Kitabın Adı Askerler De Güler
Kitabın Yazarı Orgeneral (E) M. Hikmet BAYAR
Yayınevi ve Adresi K. K. Basımevi-ANKARA
Basım Yılı 1998
KİTABIN ÖZETİ :
Yazarın amacını şu sözlerle açıklayabiliriz: Okuyanların geçmişi hatırlamalarını, karamsarlıktan uzaklaşıp hayatı daha güzel ve yaşamaya değer bulmalarını ve stresli yaşamlarından uzaklaşıp bir ölçüde rahatlamalarını sağlamak; bütün bunların yanı sıra askerlerin pek de bilinmeyen güleç yönlerini ortaya çıkarmak...
Kitapta, askerlerin sadece gülmek bir yana, espriler ürettiklerini ve bunların Anadolu'nun saf ve temiz evlâtlarının o tertemiz gönüllerinin ve zekâ kıvılcımları saçan beyinlerinin birer ürünü olduğu anlatılmaktadır. Unutmamak gerekir ki askerler de birer insandır ve gülmek her insanın olduğu gibi askerlerin de doğasında mevcuttur. Ancak bunun dozajını, süresini ve zamanını iyi ayarlamalıdır. Aksi takdirde askerliğin temeli olan disiplinin sarsılmasına neden olur.
Atatürk ve Türk askeri ile ilgili anekdotlarda askerimizin saflığı, açık sözlülüğü ele alınmaktadır. Ayrıca ordunun çeşitli kademelerinde görev yapmış komutanlarımızın emrinde bulunan askerleriyle aralarında geçen ilginç olaylar anlatılmaktadır. Buna örnek olabilecek ilginç bir anı:
Komutanımız denetlediği bir birlikte, erleri Türk büyüklerini ne kadar tanıdıkları konusunda bir fikir sahibi olabilmek için, onlara sorular yöneltip, yanıtlarını almaktadır:
"Atatürk kimdir?"
"Babamızdır."
"İsmet İnönü kimdir?"
"Babamızdır."
Komutanımız bakar ki Türk büyüklerinden kimi sorsa, erden babamızdır cevabını alıyor. Bir de o sıralarda medyada adı sık sık geçen bir yabancının adını söyleyip, erin yanıtını almak ister ve ere:
"Peki Mac Kinder kimdir?" diye sorar. Erin yanıtı değişmez ve yine "babamızdır" diye karşılık verir.
Komutanımız askerlik yaşamı boyunca başından geçen esprili anılara da yer vermiştir. Buna örnek olarak;
Komutanımızın, İzmir ordu evinde eşiyle çay içerken eşinin, gelen çayların iyi demlenmemesini fark etmesi üzerine posta Mehmet'e;
"Mehmet!.. Her hâlde ordu evindeki arkadaşların çay demlemesini bilmiyorlar. Onlara söyle, su kaynamaya başlayınca demlikteki çay poşetini üzerine döksünler ve bir süre böyle bekletsinler."
Bir gün yine gelen çay iyi olmayınca komutanımızın eşi, Mehmet'e;
"Bak Mehmet!.. Çayı yine demlememişler. Sen onlara tarif ettiğim şekilde söyledin mi?"
"Hayır hanımefendi!.. Aynen söyledim. Onlar da tarif ettiğiniz gibi yapıyorlar. Çayı su göbek atmaya başlayınca demliyorlar." der.
Şurası bir gerçek ki; Mehmet'in kelime hazinesi kısıtlıdır. Burada bu bilmediği kelimeyi, komutanına rahatça hatırladığı 'göbek atma' deyimiyle gayet güzel anlatır.
Emekli komutanlarımızın başlarından geçen anılara yer verilmiştir. Bu anılarda emekli komutanlarımızın emeklilik hayatına başladıklarında karşılaştıkları ilginin azalması, eski arkadaşlarla olan karşılaşmalar ve artık yaşlanmanın ve sonradan gelen nesile ayak uyduramama üçgeninde geçen ilginç ve komik olaylar anlatılır.
