Erkekleri nah ilgilendirir!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kürtaj ve sezaryenle ilgili çıkışı ve ardından
Sağlık Bakanı'nın 'konuyla ilgili yasa çalışması başlattık' sözleri beraberinde
yeni tartışmaları da getirdi.
Bir çok köşe yazarı konuyla ilgili dikkat
çekici yazılar kaleme alırken Hürriyet Gazetesi yazarı Ayşe Arman'ın 'Kürtaj da,
sezaryen de politikacıların değil kadınların meselesi' başlıklı yazısı paylaşım
rekoru kırıyor.
İşte oldukça sert çıkışların olduğu o yazı
BEN
kadınım.
Bu topraklarda yaşayan bir kadınım.
Bu topraklarda
yaşamak isteyen bir kadınım.
Bir kız çocuğu annesiyim.
Çocuğum da bu
ülkede yaşıyor, bu ülkede yetişiyor.
Kalır mı, gider mi
bilmiyorum.
Gelecek onun geleceği, kararı o verecektir.
Ama bu topraklar,
sadece sizin değil, bizim de evimiz, yurdumuz.
*
Başbakanın,
"Kürtaj cinayettir" açıklaması kanımı dondurdu.
Ben meseleye erkekler gibi
bakamıyorum, "Gündemi değiştirmek için bu tür lafları etti"
diyemiyorum.
Üzerinden atlayıp, o kadar kolay geçemiyorum.
Tamam bu ülke,
günden güne muhafazakârlaşıyor.
Ama yine de böyle bir cümle duyunca, kanın
donuyor.
*
KÜRTAJ BENİM MESELEM BAŞBAKAN'IN DEÄžİL
Bu
nasıl bir şeydir?
Nasıl bir demokrasidir?
Nasıl bir ileri
demokrasidir!
Ben hamile kalıyorum ve ne yapacağıma ben karar veremiyorum,
Başbakan veriyor...
Yok artık!
Kürtaj, benim meselem.
Kadınların
meselesi.
Normal doğum da öyle, sezaryen de.
Bir erkek, Başbakan da olsa,
kadını ilgilendiren konularda yorum yaparken iki kere, üç kere dikkat
etmeli.
Daha hassas olmalı.
*
HANGİ KADIN TECAVÜZCÜSÜNÜN
ÇOCUÄžUNU DOÄžURMAK İSTER
Bu ülkede, açın gazeteleri bakın, her gün
kadınlara şiddet uygulanıyor, her gün kadınlara tecavüz ediliyor.
Kadınlar
cinsel istismara uğruyor, aile içi şiddete maruz kalıyor.
Siz bir gün,
Başbakan'ın şiddete uğrayan, tecavüze uğrayan kadınlar hakkında bu şiddette bir
laf ettiğini duydunuz mu?
Kürtajı, Uludere'ye benzetiyor da...
Uludere
hakkında, "Cinayettir" dediğini duydunuz mu?
Okudunuz mu?
Kulağınıza
çalındı mı?
Evet, kürtaj bir doğum kontrol yöntemi olarak
kullanılmamalı.
Ama kim tecavüzcüsünün çocuğunu doğurmak ister?
Babası
tecavüz etmiş, amcası tecavüz etmiş, üvey abisi tecavüz etmiş, dayısının oğlu
tecavüz etmiş...
Öğretmeni tecavüz etmiş...
Bütün bir şehir tecavüz
etmiş...
Tık yok.
Ama kürtaj cinayet... Miş!
Yok artık.
Sezaryen
cinayet... Miş!
Yok artık.
KÜRTAJ KADININ
HAKKI
İstemeden hamile kalmışsa kadın, o çocuğu doğurmak
istemeyebilir...
Hakkı...
Nereden cinayet oluyormuş.
Kadının, kendisine
yapılan haksızlığa, isyan etme, itiraz etme, önlem alma hakkı yok, öyle
mi?
Bundan daha saçma bir şey olabilir mi?
