Sevdana sürgünümün kesildiği gündü, sana "merhaba" dediğim gün.
Aç susuz bir sürgüne mahkumiyetti bu. Sen ise tüm vicdansızlığınla, sömürdün bu sürgünü, oyunbaz sevda çölünde.
Bakı$ın için, can vermeye hazırken bu beden, sen değersiz kıldın o can´ı ve geri çevirdin. Gülü$ün için, dünyayı yakmaya hazırken, dünya zaten benim dedin. Küçümsemekti senin tek zevkin. Bir sevda, bir ömür, bir adam ve sen...
Anlamadın ne demeli sana. Kim istemezdi ki, böylesi bir sevdanın iki parçasından birisi olmayı, kim istemezdi ki, uğruna canını verecek sevgiliye sahip olmayı?
Gitmekten dem vuruyorsun, git..... Kanayan yüreğime aldırma. O zaten alı$kın kanamaya. Geldiğinde zaten kanıyordu değil mi, sardığın gibi bırakma, sakın bırakma, eski haline dönsün ve yine kanasın...
Ağlayan gözlerime, gülmeyi öğretmi$tin, neyine bu gözlerin gülmek? Ömür boyu ağlamaya mahkumlar. Git ve senin için akan göz ya$ları dinmemeye mahkum olsun. Pınarları kurumasın, her daim o ya$larda boğulsun. Git... Ben burdayım.
Geldiğinde, gittiğinde bıraktığın gibi bulacaksın biliyorsun. Git... Gözün arkada kalmasın sakın. Bu gözler seve seve ağlar yokluğuna, bu yürek severek kanatır kendini sensizliğinde. Git... Bu beden, nasılsa toprak olacak. Ha senle, ha sensizlikle. Ömrümün sonbaharı oldun, tüm yapraklarımı sarıya boyadın, $afaklarımı hüznünle kapladın...
Git... Me..... Demeyeceğim sana. Zira sen, yüreğin elinden dü$tüğünde, sarılacak birine ihtiyaç duyacaksın. Yüreğinin yaralarını saracak, ba$ını omzuna dayayıp ağlayacak, tüm sıcaklığıyla seni saracak, seni acılarından sıyırıp alacak birini arayacaksın. Ben o zaman gene yanında olacağım. Kanayan yürek, ağlayan gözler ve her$eye rağmen tüm acılara bu güne kadar olduğu gibi, bundan sonrada direnecek olan bu beden.
Git.... Git..... Yüreksizliğinle, sevdasızlığınla, hoyratlığınla, soğukluğunla....
Git, gülleri soldurarak git...
Git...