Yeni bir geceden yine yıldızlar göndererek başlıyorum bu yazıma..
Yazmak en kötü şey belki de. Kanımı emiyor sanki. Kalem benden bir şeyler götürüyor.
Bendeki senin gidişinin en büyük kanıtı gibi.
Düşünüyorum da korkutuyor mu bu beni? Dıştan ne kadar reddetsem de, içimde bir yerlerde biliyorum cevabı, veriyorum da yanıtını.. Korkutmuyor…
Acı da korkutmuyor. Hazırlıklıyım nasılsa. Noktalar bile anlamdan yoksun öylece duruyorlar cümlelerin sonunda.
Boş ve anlamsız. Manidar olan tek şey kalemim, kağıtta kayıp gidişi..
Bu son yakmıyor bedenimi, söndürmüyor ruhumun ateşini. Ben hala aynı ben. Değişen bir şey yok. Beni de götürmeyi başaramadın bu sefer giderken. Canımı yakmana izin vermek bile hataymış, seni sevmenin de hata olduğu gibi…
Sevginin ateşi acıtırken kalbimi önceden, sivri bir buzun kalbimde ilerlediğini hissediyorum. Rahatlıyorum. Yoksun artık. En büyük yalandın yaşadığım. İnandığım en güzel yalan. Ama yalan işte. Senin, ve sevginin de yalan olduğu gibi… Hayat en büyük oyundur ya, en sevdiğim oyun arkadaşımdın. Bilmediğin bir şey var ama, oyun bitmedi. Sadece sen gittin. Ve ben oyun arkadaşımın gitmesine üzüleceğimi düşünürken, bakarken dikkatlice, oynarken yaptığın hileleri gördüm… Kandırdığın ben miydim hayat mı? Yoksa söylediğin en büyük yalan kendine mi? Sen hariç bu oyundaki herkes biliyor cevabı.
Hayatın yalanmış meğer… Bunu geç gördüm; belki de gördüm önceden ama inanmak istemedim. Kaybetmeye alışkınım seni, bu ilk gidişin değil, ama son benim için. Kalbimdeki yerini kaybettin, bendeki sen gitti. O ulaşılmaz büyü bitti. Ne yapsan faydasız. Bu saatten sonra da anlamsız.
Artık cümlelerimde olmayacaksın, sen bunu bilmesen de. Bittin içimde. Seni sevmek bile gelmiyor içimden. Bitti sözü dökülmediyse dudaklarımdan, bu senin için değil kendim için… Seni artık sevmiyor olduğumu bilmemin rahatlığı var içimde.
Kırıldı ayna paramparça
Yokluğunda akmadı gözyaşım.
Yalanlarınla mutluluklar…
Yokluğunda akmadı gözyaşım.
Yalanlarınla mutluluklar…