[SIZE=3]Güneşle yıkadım yüzümü bu sabah. İlk günaydını yine sana sakladım. Otobüsün buharlı camlarından hayalin aktı aklıma, tebessüm buz kütleleri gibi dondu dudaklarımda. Sen o dudakları bir kez bile öpmedin…
Yurdumda eskidi cümleler. Yüreğime mühürlü bu sensizlik, çığlıklarımın içinde saklanan sessizlik… Bir ayyaşın kan çanağı gözlerinden bile seni okuyorum şimdi. Gökyüzü bile bırakmıyor yakamı, yıldızların şeklinde sanki adın gizli… Kendimi kaybettim bu puslu beklentide. Ama anladım ki, ben kendimden öte, seni özlerken… Sen kendini bir kez bile bana teslim etmedin…
Köşe başlarında ki tüm mısırcılar, kestanecilere döndü, buhar yapan sıcaklar, yağmurlara, kuşlar sıcak diyarlara… Ama sen hala dönüş biletini bulamadın sevdaya. Bilsen ki, yağmurdan sonra toprak bile, buram buram sevdan kokuyor, bilsen ki, yüreğim ağzımda atıyor, bilsen ki, kalbimde bıraktığın enkazlar yatıyor, çalardın kapımı belki sende, belli belirsiz sonbahar gibi. Bekledim… Hep aynı özlem şarkılarıyla. Ama sen bir kez bile çıkıp gelmedin…
Ne zaman yalnız bırakmış ay yıldızlarını? Ne zaman tükenmiş söylesene gecenin içinde barındırdıkları ile flörtü? Ben şarkılar söyleyen sesinden buharlaşıp düştüm adımlarına. Hep aynı biten melodilerin içerisinde anlamlar aradım yaşamaya dair. Sen yokken sesine sarıldım yılgın bir vazgeçişle. Sustu şehir, mektupların mürekkepleri kanımla dağıldı. Postacılar çalmadı iki kez kapımı. Sen gittin, gidişinin ardından hayata dair mecal kalmadı. Nefesimdin benim ama bir kez bile hayat vermeye değer görmedin…
Adını şimdi ister yalnızlıkla, ister anılarla çarp, elinde kalan hayalet bir siluet olacak aynalarda. Sana yazdığım için yaktığım şiirler bile yetmedi yokluğunun ayazında ısınmama. Beni unutup unutup kanatmayı bırak ne olur, hikâyemizin sonu senin ellerin…
Son kelimeyi hangi noktanın yanına koyacaksan, o olacak kaderin !
alıntıdır
[/SIZE]
Yurdumda eskidi cümleler. Yüreğime mühürlü bu sensizlik, çığlıklarımın içinde saklanan sessizlik… Bir ayyaşın kan çanağı gözlerinden bile seni okuyorum şimdi. Gökyüzü bile bırakmıyor yakamı, yıldızların şeklinde sanki adın gizli… Kendimi kaybettim bu puslu beklentide. Ama anladım ki, ben kendimden öte, seni özlerken… Sen kendini bir kez bile bana teslim etmedin…
Köşe başlarında ki tüm mısırcılar, kestanecilere döndü, buhar yapan sıcaklar, yağmurlara, kuşlar sıcak diyarlara… Ama sen hala dönüş biletini bulamadın sevdaya. Bilsen ki, yağmurdan sonra toprak bile, buram buram sevdan kokuyor, bilsen ki, yüreğim ağzımda atıyor, bilsen ki, kalbimde bıraktığın enkazlar yatıyor, çalardın kapımı belki sende, belli belirsiz sonbahar gibi. Bekledim… Hep aynı özlem şarkılarıyla. Ama sen bir kez bile çıkıp gelmedin…
Ne zaman yalnız bırakmış ay yıldızlarını? Ne zaman tükenmiş söylesene gecenin içinde barındırdıkları ile flörtü? Ben şarkılar söyleyen sesinden buharlaşıp düştüm adımlarına. Hep aynı biten melodilerin içerisinde anlamlar aradım yaşamaya dair. Sen yokken sesine sarıldım yılgın bir vazgeçişle. Sustu şehir, mektupların mürekkepleri kanımla dağıldı. Postacılar çalmadı iki kez kapımı. Sen gittin, gidişinin ardından hayata dair mecal kalmadı. Nefesimdin benim ama bir kez bile hayat vermeye değer görmedin…
Adını şimdi ister yalnızlıkla, ister anılarla çarp, elinde kalan hayalet bir siluet olacak aynalarda. Sana yazdığım için yaktığım şiirler bile yetmedi yokluğunun ayazında ısınmama. Beni unutup unutup kanatmayı bırak ne olur, hikâyemizin sonu senin ellerin…
Son kelimeyi hangi noktanın yanına koyacaksan, o olacak kaderin !
alıntıdır
[/SIZE]