Komutanımız topluma mal olmuş ilginç ve komik fıkralara da yer vermiştir. Askerimizin, maruz kaldıkları zor anlarında zeki ve akıllıca verdikleri cevaplara ve davranışlara yer veriliyor. Bunlara örnek olarak;
Komutanımızın askerî lise zamanında sigara alışkanlığının engellenmesi ya da bu alışkanlığa mani olunması amacıyla, okul idaresi tarafından duvarlara bazı uyarı levhaları asılır. Levhalardan birinde "Sigara öldürür!.." ifadesi yer almıştır. Bunun üzerine birkaç gün sonra bu levhadaki "Sigara öldürür!.." ibaresi altına; "Asker ölümden korkmaz!.." seklinde bir ilâvenin yapıldığı görülmüştür.
Herkesçe bilinen 'laz' Temel'in askerlik mesleğinde yapabileceği ve her zaman olduğu gibi olayları saf ve temiz olan kalbiyle yaklaştığını anlatan kısa fıkralara yer verilmiştir. Buna güzel bir örnek olarak;
Askerliğini bahriyeli olarak denizaltında yapan Temel, askere gittikten bir ay sonra köyüne döner. Köydeki herkes Temel'in bu kadar kısa sürede gelişine bir anlam veremez. Kahvede etrafına toplananlardan bir kişi bunu kendine sorar. Temel:
"Terhis oldum" der. Tabi ki kimse inanmaz. Diğer biri:
"Bir ayda terhis mi olunur?" diye inanmadıklarını belirtir.
"Penu zorla terhis ettiler da!.. Alişmişum, yatarken pencereleri açayrum da."
Asker çocuklarının askerî ortamı bir anlamda yaşamaları, onları ister istemez etkiler. Tabi ki bu durum, onların da askerlerin mizah anlayışına katkıları olacak anlamına geliyor. Buna örnek olarak:
Bir komutanımızın Yiğit ismindeki torunu bir süre için dedesinde kalmaktadır. Çevredeki dostlar hep paşa oldukları için evde bir araya geldiklerinde birbirlerine hep 'Paşam' derler. Ama Yiğit'e hep adıyla hitap ederler. Bu da Yiğit'te; "Niye bütün erkekler paşa diyorlar da beni adımla çağırıyorlar" düşüncesini uyandırır. Bir gün paşalar salonda konuşurken birbirlerine 'Paşam' derken Yiğit'e adı ile hitap ederler. Yiğit bunun üzerine:
"Burada bakıyorum herkes paşa. Ben de Yiğit değil Paşa olmayı düşünüyorum. Ama henüz kararımı vermedim. Biraz daha düşünmem lazım." der ve oyun oynamaya gider.
Denizci askerlerin anılarından ve fıkralarından bahsedilmektedir. Burada gemideki komutanlarımızın olaylar ve durumlar karşısında sergiledikleri zeki ve bir o kadar da gülünç anı ve fıkralar yer almaktadır.
Bir denizci komutanımız Tuğamiralliğe terfi ettiğini öğrenir. Hemen bir amiral elbisesi diktirir. 30 Ağustosta yeni rütbesi takılı üniforması ile annesinin elini öpmeye gider. Annesi oğlunu görmekten mutludur. Amiral:
"Anneciğim, ben amiral oldum. Üniformamla sana geldim" der.
"Çok güzel oğlum. Mutlu oldum. Ama sen ne zaman paşa olacaksın?" diye sorar.
Havacı askerlerin anılarından ve fıkralarından bahsedilmiştir. Burada havacı komutanlarımızın farklı zamanlarda ve farklı yerlerde karşılaştıkları askerleri ya da çevreleri ile olan komik ve ilginç olaylar ele alınmaktadır. Örnek teşkil edecek şekilde;
Havacı bir komutan, posta eri Mehmet'e:
"Buzdolabındaki kiraza su döküp getir" der.
