Hulusi: Bak evlat, ben hayatta üç şeyden nefret ederim. Bir, bir çocuk rica etti diye özene bözene yaptığım kağıt uçağın bir metre bile gitmeden "vıcııık" diye yere düşmesi. İki, eski pantolonlarımdan birini giydiğimde cebimden çıkan kağıt paraların tedavülden kalkmış olması. Üç, çalışanlarımın mesai saatleri içerisinde dans edip şarkı söylemeleri
*hulusi bey-ben hayatta 3 şeyden nefret ederim:D
|
Hulusi: Bakın çocuklar, ben hayatta üç şeyden nefret ederim. Birincisi, kışın botlarımı zor bela ayağıma geçirdikten sonra bağcıklarını bağlayınca içinde küçük bir taşın olduğunu fark etmek. İki, gece yatarken eğri kestiğim ayak tırnağımın ucundaki bir çıkıntının yorgana sürekli takılması. Üç, şirketlerin büyük balıkları kaçırması.
Hulusi: Bak evlat, ben hayatta üç şeyden nefret ederim.
Bütün işçiler: Bir! Hulusi: Ceket almaya gittiğimde üstüme iki beden büyük ceketi giydirdikten sonra "Bu size tam uydu, üstünüze göre" diyen tezgahtarın beni salak yerine koyması. Bütün işçiler: İki! Hulusi: Takma dişli birinin karşısındaki adama konuşurken diliyle böyle dişlerini dışarı çıkarıp göstermesi. Bütün işçiler: Üç! Hulusi: Fenerbahçeli bir patrona Galatasaraylı bir don getirilip hediye edilmesi
Hulusi: Bak ulan evlat, ben hayatta üç şeyden nefret ederim. Gerçi bu yumrukla iki gibi görünse de üç şey. Birincisi, lokantada peçete kutularına o peçetelerin tıkabasa doldurulduktan sonra bir türlü çıkmaması, çıkarken de yırtılması. İki, az şekerli kahve istediğimde şeker ayarının tutturalamayıp orta şekerli veya şekerli getirilmesi. Üç, bir insanın bana yalan söyleyip Fenerliyim diyerek kızımı istemesi.
Hulusi: Bak evlat, ben hayatta üç şeyden nefret ederim. Bir, kaleci Rüştü'nün Beşiktaş'a transfer olmasına rağmen taraftarlarımız halen dil sürçmesiyle stadımıza "Rüştü Saraçoğlu" demesi. İki, damacanadan küçük şişeye su boşaltırken "culup culup" ettiğinde onun sayısının tutturamayıp küçük şiseden suların etrafa fışkırması. Üç, istihdam ettiğim personelden birinin yüzüme karşı hapşırması.
Hulusi: Ben hayatta üç şeyden nefret ederim. Bir, sabah alarm çaldıktan sonra "bring" diye kapatmama rağmen iki dakika sonra o zırıltının tekrar başlaması. İki, arabamı şoför getirdiği halde valenin benden bahşiş istemesi. Üç...
Ziverbey: ... üç, işe başladığı an çalışmaya başlamayanlar.
Hulusi: Bak evlat, ben hayatta üç şeyden nefret ederim. Birincisi, kağıtları buruşturup buruşturup top haline getirdikten sonra milletin içinde çöp sepetine attığımda isabet ettiremeyip karizmamın çizilmesi. İki, tıkanmış trafikte bir milim bile ilerleyemedikten sonra arabamı benzin gitmesin diye stop ettirdikten sonra trafiğin açılması. Üç, parasının ödediğim malları ithal ettikten sonra bozuk çıkması.
Hulusi: Bak evlat, bu ne? (Üç parmağını gösteriyor) Ben hayatta üç şeyden nefret ederim demek. Bir, sabit telefonla konuşurken telefonun sonuna doğru, konuşmanın sonuna doğru gayri ihtiyari bir şekilde telefonu kapatacakken telefonla birlikte cihazın üstüne doğru şöyle bir eğlinmesi. İki, kameramanların tribünlere zoom yapacağı korkusuyla Durdagül yengeniz görür diye güzel bir hanımla Fenerbahçe maçlarını hiç bir şekilde seyredememem. Üç, çalışanımında kavga etmesi
Hulusi: Bak Simge, ben hayatta üç şeyden nefret ederim kızım. Bir, sigara yasağından dolayı dükkanın önünde sigara içerken "Tezgahın önünü kapatmayalım" diyen esnafdan. İki, eskiden şöyle bir çizgi film vardı, o oydu, bu buydu, Denver'di, Clementine'di diye boş sohbet eden gençlerden. Üç, sevdiği adamla babasını bir an önce tanıştırmayan kızlardan.
|
« Önceki Konu | Sonraki Konu »
|
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi