Sen gidersen dünyanın duracağını zannederdim hep! Bir daha nefes alamayacağımı ve hayatın hiç tat vermeyeceğini düşünürdüm.
Senden Sonra Tufan Olmayacak mıydı?
Seninle tamamlandığımı sanırdım. Sensiz kolum da olmayacaktı, kalbim de! Oysa seninle bile ne kadar eksikmişim, şimdi anladım.
Sen olmazsan, bir daha güneş açmayacaktı. Açıyor! Sensiz yaşamak ölmekten beterdi, nasıl yeni bir güne uyanacaktı bedenim? Herkes gibi uyanıyorum!
Hiç acımadı mı canım gittiğinde? Anlatamam, hem de ne acımak! Kızgın demirlerle dağlandı her gece yüreğim, kan aktı nefesimden, ömrümün üstüne çizgi çektim. Kederin, yokluğun, hasretin ağırlığı bindi omuzlarıma. Odam bir sigara kokuyordu, bir de elem.
Kimsenin kalbinin bu kadar acımayacağını düşünüyordum. Kimse benim kadar ızdırap çekemezdi. Sensizlik, ayrılık, bunlar nasıl kelimelerdi? Bunlar ne demekti? Öğrendim!
Günlerce bir battaniyenin altında ağlayarak yaşadım. Daha önce dinlediğim ama sözlerinin hiç o kadar hüzünlü olduğunu anlamadığım şarkılar dinledim. Daha çok ağladım! Yastıklara geçti tırnaklarım, gözümde yaş bitti.
Sabaha karşı dağılan sis gibi, zaman geçtikçe yavaş yavaş kalktı ruhumun üstündeki is. Önceleri inanamadım, gülmek bile ihanetti ama sana mı, kendime mi? Orasını, bunca vakit geçti hala çözemedim.
Sonra bir gün geldi, sokağa çıktım, insanların arasına karıştım. Beni özleyen dostlarımla buluştum, uzun bir müddet herkese ve her yerde seni anlattım. Şimdi anlıyorum ki, içimdekileri döktükçe iyileşiyormuşum.
Hepsi geçti bir zaman sonra, arada bir aklıma gelmeye başladın. Her hatırladığımda yine o bıçak kesiğini hissetti kalbim ama yokluğunu kabullenmiştim.
Senden sonra tufan olmadı. Hayat yürümeye devam etti. Zaten hayatın sen gittin diye durmak gibi bir lüksü de yoktu; ben yeni öğrendim.
Beni çoğalttığını düşünürdüm hep; gittin, ben hiç eksilmedim. Yaşadıklarımı nefrete döndürmemeyi öğrendim daha sonra, içimde seni affettim. Affettiğimde fark ettim, kuş gibi hafiflemiştim. Ruhumu, yüreğimi özgür bırakmıştım. Ben senin beni tamamladığını söylerdim ya; şimdi anlıyorum ki, aslında senin eksiğin benmişim…
Candan Ünal
Senden Sonra Tufan Olmayacak mıydı?
Seninle tamamlandığımı sanırdım. Sensiz kolum da olmayacaktı, kalbim de! Oysa seninle bile ne kadar eksikmişim, şimdi anladım.
Sen olmazsan, bir daha güneş açmayacaktı. Açıyor! Sensiz yaşamak ölmekten beterdi, nasıl yeni bir güne uyanacaktı bedenim? Herkes gibi uyanıyorum!
Hiç acımadı mı canım gittiğinde? Anlatamam, hem de ne acımak! Kızgın demirlerle dağlandı her gece yüreğim, kan aktı nefesimden, ömrümün üstüne çizgi çektim. Kederin, yokluğun, hasretin ağırlığı bindi omuzlarıma. Odam bir sigara kokuyordu, bir de elem.
Kimsenin kalbinin bu kadar acımayacağını düşünüyordum. Kimse benim kadar ızdırap çekemezdi. Sensizlik, ayrılık, bunlar nasıl kelimelerdi? Bunlar ne demekti? Öğrendim!
Günlerce bir battaniyenin altında ağlayarak yaşadım. Daha önce dinlediğim ama sözlerinin hiç o kadar hüzünlü olduğunu anlamadığım şarkılar dinledim. Daha çok ağladım! Yastıklara geçti tırnaklarım, gözümde yaş bitti.
Sabaha karşı dağılan sis gibi, zaman geçtikçe yavaş yavaş kalktı ruhumun üstündeki is. Önceleri inanamadım, gülmek bile ihanetti ama sana mı, kendime mi? Orasını, bunca vakit geçti hala çözemedim.
Sonra bir gün geldi, sokağa çıktım, insanların arasına karıştım. Beni özleyen dostlarımla buluştum, uzun bir müddet herkese ve her yerde seni anlattım. Şimdi anlıyorum ki, içimdekileri döktükçe iyileşiyormuşum.
Hepsi geçti bir zaman sonra, arada bir aklıma gelmeye başladın. Her hatırladığımda yine o bıçak kesiğini hissetti kalbim ama yokluğunu kabullenmiştim.
Senden sonra tufan olmadı. Hayat yürümeye devam etti. Zaten hayatın sen gittin diye durmak gibi bir lüksü de yoktu; ben yeni öğrendim.
Beni çoğalttığını düşünürdüm hep; gittin, ben hiç eksilmedim. Yaşadıklarımı nefrete döndürmemeyi öğrendim daha sonra, içimde seni affettim. Affettiğimde fark ettim, kuş gibi hafiflemiştim. Ruhumu, yüreğimi özgür bırakmıştım. Ben senin beni tamamladığını söylerdim ya; şimdi anlıyorum ki, aslında senin eksiğin benmişim…
Candan Ünal