Mehmet; kiraz tabağını buzdolabından alıp gider. Bir süre sonra geri döner ve :
"Komutanım... O kadar gayret ettim yapamadım" der.
"Ne yapamadın?" diye komutan sorar.
"Su dökemedim." der Mehmet.
Meğerse Mehmet, Komutanının emrini küçük tuvaletini yapmak olarak algılamış, aklı kesmemiş. Komutanın bir bildiği vardır diyerek, emri yerine getirmeye uğraşmış, ancak fiziksel nedenle bunda başarılı olamamış.
Jandarma askerlerin anılarından ve fıkralarından bahsedilmiştir. Burada jandarma komutanlarımızın farklı zamanlarda ve farklı yerlerde karşılaştıkları askerleri ya da çevreleri ile olan komik ve ilginç olaylar ele alınmaktadır.
Jandarma devriyesi bir hırsızı, tam otomobil çalarken yakalar. Hırsız Karakola getirilir ve sorguya alınır. Sorgulayan Astsubay hırsıza sorar:
"Bu otomobili neden çaldın?" Hırsızın yanıtı makuldür:
"Vallahi çalmadım komutanım, bu araba; mezarlığın önünde duruyordu, her hâlde sahibi ölmüştür diye düşündüm." der.
Yabancı ülke askerlerinden anı fıkralar derlenmiştir. Bu bölümde yabancı subayların ülkemize geldiklerinde başlarından geçenler ya da ülkelerinde yaşamış oldukları anılar bulunur. Örnek olarak: 1'nci Dünya Savaşı sonuna doğru, 1918 yılında, Galiçya cephesinde Kolera salgını olmuştur. Bir gece yarısı, iki teskereci (Hasta taşıyıcı) Yzb. Bromberg'in otel odasının kapısını çalar ve:
"Bizi otel müdürü gönderdi. Kolera olmanızdan şüphe ediliyor. Çünkü bugün tam 12 kere tuvalete gitmişsiniz." derler. Yzb. Bromberg;
"Evet ama 11 kez tuvalet meşguldü." der.
Kitapta zamanımızdan çok önce olan anı ve fıkralar da derlenmiştir.
Eski zaman paşalarından biri, yalının bahçesinde güneşten çatlayan teknesinin ziftlenmesi için uşağına talimat verir. Uşak birkaç gün sonra paşanın karşısına yüklü bir faturayla çıkar. Paşa:
"Bu nedir be adam? Bir teknenin ziftlenmesi için çok değil mi bu para" der. Uşak:
"Aman paşam!... ziftlenen sadece tekne değil, birazcık da ben ziftlendim sayenizde" der.
Kitabın son bölümünde askerlikle ilgili tarif ve deyimlerden bahsedilmiştir. Burada askerliğin tarifi, askerî malzemeler, askerin hakları ve silâhları ile ilgili kısa yazılar bulunmaktadır:
Hakları (Topçu askerin cevabı):
1. Ana hakkı
2. Baba hakkı
3. 7'nci barut hakkı
Askerin karavanası:
Ağır makineli : Nohut
Hafif makineli : Kuru fasulye
Zorlu ikili : Makarna ile kapuska
Uzun namlulu : Pırasa
Komando : Kuru fasulyenin içinden çıkan böcek
Kara şimşek : Mercimek
Askerlerin ciddi görünümleri, onları tanımayan kişiler tarafından asık suratlı ve gülmeyen kimseler olarak tanınmalarına neden olmaktadır. Askerlerin ciddi oldukları doğrudur; çünkü onlardan sıralı komutanlarınca beklenen davranış budur. Fakat şurası bir gerçektir ki; onlar ciddi ama aynı zamanda güler yüzlü olmak, emir komuta ettikleri personelin moralini yüksek tutmak mecburiyetindedirler. Bu, onların görevlerini yerine getirebilmelerinin en önemli faktörlerinden birisidir.
