An geliyor, tıkanıp kalıyorum bir yerlerde... Nefesim kesiliyor, soluksuz kalıyorum.
Kalbim senin yanındaki gibi hızlı çarpmıyor.
Gözlerim senin yanındaki gibi güzel bakmıyor.
Güneş bile senin olmadığın bir sabaha dünyayı ısıtarak doğmuyor, üşütüyor beni...
Ay gecemi aydınlatmıyor, karanlığa gömüyor beni...
Mevsimlerin döngüsünde hep kışta takılıp kalıyorum, yaz gelmiyor buralara.
Üşütüyor yokluğun, ayazında titretiyor.
İçimi yakıyor, dışımıysa ne sen sor ne ben söyleyim.
Acılara uyuyorum, mutluluklara uyanıyorum.
Mavi gökyüzü seni bana getirsin istiyorum.
Gecenin zifiri karanlığında elin elimde, gözün gözümde yeniden doğalım istiyorum.
Yağan yağmurla birlikte düş dudaklarıma, hecelerimi sustur, cümlelerime nokta koy istiyorum.
Gir gönlümün sokağına, cadde cadde keşfet, karış karış topraklarının sana ait olduğundan artık emin ol istiyorum.
Gel bana, şehrimi fethet, ruhuma karış, benliğimde kaybol istiyorum.
Varlığın bile huzur veriyor bana! Evet işte bu. Mutlulukların en büyüğü bu olsa gerek... Aynı anı yaşamasakda aynı şehirde nefes almak, her gece aynı gökyüzünde buluşmak seninle... Dünyalara bedel bir şey bu. Eğer bu delilikse evet deliyim.
Delisine, deli divane aşık olan bir deliyim.
Delisi için dünyanın şah damarını kesebilecek bir deliyim.
Delisi uğruna yaşama istifasını verecek, nefesinden geçeçek bir deliyim.
En büyük delilik değil mi zaten bir deliyi sevmek?
En büyük delilik değil mi hiç dönmeyecek olanı beklemek?
Ve en büyük delilik değil mi divane olup sokak sokak gezmek?
Hadi, gel o kara gözlerine kurban olduğum yar!
"Bekle beni, sakın bir yere." dedin, bekledim, beklicem, gerekirse ömrümün sonuna kadarda beklerim ama hasret çukurun her geçen gün kalbimde biraz daha derinleşiyor.
Kalbim senin yanındaki gibi hızlı çarpmıyor.
Gözlerim senin yanındaki gibi güzel bakmıyor.
Güneş bile senin olmadığın bir sabaha dünyayı ısıtarak doğmuyor, üşütüyor beni...
Ay gecemi aydınlatmıyor, karanlığa gömüyor beni...
Mevsimlerin döngüsünde hep kışta takılıp kalıyorum, yaz gelmiyor buralara.
Üşütüyor yokluğun, ayazında titretiyor.
İçimi yakıyor, dışımıysa ne sen sor ne ben söyleyim.
Acılara uyuyorum, mutluluklara uyanıyorum.
Mavi gökyüzü seni bana getirsin istiyorum.
Gecenin zifiri karanlığında elin elimde, gözün gözümde yeniden doğalım istiyorum.
Yağan yağmurla birlikte düş dudaklarıma, hecelerimi sustur, cümlelerime nokta koy istiyorum.
Gir gönlümün sokağına, cadde cadde keşfet, karış karış topraklarının sana ait olduğundan artık emin ol istiyorum.
Gel bana, şehrimi fethet, ruhuma karış, benliğimde kaybol istiyorum.
Varlığın bile huzur veriyor bana! Evet işte bu. Mutlulukların en büyüğü bu olsa gerek... Aynı anı yaşamasakda aynı şehirde nefes almak, her gece aynı gökyüzünde buluşmak seninle... Dünyalara bedel bir şey bu. Eğer bu delilikse evet deliyim.
Delisine, deli divane aşık olan bir deliyim.
Delisi için dünyanın şah damarını kesebilecek bir deliyim.
Delisi uğruna yaşama istifasını verecek, nefesinden geçeçek bir deliyim.
En büyük delilik değil mi zaten bir deliyi sevmek?
En büyük delilik değil mi hiç dönmeyecek olanı beklemek?
Ve en büyük delilik değil mi divane olup sokak sokak gezmek?
Hadi, gel o kara gözlerine kurban olduğum yar!
"Bekle beni, sakın bir yere." dedin, bekledim, beklicem, gerekirse ömrümün sonuna kadarda beklerim ama hasret çukurun her geçen gün kalbimde biraz daha derinleşiyor.