:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Dostça
Hayat_Bu
#21
Su kendine sırdaş arıyordu, Önce buluta verdi sırrını
Ağır geldi sır buluta, Sağanak sağanak döktü suyun tüm sırlarını.
Sonra göle gitti su ona anlattı derdini.. Bu arada bulut suyun sırrını yağmur yapıp, dolu yapıp, kar yapıp savurduğu için zaman zaman taşıyordu göl ve suyun sırrı iyice açığa çıkıyordu. Sonra nehir’e verdi su sırrını, nehir aldı suyun sırrını çekti gitti.
Dereye verdi. Dere biraz daha yavaş olsa da nehirden, oda götürdü suyun sırrını bir başka
bilinmeze. Çağlayanlar, şelaleler akarsular.. Hepsi kayboluyordu bir anda. Sonra bir gün su takip etti dereyi dere okyanusa kavuşunca fark etti su, bütün sırlarının
akarsularla, çağlayanlarla, ırmaklarla, Okyanusa taşındığını Karar verdi su sırrını okyanusa verecekti öylede yaptı. Tüm sırlarını okyanusa verdi. Artık suyun sırrını okyanustan başkası bilmiyordu. Ne taştı okyanus ne de bir başkasına taşıdı suyun sırrını, ne de kurudu.
Geçen karşılaştık suyla bir bardaktaydı. Suskundu.. Çok uğraştım konuşturamadım.
Ben tam giderken DUR dedi su.
Durdum..
OKYANUS YÜREKLİ DOSTLAR BULMADAN SAKIN KONUŞMA!!!
''Taşıyamazlar, kaldıramazlar senin yükünü,
Canını yakarlar, utandırırlar ''dedi.
"ÇEVRENİDE HEP OKYANUS YÜREKLİ DOSTLAR OLMASI DİLEÄžİYLE" ..
Ara
Cevapla
Hayat_Bu
#22
Dostmusun...?...Arkadas mi...?
Çok sevdiğiniz kişiyle dost musunuz arkadaş mısınız? Ona bir dost gibi mi yoksa arkadaş gibi mi davranıyorsunuz? Bu tür sorular içinde kaybolduysanız ve kime, ne kadar güveneceğinizi bilmiyorsanız üzülmeyin. Önce kendinizin dost mu arkadaş mı olduğunuzu anlayın, daha sonra da sevdiğiniz kişiyi nasıl kabul ettiğinizi görün.


Arkadaş evinize geldiğinde misafir gibi davranır
Dost geldiğinde buzdolabını açıp istediğini alır


Arkadaş senin ağladığını görmez
Dostunun omuzu ise senin göz yaşlarınla ıslanır


Arkadaş davetine katılınca bir paket hediye ile gelir
Dost sana yardım etmek için erken gelir; toparlanman için geç gider


Arkadaş, onu o yattıktan sonra ararsan rahatsız olur
Dost neden bu kadar geciktiğini sorar, derdini anlatmak için


Arkadaş bir kavgadan sonra her şeyin bittiğini düşünür
Dost ise tekrar arar


Arkadaş senin daima onun arkanda olmanı ister
Dost ise her zaman senin arkandadır


Arkadaş zaaflarınızı öğrenir ve onları kullanabilir
Dost zevklerinizi öğrenir ve onlara hitap eder


Arkadaş zayıflıklarınızı bilirse başınıza kakar
Dost zayıflıklarınızı bilirse örtmeye çalışır