Kitabın Yazarı Orgeneral (E) M. Hikmet BAYAR
Yayınevi ve Adresi K. K. Basımevi-ANKARA
Basım Yılı 1998
KİTABIN ÖZETİ :
Yazarın amacını şu sözlerle açıklayabiliriz: Okuyanların geçmişi hatırlamalarını, karamsarlıktan uzaklaşıp hayatı daha güzel ve yaşamaya değer bulmalarını ve stresli yaşamlarından uzaklaşıp bir ölçüde rahatlamalarını sağlamak; bütün bunların yanı sıra askerlerin pek de bilinmeyen güleç yönlerini ortaya çıkarmak...
Kitapta, askerlerin sadece gülmek bir yana, espriler ürettiklerini ve bunların Anadolu'nun saf ve temiz evlâtlarının o tertemiz gönüllerinin ve zekâ kıvılcımları saçan beyinlerinin birer ürünü olduğu anlatılmaktadır. Unutmamak gerekir ki askerler de birer insandır ve gülmek her insanın olduğu gibi askerlerin de doğasında mevcuttur. Ancak bunun dozajını, süresini ve zamanını iyi ayarlamalıdır. Aksi takdirde askerliğin temeli olan disiplinin sarsılmasına neden olur.
Atatürk ve Türk askeri ile ilgili anekdotlarda askerimizin saflığı, açık sözlülüğü ele alınmaktadır. Ayrıca ordunun çeşitli kademelerinde görev yapmış komutanlarımızın emrinde bulunan askerleriyle aralarında geçen ilginç olaylar anlatılmaktadır. Buna örnek olabilecek ilginç bir anı:
Komutanımız denetlediği bir birlikte, erleri Türk büyüklerini ne kadar tanıdıkları konusunda bir fikir sahibi olabilmek için, onlara sorular yöneltip, yanıtlarını almaktadır:
"Atatürk kimdir?"
"Babamızdır."
"İsmet İnönü kimdir?"
"Babamızdır."
Komutanımız bakar ki Türk büyüklerinden kimi sorsa, erden babamızdır cevabını alıyor. Bir de o sıralarda medyada adı sık sık geçen bir yabancının adını söyleyip, erin yanıtını almak ister ve ere:
"Peki Mac Kinder kimdir?" diye sorar. Erin yanıtı değişmez ve yine "babamızdır" diye karşılık verir.
Komutanımız askerlik yaşamı boyunca başından geçen esprili anılara da yer vermiştir. Buna örnek olarak;
Komutanımızın, İzmir ordu evinde eşiyle çay içerken eşinin, gelen çayların iyi demlenmemesini fark etmesi üzerine posta Mehmet'e;
"Mehmet!.. Her hâlde ordu evindeki arkadaşların çay demlemesini bilmiyorlar. Onlara söyle, su kaynamaya başlayınca demlikteki çay poşetini üzerine döksünler ve bir süre böyle bekletsinler."
Bir gün yine gelen çay iyi olmayınca komutanımızın eşi, Mehmet'e;
"Bak Mehmet!.. Çayı yine demlememişler. Sen onlara tarif ettiğim şekilde söyledin mi?"
"Hayır hanımefendi!.. Aynen söyledim. Onlar da tarif ettiğiniz gibi yapıyorlar. Çayı su göbek atmaya başlayınca demliyorlar." der.
Şurası bir gerçek ki; Mehmet'in kelime hazinesi kısıtlıdır. Burada bu bilmediği kelimeyi, komutanına rahatça hatırladığı 'göbek atma' deyimiyle gayet güzel anlatır.
Emekli komutanlarımızın başlarından geçen anılara yer verilmiştir. Bu anılarda emekli komutanlarımızın emeklilik hayatına başladıklarında karşılaştıkları ilginin azalması, eski arkadaşlarla olan karşılaşmalar ve artık yaşlanmanın ve sonradan gelen nesile ayak uyduramama üçgeninde geçen ilginç ve komik olaylar anlatılır.
