Karanlığa sevdama inat yine doğdu güneş… “Yeni” bir güne… Ve “Yeni” korkular salarak içime… Korkulara sığınıp kaçmak nereye kadar…
Her kaçışımın sonunda yakalandım… Beceremedim saklanmayı, tıpkı çocukluğumun saklambaç oyunları gibi… Her yakalanış bir aldanış, taptaze acılar ve sıcak gözyaşları… Kaçmaktan değil de yakalanmaktan yorgun düştüm artık… Her defasında teslimiyet, kendinden vazgeçiş ve sonunda yine o dipsiz kuyu… Geri dönüşümlü ucuz kağıt misali hayat…
Kaç düş daha eskitmek lazım, kaç hayali daha kırıp dökmek… Bu acımasız dişlileri yerinden söküp atabilmek için… Düşlerde siyaha büründü artık, şimdide karanlık mıdır beni esir alan… Yeni bir kaçış hikayesi başlatıyorum… Bu son artık kanamayacak yürek, boğulup kalmayacağım korkular arasında, düşler buz tutmayacak…
Kahretsin hatırlıyorum ben bu anı, verilen sözleri, edilen yeminleri… Bu sondu deyişleri… Dişliler üstüme üstüme geliyor yine…
“Mutluluğun mezarları, Yalnızlığın heykeli var” demiş şair… Dört bir tarafım mezar dolu şimdi… Ve en tepeye diktim bende heykelimi… Sakın yakından bakmayı denemeyin, yaklaşmayın asla!… Yeni cesetler olsun istemiyorum heykelimin etrafında… Kimse dokunamayacak, kimse yıkamayacak ve kimse paylaş(a)mayacak…
Siz aydınlığınızla oyalanın, ışığınızla eğlenin sere serpe… Ama o ışık gözlerimi yakamayacak benim, izin vermeyeceğim… Siz yeni mezarlarınızı kazarken, ben siyahımın kollarında huzurla uyuyor olacağım…
” Cehennemde kal lütfen…
Cennetimde cinnet sesleri! “
Her kaçışımın sonunda yakalandım… Beceremedim saklanmayı, tıpkı çocukluğumun saklambaç oyunları gibi… Her yakalanış bir aldanış, taptaze acılar ve sıcak gözyaşları… Kaçmaktan değil de yakalanmaktan yorgun düştüm artık… Her defasında teslimiyet, kendinden vazgeçiş ve sonunda yine o dipsiz kuyu… Geri dönüşümlü ucuz kağıt misali hayat…
Kaç düş daha eskitmek lazım, kaç hayali daha kırıp dökmek… Bu acımasız dişlileri yerinden söküp atabilmek için… Düşlerde siyaha büründü artık, şimdide karanlık mıdır beni esir alan… Yeni bir kaçış hikayesi başlatıyorum… Bu son artık kanamayacak yürek, boğulup kalmayacağım korkular arasında, düşler buz tutmayacak…
Kahretsin hatırlıyorum ben bu anı, verilen sözleri, edilen yeminleri… Bu sondu deyişleri… Dişliler üstüme üstüme geliyor yine…
“Mutluluğun mezarları, Yalnızlığın heykeli var” demiş şair… Dört bir tarafım mezar dolu şimdi… Ve en tepeye diktim bende heykelimi… Sakın yakından bakmayı denemeyin, yaklaşmayın asla!… Yeni cesetler olsun istemiyorum heykelimin etrafında… Kimse dokunamayacak, kimse yıkamayacak ve kimse paylaş(a)mayacak…
Siz aydınlığınızla oyalanın, ışığınızla eğlenin sere serpe… Ama o ışık gözlerimi yakamayacak benim, izin vermeyeceğim… Siz yeni mezarlarınızı kazarken, ben siyahımın kollarında huzurla uyuyor olacağım…
” Cehennemde kal lütfen…
Cennetimde cinnet sesleri! “