Arkadaş sizi ikinci görmek ister
Dost ikinciniz olmaktan şeref duyar


Arkadaş sıkıntınız olmadığında yanınızdadır
Dost sıkıntınız olduğunda size koşar


Arkadaşlarınıza siz huzur vermeye çalışırsınız
Dostlarınız size huzur vermeye çalışır
Ara
Cevapla
Hayat_Bu
#23
Yalniz kimse, kimseye gunaydin diyemez.
Sofraya tek tabak, tek kasik, tek catal ve tek bicak koyar.
Lavabonun bosalmasini beklemek zorunda kalmaz.
Hep tek kisilik bilet alir. Yan koltuk ya bostur ya da tanimadigi biri tarafindan doldurulur.
Butun konusmalari kendi kendinedir.
Telefonunu sadece numarayi yanlis tuslayanlar arar.
Posta kutusunda sadece faturalar vardir.
Sinemada filmi kimsenin elini tutmadan izler.
Isiklari hep kendi sondurur.
Aynasinda sadece kendisiyle goz goze gelir.
Dis fircasi baskasinin fircasiyla asla karismaz.
Kimsenin dogum gununu hatirlamak zorunda degildir, kimse de onunkini.
istedigi kanali izler ama aldigi zevki ya da duydugu nefreti paylasamaz.
istedigi saatte yatar ama "Allah rahatlik versin" sozunu duymadan.
Sadece kendi dualarina "âmin" der.
Sadece kendine masaj yapar.
Sadece kendi ellerini isitir.
Sadece "kendini" dusunur, "kendini" dinler.
Kimseyi anlamaz, "kendisi" dahil.
Kimseden ismini duymaz, kimsenin ismini telaffuz etmek zorunda kalmaz.
Hicbir seyi paylasmaz, yalnizligi dahil.
Yalnizin herseyi sirdir, her hatirasi itiraf.
Kendini elestirir kiyasiya, kendini yine kendisi savunur.
En cok coraplarini kiskanir.
Yalniz, yalniz yasar, ama yalnizca yasamaz, ayni zamanda oludur...



yazar ?
Ara
Cevapla
Hayat_Bu
#24
Dost olmayı bilmeyen aşık nasıl aşık?

Kapını açtıkların yağmalar can evini.
Can yağma içindir.
Kendisini senden ayıramayan varsa, ne olma derdindedir, ne olman derdindedir.
Aşk ne çocuğun anasından kendini ayıramayışın da, ne dostunun ayrı yolunu gömenin ruhunda.
Aşk ayrımdan korkmayanın bakışındadır. Bir başını alıp gidebilenin ufkunda.
Her şeyden ayrıldığı, herşeyin kendisiyle göbek bağını koparmasına izin verdiği yerde Aşık birlik evini kurar.
Aşk, yalnızlığa insanca dayanabilenin işidir. Aşk, insanca yalnızlığın, yol ayrımlarını kutsamışlığın, başka hayatlığı onaylamışlığın meyvasıdır.
İnsanca yalnızlık, yolcu edebilmekten korkmamanın sonucudur, terkeylemeyi, yalnız bırakılmayı göze alabilmenin.
Aşık, dostlarının güzel talihine sevinendir, çöl kendisini çağırırken. Aşık, dostlarını çöl çağırırken, gül bahçelerine ağlayandır.
Aşık dost ayağına dolanmaz. Aşk, başka aşığın vuslatını geciktirmez.
Yol arkadaşsız kalmayı seçemeyen, aşkın dostu, aşığın dostu değildir.
Dost "senle ne zamandır beraberiz, ne mutlu ki canevini talan ettim, seni kimsesiz bıraktım!" dediğinde, bunu beklemedeyse dosta dost, dostluğu kutlu olsun. Kendine ait olanı dağıtmıştır.
Dosta emanet edilen inciyi, mercanı, camdaki canı talan etmişsen, bir feryatla uyanır emanetin evi.
"Dost, seni gördüğümden beri seni kimsesiz kıldım" dediğinde, sen ortalıktaysan, hâlâ, hırsızlardan ne farkın var? Hayat çalmaktasın!
Kalacaksan, dostun evini bayram evine çevir. Göndereceksen, yalnız gönder, dostu dostsuz bırakıp kendine yapışık etme, [onun] hayatını kendi hayatın etme.
Beklersin ki, hep senin sırtın örtülecek. Sırt örtüp de gitmeyen! Başucunda oturup da beklemeyen! Uyandığında kendi haline bırakamayan!
Dostun kendi yolu varsa hâlâ, bahçeleri tarümar edilmemişse, ocağı tütmekteyse, senin ki sönmekteyken bile, dostluğun evindesin.
Dostun ocağı sönmekteyken, [kendi] ocağını söndürmeyi göze alamıyorsan, kapını açma. Dostun hem kendi ısınır, hem evini ısıtır. Sende olandan mutlu olmayı bilirse dost, dosttur.
Dostuna, "dostunu al içeri, üşütme onu dışarıda!" dediğinde, dışarıda ilk unutulan sen oluyorsan ne mutlu. Yolun açılmıştır. Buruk durma! Herkes öğrenmez. Herkes dostluğun yolunda değil.
Dost olmayı bilmeyen aşık nasıl aşık?
Yağmalanmamış aşık nasıl aşık?
Yangında son kurtarılacak olmayan dolap, nasıl aşka döner?
Ara
Cevapla
Hayat_Bu
#25
Bir gün bir tanıdığı büyük
filozofa rastladı ve dedi ki; "Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor
musun?"