Vazifemiz onun için hayatı
kolaylaştıracak, kanuni, düzenlemeleri yapmak; onu, istemediği şartlarda olan,
istemediği çocuğu doğurmaya zorlamak değil...
Kim o kadının ne, neler
yaşadığını bilebilir?
Kim onun yerine karar verebilir?
Kim onu
yargılayabilir?
*
BAŞÖRTÜLÜ KADINLAR DA KÜRTAJ
YAPTIRIYOR
Kadınlar üzerinden siyaset yapmak yetmedi mi?
Bizi niye
karıştırıyorsunuz politik oyunlarınıza?
Uzak durun kadınlardan,
başörtülüsünden de, başörtüsüzünden de...
Başörtülü kadınlar da kürtaj
yaptırıyor.
Tamam, doğum kontrol yöntemi öğretmek, propagandasını yapmak,
yaygınlaştırmak doğru...
"Üç çocuk, beş çocuk yapın!" diye tutturmak
yerine...
Bu bilinci yerleştirmek doğrusu...
Yiyecek ekmeği bile
yoksa...
Ona sürekli şiddet uygulayan bir kocası varsa...
Allah aşkına,
aile bile denemeyecek o ortama, bir çocuk daha getirmek, asıl "fenalık" değil
midir?
Bunu gazlamak, bunu iyi bir şey gibi göstermek...
Akıl alacak gibi
değil!
Kürtajı savunmuyorum.
Ama bazı şeylerin siyah-beyaz olmadığını,
kalın çizgilerle ayrılamayacağını söylüyorum.
*
KÜRTAJ
CİNAYETTİR YERİNE..
"Kürtaj cinayettir" yerine...
Söylenmesi
gereken...
"Bundan böyle kadına şiddet uygulayanlar, hak ettikleri cezayı
bulacaktır..."
"Tecavüzcüler, indirimden faydalanamayacaktır..."
"Aile içi
şiddet uygulayanlar, affedilmeyecektir..."
"Kadınların kılına zarar verenler,
afişe edilecektir..."
Kısacası, kadınların hayatını nasıl zorlaştırırız diye
düşüneceğinize, onları nasıl koruruz diye çareler peşinde
koşun!
*
KÜRTAJ ERKEKLERİ NAH İLGİLENDİRİR
Sezaryene
gelince...
Evet, dünyadaki oranlara göre Türkiye'de çok fazla.
Gereğinden
fazla.
Peki bunu azaltmanın yolu, "Nüfusun artmaması için kullanılan bir
yöntemdir" mi demek?
Bir kere, bu mantık doğru değil.
Sezaryen sadece bir
doğum yöntemi, nasıl oluyor da doğumu engelleyici bir şey olarak
değerlendiriyor, kimse anlayamadı.
E o zaman da herkese, politikacılar
bilmedikleri konularda konuşmasalar daha iyi olur deme hakkı doğdu.
Sezaryen
mi, normal doğum mu tartışmasında hepimiz, bütün gazeteciler, normal doğumdan
yana haberler yaptık, yazılar yazdık.
Hekimlerin görüşlerini
yayınladık.
Ama netice de, bu da, o çocuğu dünyaya getiren annenin
tasarrufudur.
Çok korkuyorsa, "Yok efendim, olmaz! Normal doğum
yapmayacaksan, doğurma!" mı diyeceksiniz?
Yine onun kararıdır, onun
bedenidir.
Erkekleri nah ilgilendirir!
*
KARI KOCA NASIL
SEVİŞECEK'E KADAR GİDECEK
Başa dönüyorum.
Gittikçe
muhafazakârlaştığımızın farkındayım.
Ama bu kadar muhafazakârlık da
fazla.
İnsanı korkutuyor.
Sonunda işler iyice çığırından
çıkacak.
Karı-koca evde ne şekilde yemek yiyecek, nasıl sevişecek'e kadar
gidecek.
Neredeyse, evlilik dışı ilişki hapisle cezalandırılacak.
Çok
çocuk yapanlara teşvikler ve primler verilecek.
