En acıtan ne biliyor musun dedi birisi...
...hani o gidişin var ya... sessizce... suskun...
...kırılan sen olduğun halde... kendisiymiş gibi... hani o arkasına dahi
bakmadan gidişleri...
hani senin "o an" "oracıkta" "ancak" arkasından baka kaldığın... anı durması
için yalvardığı, tutup ucundan geri çevirmeye çalıştığı an varya, hani
yapabilsen o merdiveni, hani yapabilsen o kapıyı, hani yapabilsen o sokağı tutup
ucundan geri çevirmeye canını bile verebileceği o an...
...o işte...en acıtanı o...
...ama senin orda olduğunu hep bildiğin...
...ama senin hep hissettiğin...
...ama bir dahası olmayan...
...ama zaten hiç senin olmayan...
...ama senin hep bildiğin...
...ama senin hep hissettiğin...
...ama bir daha sana geri dönmeyecek olan...
...ama buna rağmen...
...gelmeyeceğini bile bile senin beklediğin...
...o işte...en acıtan o...
...sonra o kocaman kocaman, akıp gitmek bilmeyen zaman...
...o durduramadığın an' ın karmaşası tezatlığı...
...kördüğüm oluşu...
...o "acabalarla" , "keşkelerle" dolu soruların...
...içindeki kısır döngüleri...
...ve o an...
...hiç bir şey yapamamanın çaresizliği...
...o işte...en acıtanı o...
...belkide sadece çaresizliğin...