"Bir dakika bekle" diye cevap verdi Sokrat. Bana birşey söylemeden önce
senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna "Üçlü Filtre Testi"
deniyor.

"Üçlü Filtre?"

"Doğru," diye devam etti Sokrat. Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya
başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir
fikir olabilir.

Birinci filtre: "Gerçek Filtresi"

"Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin
misin?"

"Hayır," dedi adam "Aslında bunu sadece duydum ve ...

"Tamam," dedi Sokrat

"Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi
ikinci filtreyi deneyelim,"

"İyilik Filtresini"

"Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi birşey mi?"

"Hayır, tam tersi ..."

"Öyleyse," diye devam etti Sokrat,

"Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru
olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye
bir filtre daha kaldı."

"İşe yararlılık filtresi"

"Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?"

"Hayır, gerçekten değil."

"İyi," diye tamamladı Sokrat,

"Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar,
faydalı değilse bana niye söyleyesin ki?"

Bu, Sokrat'ın iyi bir filozof olmasının ve büyük itibar, saygı görmesinin
sebebiydi.

Yakın ve sevgili herhangi bir arkadaşınız hakkında başıboş konuşmalar
duyduğunuz her sefer bu üç filtre testini kullanmanız sizlere hararetle
tavsiye edilir.

Socrates
Ara
Cevapla
Hayat_Bu
#26
Dostluğun zevkini tadamazlar


Her insan "yakın bir dost" arayışı içerisindedir. Mutluluklarını paylaşacak, zor anlarında kendisine destek olacak, çözümsüz kaldığı konularda çözüm yolları gösterecek, kendisini kayıtsız şartsız sevecek, sadakat gösterecek, koruyup kollayacak, hatalarına şefkatle yaklaşacak, sağlığında olduğu kadar hastalıklarında ya da yaşlılığında da kendisini yalnız bırakmayacak insanlar arar. Ancak bu özelliklerin tümünü gösterebilecek kişilere çok zor rastlayabileceğini bildiği için de "tek bir yakın dost"unun olmasına da razı olur.
Kuşkusuz her insanın ihtiyacını hissedip aradığı "gerçek dostluk" çok büyük bir nimettir. Gerçek bir dost, insanın iyi gününde kötü gününde yanında olan, kendisi için ne istiyorsa arkadaşları için de hiç tereddütsüz aynısını isteyen, onun mutlu olmasını, iyi olmasını en az kendisi kadar arzu eden insandır. Kıskançlık, çekememezlik, rekabet gibi düşüncelere kapılmadan karşısındaki insanı samimiyetle seven ve onun her zaman iyiliğini isteyen insandır.
Gerçek dost olmanın şartı o kişinin dünyada ve ahirette mutlu olmasını hedeflemektir. Gerektiğinde dürüst ve açık konuşup ona eksik olan yönlerini anlatmak, bunları telafi etmesinin yollarını göstermek de önemli bir dostluk vasfıdır. Bazı insanlar çoğu zaman bunu aleyhte bir tavır olarak algılarlar. Oysa böyle bir şeyi ancak gerçekten seven ve gerçekten dost olan insan yapar. Rekabet gözüyle bakan, haset eden insanlar mecbur kalmadıkça başkalarına hatalarını söylemezler. Çünkü başkalarının kendilerinden iyi olmasını istemezler. Bunun yerine "çok iyisin", "hep böyle kal", "seni böyle, olduğun gibi seviyoruz" gibi sözler söyleyerek samimiyetsiz yaklaşımlarda bulunurlar. "Gerçek dost" olabilmek için bir insanı, "gerçekten sevilecek değerler için sevebilmek" gereklidir. Bunlar bir kişinin "Allah korkusu, imanı, samimiyeti ve güzel ahlakı"dır. Ancak bu değerler üzerine kurulan dostluklar kalıcıdır. İşte bu nedenle cahiliye ahlakını yaşayan insanlar, tüm isteklerine rağmen gerçek bir yakın dostu çoğu zaman bulamazlar. Birçok insanın bu konudaki "çok yalnızım", "tek bir dostum bile yok", "hepsi zor günümde yalnız bıraktılar, meğer hepsi de iyi gün dostuymuş" gibi yorumlarına elbette rastlamışsınızdır.
