.
Bir ölüyle savaşmak hepsinden güç Henna’ tutamadığım diller var anlasana.
Ah ben ne utanmazım Henna’ hala çanak tutuyorum aklımın günahına.
Bilmesinler seni özlemek ab-ı ikram bana.
Yatır dizime kanadı düşmüş omzunu alnından akana amenna.
Oysa öyle değil Henna’ zor; kolay değil.
Öyleyse ask ülfet mi külfet mi Henna’?
Yüzüm bir kuru asfalt gözlerinden geçmeyen yol yok ki Henna’.
Ez mağrur başımı bela. Söylenmemiş sözler var daha.
Besmeleni koy çanağa k/üfür âdemoğlunun ayıbına. Behey Henna’!
Adının miracına yirmi beş vakit secde indi dizlerimle en pak amelim sen kalsana.
Âmin dursan da ayrılığa visalin farz-ı ayn maşukuna. Olmaz olmaz Henna’ adını ben de bilmeden yanılmaz ki adın ıslak çıra.
Beni hiç sorma Henna’ ben ki gözlerimden süzdüğün Leyla ben ki kendime dönen Mevla ben ki tepeden tırnağa ala ala ala.
Üfle neye Henna’ ask oldum anlasana.
Kâtibim sen söyle ben tesbih tesbih ebcedime lisanı hal ile yazgımı dizerim.
Kölendir bendim. Söyle sen itersen kimin eşiğinde dönsün dünya?
Yetti Henna’m arttım yumruk kadar yürek ağır bastı kefeyi
ben seni âlem-i berzahta tarttım.
Silkele ulu orta saçlarına toz konan methiyeleri.
Boş ver zil takıp oynasın hükümran ihanetler.
Bir cennet serabı cehennem provasıyken dünya avuçlarımla gelen hepi topu bu hor görme Henna’.
Talibinim talebenim emrinim amadenim.
Kabulünsem ask reddinde ask!
Bildim kulum tek sana meyilliyim. Hadi usul usul zılgıt çal aska.
Sükûnu lazım…
İşittim. İtaat ettim.
Yüreği kambur olanın dudağında gül tomurcuklanmaz.
Biliyorum sen bir melek değilsin git makyajını yıka.
…
Gönlümün mabedinde taş kesil Henna’!
Unutma unutacak nen varsa. Yüklen evvelini sırtına düş yola.
Bilirsin bu kentte her yol durak her durak biraz sen.
İçin yanmış belli gözlerimi iç dinlen. Ah bilsem olur muydum bu kadar sen.
Ahh sen…
En çok kendi yalanıma inanırken şimdi bana ask desen ölemem ki ben.
Müteassıb bir eylem mi yani parmağına dolanan halka çıldırtan bir zevk mi yoksa?
Görmedim duymadım biliyorum!
Ben her seher ön bahçede ölüyorum.
Bana eziyet değil aska çektirdiğin kalbine kurbanını meziyet sanma.
Vebali düşecek er geç tecelline asûde-hâlinin geri say Henna’ bende dur/ma.
Bak delikli ferman. Sözlerimden düştüm tepetaklak.
Üflesen cürmümü bir rüzgâr edemem ki ben.
İmtihan mı diliyorsun?
Hiç kimseyle ask olmamak yazgına safa mı yani?
Yapma Henna yine o eski terennüm zamana dalga.
Gel-git Henna' gel. Git. Yıkılsın surlar!
Gönlümüzün fethine dek kayluleden zırhım var.
Topla tüm ayağına ip tutuşmuş yaralı kuşları kalbimize göçümüz var.
Sonra sonra Henna. Sonrası şimdi şimdi önce…
Karıştım Henna! Düğüm düğüm çöz beni dürr-i câna.
Ela buhurdanlık. İrem nakış. Ah bu muazzam bir seyrüsefer Henna’.
Düş içime.
Dön dışıma.
Leyla’ya ya Leyla’ya.
Leyla’ya ya Mevla’ya.
....
Züleyha Çay