[SIZE=4]Sana seni çağıran cümlelerle sesleniyorum… [/SIZE]
Yorgunluğun çöktüğü bu akşamüstü kendimi tüm gün ekmek teknesini çalıştıran bir hamal gibi hissediyorum. Sırtımı karanlığa gömen günün siyaha kavuşan anlarına dokunuyorum. Nasır tutan sözcüklerle hasbıhal ediyorum ve sana seni çağrıştıran cümlelerle sesleniyorum. Hasret risalesinin ortasına düşen, yaprak yaprak dertlerime açıyorum bahar gelmeden. Seni hatırladığımda, her sen vaktimde gülümsüyor bakışlarım. Ağaç kovuğu sayfalarıma ab-ı hayat oluyor kömür karası adın. Bir kitap düşüyor zihnime, adını sana sakladığım. Sana “seni ne kadar özledim” diyesim geliyor. Hayaline sus pus oluyorum. Hani bir şey anlatacak fincan sanki kulaklarına kadar açılmış ağzı ve öfkeli. Konuşsa biliyorum sen diyecek “Sen var ya sen aptalın biri”… Neyse ki o konuşmuyor ben duymuyorum. Kasabanın tozuna, dumanına karışıyorum sonra. Yüzü şefkatle aydınlanmış gençlik zamanlarına gayri ihtiyari tutunuyorum. Ve sen hala çok güzelsin benim için. Sözlerini bir kaşık çaya değişecek oluyorum sustuğun zamanlar. Kalbinde tökezliyor ruhum. Hiç ummadığım bir el ayırıyor bizi, çınarlık sorunlarım dökülüyor çay bahçesine. Gözlerini karıştırıyorum yudumlamadan önce. Acaba bana bakıyor musun? Hiç olmazsa ara sıra düşünüyor musun?
Beni alıyor bir meltem, girdabına sözlerinin. Sevmediğini hissediyorum. Bir yanımda deniz bir yanımda sen, hangisine intihar etsem bilemiyorum. Bir de gökyüzü, mutluluk kadar uzak olduğum. Talihsizliğimi süpürüp atsın diyorum bu kuşlar. Ama onlar da benim gibi gözlerine dalmışlar. Ağlama sakın…
Bir hıçkırış kadar uzağım
Ayrılığa / yani çok yakın
AKKA (AbdulkadirAKDEMİR)
Yorgunluğun çöktüğü bu akşamüstü kendimi tüm gün ekmek teknesini çalıştıran bir hamal gibi hissediyorum. Sırtımı karanlığa gömen günün siyaha kavuşan anlarına dokunuyorum. Nasır tutan sözcüklerle hasbıhal ediyorum ve sana seni çağrıştıran cümlelerle sesleniyorum. Hasret risalesinin ortasına düşen, yaprak yaprak dertlerime açıyorum bahar gelmeden. Seni hatırladığımda, her sen vaktimde gülümsüyor bakışlarım. Ağaç kovuğu sayfalarıma ab-ı hayat oluyor kömür karası adın. Bir kitap düşüyor zihnime, adını sana sakladığım. Sana “seni ne kadar özledim” diyesim geliyor. Hayaline sus pus oluyorum. Hani bir şey anlatacak fincan sanki kulaklarına kadar açılmış ağzı ve öfkeli. Konuşsa biliyorum sen diyecek “Sen var ya sen aptalın biri”… Neyse ki o konuşmuyor ben duymuyorum. Kasabanın tozuna, dumanına karışıyorum sonra. Yüzü şefkatle aydınlanmış gençlik zamanlarına gayri ihtiyari tutunuyorum. Ve sen hala çok güzelsin benim için. Sözlerini bir kaşık çaya değişecek oluyorum sustuğun zamanlar. Kalbinde tökezliyor ruhum. Hiç ummadığım bir el ayırıyor bizi, çınarlık sorunlarım dökülüyor çay bahçesine. Gözlerini karıştırıyorum yudumlamadan önce. Acaba bana bakıyor musun? Hiç olmazsa ara sıra düşünüyor musun?
Beni alıyor bir meltem, girdabına sözlerinin. Sevmediğini hissediyorum. Bir yanımda deniz bir yanımda sen, hangisine intihar etsem bilemiyorum. Bir de gökyüzü, mutluluk kadar uzak olduğum. Talihsizliğimi süpürüp atsın diyorum bu kuşlar. Ama onlar da benim gibi gözlerine dalmışlar. Ağlama sakın…
Bir hıçkırış kadar uzağım
Ayrılığa / yani çok yakın
AKKA (AbdulkadirAKDEMİR)