Önceki sayfalarda örneklerini gördüğümüz gibi bazı insanların zenginlik, güzellik, itibar, makam ya da sosyal statü gibi değerlere göre kurdukları dostluklar hiçbir zaman için uzun süreli olmaz. Çünkü dostluğun dayandığı bu değerlerde bir değişiklik olduğu anda, dostluk da biter. Örneğin cahiliye ahlakındaki bir insan, çok güzel ve gösterişli olduğu için birlikte olduğu bir kişinin, bir anda bir kaza sonucu tanınmayacak kadar kusurlu ve aynı zamanda da bakıma muhtaç, aciz bir konuma gelmesiyle birlikte bu kişiye olan tüm ilgisini, yakınlığını kaybedebilir. Oysa eğer bu dostluk ve yakınlık, kişilerin Allah korkuları, imanları ve güzel ahlakları üzerine kurulmuş olsa, fiziki değişiklikler bu dostluğa etki edemez. Aksine acizlikler içerisindeki bu insana daha da fazla şefkat ve merhamet duyulur.
Ancak şu da var ki, cahiliye insanları başkalarına gösterdikleri bu vefasız tavırların zorluğunu kendileri de çekerler. Kendileri de yaşamları süresince birtakım maddi manevi iniş ve çıkışlar yaşarlar. Güzelliklerini, gençliklerini, sağlıklarını, sahip oldukları malları, zenginliklerini yitirebilirler. Öncesinde gerçek dost zannettikleri insanların, yaşlılıklarında, düşkün hale geldiklerinde kendilerine değer vermediklerini görürler. İyi günlerinde çok candan, çok yakın davranan, birbirlerine ölümüne sadakat sözleri veren bu insanlar, birbirleriyle konuşmayacak ve hatta birbirlerini tanımazlıktan gelecek kadar uzak bir tavra bürünürler. Bir sorunları olduğunda bunu paylaşacakları, akıl danışacakları, yardım isteyecekleri, güvenebilecekleri kimselerinin olmadığını görürler. "En yakınım" dedikleri insanların bile, menfaatlerini dostluktan öncelikli tuttuklarını anlarlar.
Kuran ahlakının yaşandığı bir ortamda ise, bunların hiçbiri yaşanmaz. Çünkü Allah korkusu ve iman, insanların birbirlerine gerçek anlamda sevgi ve saygı duymalarını sağlayacak değerlerdir. Bu ahlakı yaşamayan insanların, birbirlerinin kötü ahlak özelliklerini bilerek gerçek anlamda sevgi, saygı duyabilmeleri, güvenebilmeleri imkansızdır. Bir kişinin yalan söylediğini, iki yüzlü ve yapmacık bir tavır içerisinde olduğunu bilip, çıkarları için başkalarını kullandığını görüp de içten bir sevgi ve saygı duyulması mümkün değildir. İnsan, -her ne kadar dostum, yakınım dese de- bu kişinin başkalarına olduğu gibi, kendisine karşı da aynı yaklaşım içerisinde olacağını bilir. İşte cahiliye insanları birbirlerinin iç yüzlerini bilmelerinden dolayı, karşılıklı olarak ancak sahte dostluklar kurabilirler.
Yaşadıkları bu hayat tarzı, dinden uzak olan cahiliye sisteminin bir ürünüdür. Bu nedenle mutlaka açmazdadır. Bu açmazı kendileri de fark eder ve sürekli bu konudan yakınır, yitirdikleri zevklerin eksikliğini hissettiklerine dair konuşmalar yaparlar. Ne var ki, tüm bu sıkıntılarına rağmen yine de mutluluğu imanda, güzel ahlakı yaşamakta aramazlar. Aynı bozuk sistem içinde çözümler bulmaya çalışır, bu nedenle başarılı olamazlar.
Ara
Cevapla
Hayat_Bu
#27
Şimdi sen su olduğunu düşün. Su kadar özel, su kadar faydalı ve su kadar çok...Tükenmez... İnanıyorum ki, gerçekten de öylesin. Ama ister çesmelerden dökül,ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak, dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın. Yani; seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın...