Böylelikle, bu işin de çivisi
çıkmış olacak!
Sağlık Bakanı'nın 'konuyla ilgili yasa çalışması başlattık' sözleri beraberinde
yeni tartışmaları da getirdi.
Bir çok köşe yazarı konuyla ilgili dikkat
çekici yazılar kaleme alırken Hürriyet Gazetesi yazarı Ayşe Arman'ın 'Kürtaj da,
sezaryen de politikacıların değil kadınların meselesi' başlıklı yazısı paylaşım
rekoru kırıyor.
İşte oldukça sert çıkışların olduğu o yazı
BEN
kadınım.
Bu topraklarda yaşayan bir kadınım.
Bu topraklarda
yaşamak isteyen bir kadınım.
Bir kız çocuğu annesiyim.
Çocuğum da bu
ülkede yaşıyor, bu ülkede yetişiyor.
Kalır mı, gider mi
bilmiyorum.
Gelecek onun geleceği, kararı o verecektir.
Ama bu topraklar,
sadece sizin değil, bizim de evimiz, yurdumuz.
*
Başbakanın,
"Kürtaj cinayettir" açıklaması kanımı dondurdu.
Ben meseleye erkekler gibi
bakamıyorum, "Gündemi değiştirmek için bu tür lafları etti"
diyemiyorum.
Üzerinden atlayıp, o kadar kolay geçemiyorum.
Tamam bu ülke,
günden güne muhafazakârlaşıyor.
Ama yine de böyle bir cümle duyunca, kanın
donuyor.
*
KÜRTAJ BENİM MESELEM BAŞBAKAN'IN DEÄžİL
Bu
nasıl bir şeydir?
Nasıl bir demokrasidir?
Nasıl bir ileri
demokrasidir!
Ben hamile kalıyorum ve ne yapacağıma ben karar veremiyorum,
Başbakan veriyor...
Yok artık!
Kürtaj, benim meselem.
Kadınların
meselesi.
Normal doğum da öyle, sezaryen de.
Bir erkek, Başbakan da olsa,
kadını ilgilendiren konularda yorum yaparken iki kere, üç kere dikkat
etmeli.
Daha hassas olmalı.
*
HANGİ KADIN TECAVÜZCÜSÜNÜN
ÇOCUÄžUNU DOÄžURMAK İSTER
Bu ülkede, açın gazeteleri bakın, her gün
kadınlara şiddet uygulanıyor, her gün kadınlara tecavüz ediliyor.
Kadınlar
cinsel istismara uğruyor, aile içi şiddete maruz kalıyor.
Siz bir gün,
Başbakan'ın şiddete uğrayan, tecavüze uğrayan kadınlar hakkında bu şiddette bir
laf ettiğini duydunuz mu?
Kürtajı, Uludere'ye benzetiyor da...
Uludere
hakkında, "Cinayettir" dediğini duydunuz mu?
Okudunuz mu?
Kulağınıza
çalındı mı?
Evet, kürtaj bir doğum kontrol yöntemi olarak
kullanılmamalı.
Ama kim tecavüzcüsünün çocuğunu doğurmak ister?
Babası
tecavüz etmiş, amcası tecavüz etmiş, üvey abisi tecavüz etmiş, dayısının oğlu
tecavüz etmiş...
Öğretmeni tecavüz etmiş...
Bütün bir şehir tecavüz
etmiş...
Tık yok.
Ama kürtaj cinayet... Miş!
Yok artık.
Sezaryen
cinayet... Miş!
Yok artık.
KÜRTAJ KADININ
HAKKI
İstemeden hamile kalmışsa kadın, o çocuğu doğurmak
istemeyebilir...
Hakkı...
Nereden cinayet oluyormuş.
Kadının, kendisine
yapılan haksızlığa, isyan etme, itiraz etme, önlem alma hakkı yok, öyle
mi?
Bundan daha saçma bir şey olabilir mi?
Vazifemiz onun için hayatı
kolaylaştıracak, kanuni, düzenlemeleri yapmak; onu, istemediği şartlarda olan,
istemediği çocuğu doğurmaya zorlamak değil...
