Güneş gibi sıcak, toprak gibi bereketliydi yüzün...Öylesine bir bereketliydi ki gülüşlerin ; gülümsediğinde karlı dağlarımda efil deyen rüzgarlara inat kınalı cicekler filizlenirdi...Farkında mıydın bilmiyorum ama sıcak iklimlerin bestelenmiş düşler vardı kirpiklerinde.. Yokluğunu çekerken gecenin avuçlarında, saçlarını koklardım rüzgardan bana miras kalanlarıyla...Yağmur kokardı saçların..Bozkırımda yıllarca bereket damlalarına hasretin üstüne değdi mi ellerin, kirpiklerimden yağmurlar başlardı vakitli vakitsiz... Yalnızlığıma ağladığım günlere inat, mavi okyanuslarda umut diye seviyorum seni.Her gülüşünde topraklarımdan düşleri kanatlandırıyorum bilmediğim fakir iklimlere...
Hatırlar mısın seninle göz göze geldiğimiz zifiri karanlığı? Senin gözlerinden yaralı ırmaklar dökülürken; ben yıldızları topluyordum satırlarımdan. Aşkımıza dupduru sularda yıkanan yıldızlar şahitti...Yakasında güllerle gözlerimize düşen gecede sevdik birbirimizi. Bilmediğimiz bir coğrafyanın içinde sevdaya yol aldık seninle..Kangren gecelerde ıslandı birbirimize söylediğimiz aşk kelimeleri..Biliyorum, uzun ve bir o kadar sevdaya gülümseyen yolculuğun peşinde gidiyoruz..Sevdayı azık diye gönül heybemizde taşıyacağız. Bir bekleyişi anlatacak dudaklarımızdaki nakaratlar..Hep türkülerde anacağız hasretin yanıklığını..Sevdayı utangaç yanakların kızıllığında fidelenen tohumlarda arayacağız
Biz seninle ; birbirini hiç görmemiş kentin sokaklarında sevdaya esen rüzgardık. Yüreğimizde büyüttüğümüz varlığımızı, hep uzaklardan sevdik v sonsuza kadar da seveceğiz.Adlarımızı hep suskunluğun harfleriyle ıslattık..Andığımız her mutluluk cümlesinin sonunda sevdamızı bıraktık.Özlemleri, yağmurlarla; acılarımızı umutlarımızla erittik..Biz seninle umuda gülümseyen yetim çocukların ıslak yüreği idik...Hasretin içinde aynı sevdayı anlatan iki kelimeydik...
Seninle acıya nasırlanmış ellerin- beyaz tuvallere bırakılan umuda gülümseyen çizgileriydik..Bozkır yalnızlığında yağmura hasretini gözyaşlarıyla anlatan topraktık...Biz acıları konuşmaktan öte sonra dilsiz sevdaların iki kuluyduk...Acının suratına ayazların tokat gibi indiği zamanlarda, şakaklarımızda ezmedik mi içimizde biriktirdiğimiz hasreti ? Bıkmayacağız kum saatinden akmayan saat dilimlerine..İsyana değil, sevdanın avuçlarında büyüyecek yüreklerimiz... Biz seninle avuç içlerimizdeki kavuşma anındaki terin nasıl olduğunu bilmeden, Cennet kokulu terimizle kaç kez yıkadık vuslata giden yolları.
Biz seninle, severken bile birbirine hasretle susayan, yokluklarda ise sevdaya yanan iki yürektik işte..Yazgının avuçlarına ömür kaleminden damlayan iki damlaydık..Mutluluğa hasret, acıya müebbet iki ömürdük seninle....Sevda ırmağında birbirine akan iki gözyaşıydık..Zemheri artığı umutlarla gecenin dudaklarına yapışan bir sevda..Varlığını en büyük mutluluk bilen iki yürek bizimkisi...Baharlara veda busesini değil de, mutlulukların karanfil kokan öpüşlerini yapıştıracak iki kulduk biz seninle...
Korkma ey yâr; gözyaşlarını güllerin yüreğine serdiğim için . Aldırma ne olur karanlıkların elem kokan bakışlarından..Gözyaşlarımız, mayası olsa da yaşanmamış hikayelerin; Ahiretin vuslatlarına şulelerini yakmadık mi yüreklerimizde ? Bu gönül mahpusluğun sonunda gözlerimizle sevdayı öpmek yok mu ey yar. ? Bırak; kavuşmalarımız hep yüreklerimizde saklı bir düş kalsın..Gökyüzümüze kangren gece sonrası intihar kokan şafaklar serilsin.Aldırmayacağız gönül bahçemize sürgün edilen ayazlara..Ayazlar koparsa da çiçeklerimizi üzülme ne olur..Yüzümüzün bozkırlarındaki kardelenleri, menekşeleri kim koparabilirdi ki Yaradan`dan öte..İliklerimize kadar bir ömür hasret yağmurlarıyla ıslanacağız..Ömür şemsiyesini açsak da hasretinin hafakan çığlıklarında üşüyecek yüreklerimiz..Üşüsek bir serce edalı yangınlarda ısıtacağız düşlerimizi..Bu dünya` ya hasreti ekip, Ahirette yüreklerimize ektiğimiz sevdayı biçeceğiz...
