birden ağlamaklı oldu gözleri, yaptığı telefon görüşmesinden sonra. o andan sonra yaşadıkları sıralandı aklına genç adamın. inanamıyordu bu ayrılığın olabileceğine.
genç adam güzel kızın sadece bir maksun bakışından etkilenmişti. öyle bakıştı ki bu taa yüreğinin otağına saplanmıştı ve gencin gözünde kalan ilk resimdi o.
27 ocakta doğum günü vardı güzel kızın. genç adam elinde tek bir mavi gülle partiye gitti. pasta geldi ve genç kız güzelliği yanında sönük kalan mumları üfledi. genç adamın kalp atışları hızlandı. o an gelmişti. bir an sessizlikten yararlanıp bir şiire başladı:
yaşadığım her andan öte
can bildim seni candan öte
hatta ve hatta senden öte
TEK SENİ SEVDİM YAR.
dedi ve gülü verdi. mahcup bakışlar eşliğinde kız gülü aldı.
ertesi gün güzel kız memleketine gitti. bir aşk bu kadar yarım başlayabilirdi.ama genc adam her sabah uyandığında telefonunda günaydın mesajı görünce uzaklarda da olsa sevdiğinin olduğunu düşünüyor ve mutlu oluyordu.
ilk sevgililer günlerini ayrı geçirmişlerdi. üzgündü.
genç adam sevdiğini mavi güle benzetirdi. çünkü onun için sevdiği herşey maviydi. mavinin yerini hep ayrı tutmuştu. zaman ilerledikçe genç adam aralarında soğukluk olduğunu hissetmişti. onun için herşeyi göze almıştı oysa. ona söz vermişti "gücüm yüreğim bileğim yettikçe yanında olacağım" demişti. ve sözünü de tutuyordu.
bir an genç adam ne kadar sevdiğini düşündü. o kadar güzel görüyordu ki sevdiğini güneşe bakar gibi gözlerini kısarak bakıyordu gözlerine. ayın geceyi ışatması gibi ışık saçtığını düşünüyordu.
ama artık mavi düşler,gelecekler yerini yavaşça siyaha bırakıyordu.tüm umutların sisli gecelerde kayboluşuydu bu telefon görüşmesi.genç kız ayrılığın sinyalini vermişti konuşmasında. işte bu yüzden ağlamaklıydı delikanlının gözleri.
bir dizi sinir krizi ve uykusuzlukla sabnaha ulaştı genç adam. hiç olmasını istemediği bir sabaha. genç adam ayaklarını sürüye sürüye okula gitti. yüreğindeki acı iyice arttı ve yeni bir hayata yeni bir sonla başlayacaktı.
gönlünün sultanı geldi ve bir sınıfa geçtiler. delikanlı hiç birşey söylemedi. olacaklara belliydi, kalem kırılmıştı ve hüküm kesindi. o anda gelen açıklama genç adama dünyayı dar etmişti. onca zaman iki kelime beklemişti mavi gülünden "seni seviyorum". ama gelen açıklama onu yıktı. yine iki kelimeydi "seni sevemedim".
genç adam yapabileceği hiçbişey olmadığını anladı ve montunu alıp çıkarken şunları söledi "her zaman kalkıp giden değil bazen kalan da terkedendir." arkasını döndü genç adam ve sevgi dolu yüreğiyle kanlı sevdasını sırtına vurdu. dilinde en sevdiği şarkının en sevdiği sözleriyle uzaklarda kaybolup gitti. geride sadece o şarkının şu sözleri kaldı.
gönül artık son gişede
ne fatmada ne ayşede
unutuldum bir köşede
kapım hasret vurulmaya
yalnızım, yalnızım.......
genç adam güzel kızın sadece bir maksun bakışından etkilenmişti. öyle bakıştı ki bu taa yüreğinin otağına saplanmıştı ve gencin gözünde kalan ilk resimdi o.
27 ocakta doğum günü vardı güzel kızın. genç adam elinde tek bir mavi gülle partiye gitti. pasta geldi ve genç kız güzelliği yanında sönük kalan mumları üfledi. genç adamın kalp atışları hızlandı. o an gelmişti. bir an sessizlikten yararlanıp bir şiire başladı:
yaşadığım her andan öte
can bildim seni candan öte
hatta ve hatta senden öte
TEK SENİ SEVDİM YAR.
dedi ve gülü verdi. mahcup bakışlar eşliğinde kız gülü aldı.
ertesi gün güzel kız memleketine gitti. bir aşk bu kadar yarım başlayabilirdi.ama genc adam her sabah uyandığında telefonunda günaydın mesajı görünce uzaklarda da olsa sevdiğinin olduğunu düşünüyor ve mutlu oluyordu.
ilk sevgililer günlerini ayrı geçirmişlerdi. üzgündü.
genç adam sevdiğini mavi güle benzetirdi. çünkü onun için sevdiği herşey maviydi. mavinin yerini hep ayrı tutmuştu. zaman ilerledikçe genç adam aralarında soğukluk olduğunu hissetmişti. onun için herşeyi göze almıştı oysa. ona söz vermişti "gücüm yüreğim bileğim yettikçe yanında olacağım" demişti. ve sözünü de tutuyordu.
bir an genç adam ne kadar sevdiğini düşündü. o kadar güzel görüyordu ki sevdiğini güneşe bakar gibi gözlerini kısarak bakıyordu gözlerine. ayın geceyi ışatması gibi ışık saçtığını düşünüyordu.
ama artık mavi düşler,gelecekler yerini yavaşça siyaha bırakıyordu.tüm umutların sisli gecelerde kayboluşuydu bu telefon görüşmesi.genç kız ayrılığın sinyalini vermişti konuşmasında. işte bu yüzden ağlamaklıydı delikanlının gözleri.
bir dizi sinir krizi ve uykusuzlukla sabnaha ulaştı genç adam. hiç olmasını istemediği bir sabaha. genç adam ayaklarını sürüye sürüye okula gitti. yüreğindeki acı iyice arttı ve yeni bir hayata yeni bir sonla başlayacaktı.
gönlünün sultanı geldi ve bir sınıfa geçtiler. delikanlı hiç birşey söylemedi. olacaklara belliydi, kalem kırılmıştı ve hüküm kesindi. o anda gelen açıklama genç adama dünyayı dar etmişti. onca zaman iki kelime beklemişti mavi gülünden "seni seviyorum". ama gelen açıklama onu yıktı. yine iki kelimeydi "seni sevemedim".
genç adam yapabileceği hiçbişey olmadığını anladı ve montunu alıp çıkarken şunları söledi "her zaman kalkıp giden değil bazen kalan da terkedendir." arkasını döndü genç adam ve sevgi dolu yüreğiyle kanlı sevdasını sırtına vurdu. dilinde en sevdiği şarkının en sevdiği sözleriyle uzaklarda kaybolup gitti. geride sadece o şarkının şu sözleri kaldı.
gönül artık son gişede
ne fatmada ne ayşede
unutuldum bir köşede
kapım hasret vurulmaya
yalnızım, yalnızım.......