Komutanımız topluma mal olmuş ilginç ve komik fıkralara da yer vermiştir. Askerimizin, maruz kaldıkları zor anlarında zeki ve akıllıca verdikleri cevaplara ve davranışlara yer veriliyor. Bunlara örnek olarak;
Komutanımızın askerî lise zamanında sigara alışkanlığının engellenmesi ya da bu alışkanlığa mani olunması amacıyla, okul idaresi tarafından duvarlara bazı uyarı levhaları asılır. Levhalardan birinde "Sigara öldürür!.." ifadesi yer almıştır. Bunun üzerine birkaç gün sonra bu levhadaki "Sigara öldürür!.." ibaresi altına; "Asker ölümden korkmaz!.." seklinde bir ilâvenin yapıldığı görülmüştür.
Herkesçe bilinen 'laz' Temel'in askerlik mesleğinde yapabileceği ve her zaman olduğu gibi olayları saf ve temiz olan kalbiyle yaklaştığını anlatan kısa fıkralara yer verilmiştir. Buna güzel bir örnek olarak;
Askerliğini bahriyeli olarak denizaltında yapan Temel, askere gittikten bir ay sonra köyüne döner. Köydeki herkes Temel'in bu kadar kısa sürede gelişine bir anlam veremez. Kahvede etrafına toplananlardan bir kişi bunu kendine sorar. Temel:
"Terhis oldum" der. Tabi ki kimse inanmaz. Diğer biri:
"Bir ayda terhis mi olunur?" diye inanmadıklarını belirtir.
"Penu zorla terhis ettiler da!.. Alişmişum, yatarken pencereleri açayrum da."
Asker çocuklarının askerî ortamı bir anlamda yaşamaları, onları ister istemez etkiler. Tabi ki bu durum, onların da askerlerin mizah anlayışına katkıları olacak anlamına geliyor. Buna örnek olarak:
Bir komutanımızın Yiğit ismindeki torunu bir süre için dedesinde kalmaktadır. Çevredeki dostlar hep paşa oldukları için evde bir araya geldiklerinde birbirlerine hep 'Paşam' derler. Ama Yiğit'e hep adıyla hitap ederler. Bu da Yiğit'te; "Niye bütün erkekler paşa diyorlar da beni adımla çağırıyorlar" düşüncesini uyandırır. Bir gün paşalar salonda konuşurken birbirlerine 'Paşam' derken Yiğit'e adı ile hitap ederler. Yiğit bunun üzerine:
"Burada bakıyorum herkes paşa. Ben de Yiğit değil Paşa olmayı düşünüyorum. Ama henüz kararımı vermedim. Biraz daha düşünmem lazım." der ve oyun oynamaya gider.
Denizci askerlerin anılarından ve fıkralarından bahsedilmektedir. Burada gemideki komutanlarımızın olaylar ve durumlar karşısında sergiledikleri zeki ve bir o kadar da gülünç anı ve fıkralar yer almaktadır.
Bir denizci komutanımız Tuğamiralliğe terfi ettiğini öğrenir. Hemen bir amiral elbisesi diktirir. 30 Ağustosta yeni rütbesi takılı üniforması ile annesinin elini öpmeye gider. Annesi oğlunu görmekten mutludur. Amiral:
"Anneciğim, ben amiral oldum. Üniformamla sana geldim" der.
"Çok güzel oğlum. Mutlu oldum. Ama sen ne zaman paşa olacaksın?" diye sorar.
Havacı askerlerin anılarından ve fıkralarından bahsedilmiştir. Burada havacı komutanlarımızın farklı zamanlarda ve farklı yerlerde karşılaştıkları askerleri ya da çevreleri ile olan komik ve ilginç olaylar ele alınmaktadır. Örnek teşkil edecek şekilde;
Havacı bir komutan, posta eri Mehmet'e:
"Buzdolabındaki kiraza su döküp getir" der.