Unutma! Daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin...Gürültünün parçası olursun sadece. Suyun yanında olanlar suyu en az içenlerdir. Çünkü; su nasılsa burada,lüzum yok ki suyu kana kana içmeye diye düsünürler...Aynen, sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi! Ormandaki hiç bir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden su içmeye çalışmadı şimdiye kadar. Hepsi, hep sabahın en sakin anını bekledi suyun durgun yerlerini bulabilmek için, gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarını giderdiler. Onlar için en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda... Sen, hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi vazgeçilmez... Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi yaşatıcı ol, su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil!..


Sen bir su ol... Ama rahmet ol, afet değil! Su isen tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma, ocaklarını söndürme, sana felaket denmesin! Su isen bir bardağa sığabil ki; damarlara giresin!.. Su yüce Allahın insanlar için yarattığı en büyük nimetlerden biri... Suya benzediğini unutma! Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi faydalı, su gibi lüzumlu ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu da unutma. Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi, su gibi de kiyametler koparıcı olabileceğini unutma... Unutma; senin işin rahmet olmak, afet değil !

Vadiler varken önünde ve ovalar varken, yayılabileceğin küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin çevrene. Ve yaşayabilirsin dünya dönmesine devam ettiği müddetçe... Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen, korkulan ve kaçılan olursun; seller, afetler gibi...

Tercih elindeydi hep ve hep de senin ellerinde olacak... Ya tutmayı öğreneceksin dilini veya hiç durmadan konuştuğun için, sadece bomboş ve anlamsız sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara! Ama yapman gereken şu, değil mi? Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini. Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini, kimin anlayıp anlamadığını. Düşüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini...

Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının ne kadarı olduğunu düşüneceksin... Ve konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az ama en uygun kelimeleri seçmeye çalışacaksın... Ahmak olmayan yolcuların, önceden aldıkları biletleri ceplerinde olduğu halde, saatlerini kontrol ederek, vakit yaklaştığında,vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi, sen de fikrini bildireceğin kişinin kıyıya yanaşmasını bekleyeceksin!.. Demeyeceksinki, ben canım isteyince giderim iskeleye, vapur da o saniyede gelmek zorunda!.. Demeyeceksin ki, aklıma geleni aklıma geldiği biçimde söylerim.

Karşımdaki de değil duymak, değil dinlemek, anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda!.. Keşke öyle olsaydı. Keşke haklı olsaydın,ama maalesef değil... Ağzını açıp şelaleden dökülen suyu içmeye çalışan bir tavşan gördün mü hiç ?.. Veya önüne çıkan ağaçları dahi sürükleyen bir selden susuzluk gidermeye uğraşan bir ceylan gördün mü ? Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler, beyni olan her yaratık gibi!

Hadi... Sen şimdi su olduğunu düşün, ve kendini su gibi hisset... Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı... Su gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu hatırla... Ama yine su gibi bir küçük bardağın içine sığdır ki kendini; girebilmey öğren.. insanların damarlarına. Hayat ver... Vazgeçilmez ol !!.
Ara
Cevapla
angel_from_hell
#28
çook güzeldi yaa hepsiiiiiii..........teşekkürler paylaşım için......harikaydı ellerine,emegine saglık...........
Cevapla
Hayat_Bu
#29
angel_from_hell Adlı Kullanıcıdan Alıntı:çook güzeldi yaa hepsiiiiiii..........teşekkürler paylaşım için......harikaydı ellerine,emegine saglık...........


Bir başka sitedeki birikmiş emeklerim bunlar.Şimdi topluca burayada yapıştırıyorum
Orda uğraşdım ama buraya daha kolay yapıştırmak.Zahmetsizce......

Fakat anılar...??işde o yanı hem güzel hemde ince bir sızı...
Ara
Cevapla
ForParadise
#30
Sağol En koyu mavilikleri avucuna, en içten mutlulukları gözlerine, en derin sevgileri kalbine bırakıyorum.Hep Mutlu Ol... hayat_bu
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi
  Tarih: 11-21-2024, 06:49 PM