Seni seviyorum gülüm.
Alıntı...
Hatırlar mısın seninle göz göze geldiğimiz zifiri karanlığı? Senin gözlerinden yaralı ırmaklar dökülürken; ben yıldızları topluyordum satırlarımdan. Aşkımıza dupduru sularda yıkanan yıldızlar şahitti...Yakasında güllerle gözlerimize düşen gecede sevdik birbirimizi. Bilmediğimiz bir coğrafyanın içinde sevdaya yol aldık seninle..Kangren gecelerde ıslandı birbirimize söylediğimiz aşk kelimeleri..Biliyorum, uzun ve bir o kadar sevdaya gülümseyen yolculuğun peşinde gidiyoruz..Sevdayı azık diye gönül heybemizde taşıyacağız. Bir bekleyişi anlatacak dudaklarımızdaki nakaratlar..Hep türkülerde anacağız hasretin yanıklığını..Sevdayı utangaç yanakların kızıllığında fidelenen tohumlarda arayacağız
Biz seninle ; birbirini hiç görmemiş kentin sokaklarında sevdaya esen rüzgardık. Yüreğimizde büyüttüğümüz varlığımızı, hep uzaklardan sevdik v sonsuza kadar da seveceğiz.Adlarımızı hep suskunluğun harfleriyle ıslattık..Andığımız her mutluluk cümlesinin sonunda sevdamızı bıraktık.Özlemleri, yağmurlarla; acılarımızı umutlarımızla erittik..Biz seninle umuda gülümseyen yetim çocukların ıslak yüreği idik...Hasretin içinde aynı sevdayı anlatan iki kelimeydik...
Seninle acıya nasırlanmış ellerin- beyaz tuvallere bırakılan umuda gülümseyen çizgileriydik..Bozkır yalnızlığında yağmura hasretini gözyaşlarıyla anlatan topraktık...Biz acıları konuşmaktan öte sonra dilsiz sevdaların iki kuluyduk...Acının suratına ayazların tokat gibi indiği zamanlarda, şakaklarımızda ezmedik mi içimizde biriktirdiğimiz hasreti ? Bıkmayacağız kum saatinden akmayan saat dilimlerine..İsyana değil, sevdanın avuçlarında büyüyecek yüreklerimiz... Biz seninle avuç içlerimizdeki kavuşma anındaki terin nasıl olduğunu bilmeden, Cennet kokulu terimizle kaç kez yıkadık vuslata giden yolları.
Biz seninle, severken bile birbirine hasretle susayan, yokluklarda ise sevdaya yanan iki yürektik işte..Yazgının avuçlarına ömür kaleminden damlayan iki damlaydık..Mutluluğa hasret, acıya müebbet iki ömürdük seninle....Sevda ırmağında birbirine akan iki gözyaşıydık..Zemheri artığı umutlarla gecenin dudaklarına yapışan bir sevda..Varlığını en büyük mutluluk bilen iki yürek bizimkisi...Baharlara veda busesini değil de, mutlulukların karanfil kokan öpüşlerini yapıştıracak iki kulduk biz seninle...
Korkma ey yâr; gözyaşlarını güllerin yüreğine serdiğim için . Aldırma ne olur karanlıkların elem kokan bakışlarından..Gözyaşlarımız, mayası olsa da yaşanmamış hikayelerin; Ahiretin vuslatlarına şulelerini yakmadık mi yüreklerimizde ? Bu gönül mahpusluğun sonunda gözlerimizle sevdayı öpmek yok mu ey yar. ? Bırak; kavuşmalarımız hep yüreklerimizde saklı bir düş kalsın..Gökyüzümüze kangren gece sonrası intihar kokan şafaklar serilsin.Aldırmayacağız gönül bahçemize sürgün edilen ayazlara..Ayazlar koparsa da çiçeklerimizi üzülme ne olur..Yüzümüzün bozkırlarındaki kardelenleri, menekşeleri kim koparabilirdi ki Yaradan`dan öte..İliklerimize kadar bir ömür hasret yağmurlarıyla ıslanacağız..Ömür şemsiyesini açsak da hasretinin hafakan çığlıklarında üşüyecek yüreklerimiz..Üşüsek bir serce edalı yangınlarda ısıtacağız düşlerimizi..Bu dünya` ya hasreti ekip, Ahirette yüreklerimize ektiğimiz sevdayı biçeceğiz...
Seni seviyorum gülüm.
Alıntı...