Mehmet; kiraz tabağını buzdolabından alıp gider. Bir süre sonra geri döner ve :
"Komutanım... O kadar gayret ettim yapamadım" der.
"Ne yapamadın?" diye komutan sorar.
"Su dökemedim." der Mehmet.
Meğerse Mehmet, Komutanının emrini küçük tuvaletini yapmak olarak algılamış, aklı kesmemiş. Komutanın bir bildiği vardır diyerek, emri yerine getirmeye uğraşmış, ancak fiziksel nedenle bunda başarılı olamamış.
Jandarma askerlerin anılarından ve fıkralarından bahsedilmiştir. Burada jandarma komutanlarımızın farklı zamanlarda ve farklı yerlerde karşılaştıkları askerleri ya da çevreleri ile olan komik ve ilginç olaylar ele alınmaktadır.
Jandarma devriyesi bir hırsızı, tam otomobil çalarken yakalar. Hırsız Karakola getirilir ve sorguya alınır. Sorgulayan Astsubay hırsıza sorar:
"Bu otomobili neden çaldın?" Hırsızın yanıtı makuldür:
"Vallahi çalmadım komutanım, bu araba; mezarlığın önünde duruyordu, her hâlde sahibi ölmüştür diye düşündüm." der.
Yabancı ülke askerlerinden anı fıkralar derlenmiştir. Bu bölümde yabancı subayların ülkemize geldiklerinde başlarından geçenler ya da ülkelerinde yaşamış oldukları anılar bulunur. Örnek olarak: 1'nci Dünya Savaşı sonuna doğru, 1918 yılında, Galiçya cephesinde Kolera salgını olmuştur. Bir gece yarısı, iki teskereci (Hasta taşıyıcı) Yzb. Bromberg'in otel odasının kapısını çalar ve:
"Bizi otel müdürü gönderdi. Kolera olmanızdan şüphe ediliyor. Çünkü bugün tam 12 kere tuvalete gitmişsiniz." derler. Yzb. Bromberg;
"Evet ama 11 kez tuvalet meşguldü." der.
Kitapta zamanımızdan çok önce olan anı ve fıkralar da derlenmiştir.
Eski zaman paşalarından biri, yalının bahçesinde güneşten çatlayan teknesinin ziftlenmesi için uşağına talimat verir. Uşak birkaç gün sonra paşanın karşısına yüklü bir faturayla çıkar. Paşa:
"Bu nedir be adam? Bir teknenin ziftlenmesi için çok değil mi bu para" der. Uşak:
"Aman paşam!... ziftlenen sadece tekne değil, birazcık da ben ziftlendim sayenizde" der.
Kitabın son bölümünde askerlikle ilgili tarif ve deyimlerden bahsedilmiştir. Burada askerliğin tarifi, askerî malzemeler, askerin hakları ve silâhları ile ilgili kısa yazılar bulunmaktadır:
Hakları (Topçu askerin cevabı):
1. Ana hakkı
2. Baba hakkı
3. 7'nci barut hakkı
Askerin karavanası:
Ağır makineli : Nohut
Hafif makineli : Kuru fasulye
Zorlu ikili : Makarna ile kapuska
Uzun namlulu : Pırasa
Komando : Kuru fasulyenin içinden çıkan böcek
Kara şimşek : Mercimek
Askerlerin ciddi görünümleri, onları tanımayan kişiler tarafından asık suratlı ve gülmeyen kimseler olarak tanınmalarına neden olmaktadır. Askerlerin ciddi oldukları doğrudur; çünkü onlardan sıralı komutanlarınca beklenen davranış budur. Fakat şurası bir gerçektir ki; onlar ciddi ama aynı zamanda güler yüzlü olmak, emir komuta ettikleri personelin moralini yüksek tutmak mecburiyetindedirler. Bu, onların görevlerini yerine getirebilmelerinin en önemli faktörlerinden birisidir.