En kötüsü alışmaktır aslında, çirkinliğe alışırsın mesela, yoksulluğa belki, kalleşliğe, ihanete veya yalanlara.. Bir zaman gelir boş aşklara alışırsın, yadırgamaz kalbin aşksızlığı da…
İşte o zaman git vur kendini bir dağ başında. Çirkinliğe alıştıkça aramayacağın güzellikleri, yoksulluğa alıştıkça bulamayacağın bereketi, kalleşliğe alıştıkça bulamayacağın dürüstlüğü unutursun.
Sahte sevgilerin yatak odası olursa kalbin, acılara da alışırsın, acı olduklarını fark etmeden ve silinir aklından iyiliğe, onura, sevgiye dair ne varsa.
Oysa ben sana mahkumiyet içinde sevgiyi, sevgi içinde saf dokunmayı yaşattım. Kucak açtım tüm kirine gönlünün, yıkadım, pakladım, bayrak ettim mutluluğu, salladım kalbimin tepesinde ama belli ki; yaranamadım!
Oysa zamanı kırmıştım içimde, her geçen gün un ufak ederek parçalamıştım. Ama ihanetleri katmadım ekmeğime, kanıma ah akıtmamıştım. Senin ise, ismin yankılanıyor gece yarısı sohbetlerinde, hissediyorum, susuyorum. Alışmışsın, ona yanıyorum.
Dokununca bitecek sandığım rüyaları, kiri kalmasın diye yıkıyorum. Yalnızlığıma isim koyamadım hala, sana rağmen bu sessizliği yaşıyorum. Alışırsam diye ürküyorum üstelik, kendimden bile korkuyorum. Ve en çok sana rağmen yanında durduğum zaman ağrıma gidiyor yaşamak.
İçimden sesleniyorum, avazım çıktığı kadar bağırıyorum bu şehrin bir köşesinde: Alışma, sakın alışma! Unutma ki; dağ kadar fark vardır, kabullenmekle alışmak arasında…
Ve sen şimdi tut tutabilirsen gerçekten ellerimi, çiz tırnaklarınla; acımaz! Vur vurabilirsem kalbime, tüm kuvvetinle; kırılmaz! Ez ezebilirsen bedenimi, dikil karşıma; yıkılmaz!Donmuştur, soğuktur, alışmıştır belki de. Bak bakabilirsen gözlerime, senin gibidir; UTANMAZ!
Candan Ünal
İşte o zaman git vur kendini bir dağ başında. Çirkinliğe alıştıkça aramayacağın güzellikleri, yoksulluğa alıştıkça bulamayacağın bereketi, kalleşliğe alıştıkça bulamayacağın dürüstlüğü unutursun.
Sahte sevgilerin yatak odası olursa kalbin, acılara da alışırsın, acı olduklarını fark etmeden ve silinir aklından iyiliğe, onura, sevgiye dair ne varsa.
Oysa ben sana mahkumiyet içinde sevgiyi, sevgi içinde saf dokunmayı yaşattım. Kucak açtım tüm kirine gönlünün, yıkadım, pakladım, bayrak ettim mutluluğu, salladım kalbimin tepesinde ama belli ki; yaranamadım!
Oysa zamanı kırmıştım içimde, her geçen gün un ufak ederek parçalamıştım. Ama ihanetleri katmadım ekmeğime, kanıma ah akıtmamıştım. Senin ise, ismin yankılanıyor gece yarısı sohbetlerinde, hissediyorum, susuyorum. Alışmışsın, ona yanıyorum.
Dokununca bitecek sandığım rüyaları, kiri kalmasın diye yıkıyorum. Yalnızlığıma isim koyamadım hala, sana rağmen bu sessizliği yaşıyorum. Alışırsam diye ürküyorum üstelik, kendimden bile korkuyorum. Ve en çok sana rağmen yanında durduğum zaman ağrıma gidiyor yaşamak.
İçimden sesleniyorum, avazım çıktığı kadar bağırıyorum bu şehrin bir köşesinde: Alışma, sakın alışma! Unutma ki; dağ kadar fark vardır, kabullenmekle alışmak arasında…
Ve sen şimdi tut tutabilirsen gerçekten ellerimi, çiz tırnaklarınla; acımaz! Vur vurabilirsem kalbime, tüm kuvvetinle; kırılmaz! Ez ezebilirsen bedenimi, dikil karşıma; yıkılmaz!Donmuştur, soğuktur, alışmıştır belki de. Bak bakabilirsen gözlerime, senin gibidir; UTANMAZ!
Candan Ünal
"Ben senin devamın olmak istiyorum"...