Deniz kıyısında bir kayayım ben. Taştan yapıldığım için sert derler vücuduma... Yorgun başımı gömdüm sularına... Ve sesin içimdeki cehennemin alevlerine yağan sağanak gibiydi. Kaptırdım varlığına taştan bedenimi... Lodos ile başladı her şey ve meltem ile bitiyor. Bitince sesin gidiyor kıyılarımdan. Hastayım. Taştan alnımda bulamayınca ellerini, sabahlarıma ağlıyorum. Doludizgin koşturuyordun kum tanelerinin yanına... Oysa bana çarptığın anı kelimeleştiriyordum. Ruhuma inecek adımlarının romanını işliyordum. Sen nasıl bir dalgasın? Kayaları umursamıyor, üstünden aşıp geçmiyorsun! Oysa seni kucaklayabilmek için heyecanların karaltısını yaşıyorum. Sükunetin hırçınlığıma ihanet mi? Canıma işlemek istemiyorsun. Ve mezarıma kapanır gibi, sönen bir ışık gibi baktım gözlerine...Dalgındın. dalganı taşırmadın. Yalnız kalan cismim, belki de sert olduğumu söylediklerinden yine tek başınaydı. Hiç bir şey kıramıyordu, ezemiyordu beni...Kayaydım işte. Bildiğin kayalardan. Ama farkına varamadığın bir yanım vardı. Bana ulaşmadığın her zaman yaşlarımı yanı başına akıtırdım. Ben ulaşırdım sana. Varlığım senin varlığının yanında bir hiçti. Okyanusları aşıp geldiğin zaman yosun tutan taraflarım ağlıyor ve terimi göz yaşı olarak sana sunuyorum. Dalgaların uğramıyordu ücra köşelerime...Varolmak beklemektir biliyorum. Akşam yine uyuyamadım. Dalgın bakışlarını düşündüm. Bir özleyiş ki sorma bana...Anlatamam. bir söz olarak takdis etmek istemiyorum seni. Yanağıma sularını çalmadığın her gün gurbeti yaşıyorum. Gece uyuyamadım. Yıldızların nazarı değmişti tenine...Kıskandım onları...Vahaların en muhteşemine rastlanmıştı onlar. Sana ümitle bakmışlardı. Ben ise , kendimi çölde buldum. Oysa bahçemdin benim. Göz yaşlarımı bile kuruttum, beni baştan aşağı ıslat diye. Her kopuş ayrılığın tehlikesiydi. Suskundun, ufkum aynana baktığımda genişlemiyordu. Sessizliğini anlayamadım. İçini nereye taşırıyorsun? Taştan bir yüreğin pasını silmek için , yanlışlıkla yanından bile geçmiyorsun. Eriyen, dağılan benim. Bin parçaya bölünüyorum. Bedduadan kaçıyorsun sanki. Onun için ellerin bana uzanacakken kayboluyor. Ölürsem, ölmeyeceksin. Ölmezsen, ben hiç ölmem. Ki yokluğun öldüren bir yara... Sen nasıl bir dalgasın? Kayaları, senin için akan ırmakları umursamıyorsun. Hoyrat tavrın varlığımın nefesini kesiyor. Hastayım. Gönlüme düşen aksin, taştan bedenimde. Lodos bitiyor. Gidiyor sesin, adımların çekiliyor. Bana çarptığın anı kaleme döküyorum yine. Akşam uyuyamadım. Herkesin kahkahayla güldüğü bir mevsimi evlendirdiler. Dalgalar ve kaya için daha erkendi. Kaya sana susuzdu. Bütün bunlar sevginin bir başka açıdan anlatılmasıydı. Sevgilerde dalgalar gibi değil mi? Ya bir şeyler getirirler ya bir şeyler götürürler. Suyun tuzluluğuna yanmıyorum. Beni bir sarıp, bir bırakmana da yanmıyorum. Getirdiklerin ve götürdüklerine de... Getirdiğin bir çöp, götürdüğün benim parçam bile olsa...Yandığıma gelince... Bir sana yanıyorum. Ya her kaya benim gibi olmazsa!.. Gece yine uyuyamadım. Lodos bitti. Senin için... “ ölmezsen hiç ölmem”...
teşekkürler.................
__________________