Kim o kadının ne, neler
yaşadığını bilebilir?
Kim onun yerine karar verebilir?
Kim onu
yargılayabilir?
*
BAŞÖRTÜLÜ KADINLAR DA KÜRTAJ
YAPTIRIYOR
Kadınlar üzerinden siyaset yapmak yetmedi mi?
Bizi niye
karıştırıyorsunuz politik oyunlarınıza?
Uzak durun kadınlardan,
başörtülüsünden de, başörtüsüzünden de...
Başörtülü kadınlar da kürtaj
yaptırıyor.
Tamam, doğum kontrol yöntemi öğretmek, propagandasını yapmak,
yaygınlaştırmak doğru...
"Üç çocuk, beş çocuk yapın!" diye tutturmak
yerine...
Bu bilinci yerleştirmek doğrusu...
Yiyecek ekmeği bile
yoksa...
Ona sürekli şiddet uygulayan bir kocası varsa...
Allah aşkına,
aile bile denemeyecek o ortama, bir çocuk daha getirmek, asıl "fenalık" değil
midir?
Bunu gazlamak, bunu iyi bir şey gibi göstermek...
Akıl alacak gibi
değil!
Kürtajı savunmuyorum.
Ama bazı şeylerin siyah-beyaz olmadığını,
kalın çizgilerle ayrılamayacağını söylüyorum.
*
KÜRTAJ
CİNAYETTİR YERİNE..
"Kürtaj cinayettir" yerine...
Söylenmesi
gereken...
"Bundan böyle kadına şiddet uygulayanlar, hak ettikleri cezayı
bulacaktır..."
"Tecavüzcüler, indirimden faydalanamayacaktır..."
"Aile içi
şiddet uygulayanlar, affedilmeyecektir..."
"Kadınların kılına zarar verenler,
afişe edilecektir..."
Kısacası, kadınların hayatını nasıl zorlaştırırız diye
düşüneceğinize, onları nasıl koruruz diye çareler peşinde
koşun!
*
KÜRTAJ ERKEKLERİ NAH İLGİLENDİRİR
Sezaryene
gelince...
Evet, dünyadaki oranlara göre Türkiye'de çok fazla.
Gereğinden
fazla.
Peki bunu azaltmanın yolu, "Nüfusun artmaması için kullanılan bir
yöntemdir" mi demek?
Bir kere, bu mantık doğru değil.
Sezaryen sadece bir
doğum yöntemi, nasıl oluyor da doğumu engelleyici bir şey olarak
değerlendiriyor, kimse anlayamadı.
E o zaman da herkese, politikacılar
bilmedikleri konularda konuşmasalar daha iyi olur deme hakkı doğdu.
Sezaryen
mi, normal doğum mu tartışmasında hepimiz, bütün gazeteciler, normal doğumdan
yana haberler yaptık, yazılar yazdık.
Hekimlerin görüşlerini
yayınladık.
Ama netice de, bu da, o çocuğu dünyaya getiren annenin
tasarrufudur.
Çok korkuyorsa, "Yok efendim, olmaz! Normal doğum
yapmayacaksan, doğurma!" mı diyeceksiniz?
Yine onun kararıdır, onun
bedenidir.
Erkekleri nah ilgilendirir!
*
KARI KOCA NASIL
SEVİŞECEK'E KADAR GİDECEK
Başa dönüyorum.
Gittikçe
muhafazakârlaştığımızın farkındayım.
Ama bu kadar muhafazakârlık da
fazla.
İnsanı korkutuyor.
Sonunda işler iyice çığırından
çıkacak.
Karı-koca evde ne şekilde yemek yiyecek, nasıl sevişecek'e kadar
gidecek.
Neredeyse, evlilik dışı ilişki hapisle cezalandırılacak.
Çok
çocuk yapanlara teşvikler ve primler verilecek.
Böylelikle, bu işin de çivisi
çıkmış olacak!