Korkar oldum noktalar koymanın ardından yeni cümleler kurmaya... Artık yokmuşsun, artık yokmuşum, artık yokmuşuz... Gün batımları yokmuş oturduğumuz odanın sarı duvarlarına yansıyan... Ellerin yokmuş en beklenmedik anda ellerimle kavuşan... Aşklar yokmuş artık, bir zamanlar var olduğuna inanılan...
İçimde kırılan bir ayna kaldı sadece... Geceler yokmuş artık, gündüzler de? Saatlerin kadranları kırılmış, küsmüş zamana... Kala kala bir rüya kalmış geceleri buluştuğum... Bir zamanlar bir romantiğin sarhoş eden gitar sesini dinlediğimiz yer de silinmiş gitmiş haritalardan... Ne çok şey kalmamış, ne çok hiçbir şey var olmuş yaşanıp bitmişlerden?
Bir pusula ömründe ilk kez yanlış yönü göstermiş... Gururuyla intiharı seçmiş, düşüp kırılmış yanlış yönü gösterdi diye... Güney de yokmuş artık, kuzey de? Sabahları yaşadığımız doğu silinip gitmiş, batıysa hiç olmamış ki daha önceden zaten?
Yok olmuş dakikalar, saatler, saniyeler...
Ve sen biraz da...
Sahi biz hiç var olduk mu dersin? Belki olduk, belki olmadık... Aslında ne kadar yanıldık, ne kadar aldandık... Biz koskoca birer yalandık... Odanda dağınıklığımı toplayan bir gölge vardı ya hani, o da yok artık... Dağınıklığım da yok, serzenişlerim, boşvermişliklerim de... Artık biz yokuz ki?
? Ancak, bana aldırmadan geçip giden zaman kalabilirdi ardımdan... yıldızları da kaybettim ne zamandır... Sahi gökyüzü var mıydı seni sevdiğim zamanlar Bilmiyorum ama, banyonda her sabah baktığım aynada gördüğüm gülümsemen yok artık... Yoklar ne zaman var oldu! Veda etmeyi mi unuttuk artık olmayanlara yoksa!
İki şehir, bir köprü vardı bir zamanlar. Belki bir tiyatro oyununun ta kendisi bizdik
... Avaz avaz susuyorum, sessiz sessiz çığlıklar atıyorum bu gece kendi kendime... Bitenlere gülüp başlamak isteyenlere ağlıyorum... Hüzünler mutlu ediyor beni, mutluluklara ağlıyorum... Her şey ters dönüyor ama ben yırtıp atıyorum bir kağıda yazdığım seni,
Elveda kanayan yanım ..
İçimde kırılan bir ayna kaldı sadece... Geceler yokmuş artık, gündüzler de? Saatlerin kadranları kırılmış, küsmüş zamana... Kala kala bir rüya kalmış geceleri buluştuğum... Bir zamanlar bir romantiğin sarhoş eden gitar sesini dinlediğimiz yer de silinmiş gitmiş haritalardan... Ne çok şey kalmamış, ne çok hiçbir şey var olmuş yaşanıp bitmişlerden?
Bir pusula ömründe ilk kez yanlış yönü göstermiş... Gururuyla intiharı seçmiş, düşüp kırılmış yanlış yönü gösterdi diye... Güney de yokmuş artık, kuzey de? Sabahları yaşadığımız doğu silinip gitmiş, batıysa hiç olmamış ki daha önceden zaten?
Yok olmuş dakikalar, saatler, saniyeler...
Ve sen biraz da...
Sahi biz hiç var olduk mu dersin? Belki olduk, belki olmadık... Aslında ne kadar yanıldık, ne kadar aldandık... Biz koskoca birer yalandık... Odanda dağınıklığımı toplayan bir gölge vardı ya hani, o da yok artık... Dağınıklığım da yok, serzenişlerim, boşvermişliklerim de... Artık biz yokuz ki?
? Ancak, bana aldırmadan geçip giden zaman kalabilirdi ardımdan... yıldızları da kaybettim ne zamandır... Sahi gökyüzü var mıydı seni sevdiğim zamanlar Bilmiyorum ama, banyonda her sabah baktığım aynada gördüğüm gülümsemen yok artık... Yoklar ne zaman var oldu! Veda etmeyi mi unuttuk artık olmayanlara yoksa!
İki şehir, bir köprü vardı bir zamanlar. Belki bir tiyatro oyununun ta kendisi bizdik
... Avaz avaz susuyorum, sessiz sessiz çığlıklar atıyorum bu gece kendi kendime... Bitenlere gülüp başlamak isteyenlere ağlıyorum... Hüzünler mutlu ediyor beni, mutluluklara ağlıyorum... Her şey ters dönüyor ama ben yırtıp atıyorum bir kağıda yazdığım seni,
Elveda kanayan yanım ..