Çoğaldım ben yine sana.. ya da belki sen çoğaldın bana...
seni anlatabilsem seni..
dipsiz kuyulara
halden bilmez yalanlara
okyanusun en ıssız noktasındaki bir inci tanesine varana..
dipsiz kuyulara
halden bilmez yalanlara
okyanusun en ıssız noktasındaki bir inci tanesine varana..
Tüm sözcükler sana yandığım an gerçek anlamlarına kavuştular ama yetemediler.. Anlatamasam da her şeyi bil ki, ben seni yazamadığım her sözcükte sevdim. Dudaklarıma tılsım bırakan öpüşlerinde sevdim, bir garibin rüyalarında büyüyen yalnızlığında sevdim ben seni....
Gözlerinin hüznünü de sevdim, gözlerin düştü gecelerime. Hüznünde de çok sevdim seni.
Hüzün.. Hele senin güzelim gözlerinde dolaşan hüzün, baktığında İstanbul’a çevirmez mi bedenimi?
Hüzün.. Hele senin hüznün, bir insan sesi tınısında sarıp sarmalamaz mı?
Bilirsin, ben ilk kez böyle sevdim. Güzeller güzeli bir çift ela gözün güneş ışığıyla yeşillenen kıvrımlarında gördüm ilk kez bir adamın bir kadını böyle sevebileceğini. Tıpkı gözlerinden yansıyan gözlerimde bir adamın ancak bu kadar tutkuyla sevilebileceğini gördüğüm gibi.. Kimse senin gözlerinle bakmamış bana ve ben kimsenin gözlerinden seyretmemişim dünyayı.
Yaşamımın en güzel hediyesi.. Bilmem ki nasıl şükretmeli şimdi.. Şu kırık dökük hayatta sen gelmişsin ya bana, daha ne isterim ki..
Güzeller güzelim, hiç korkmayasın bensiz kalmaktan; ihtiyaç duyduğunda ellerime dokunamamaktan. Öyle bir kader ki bu,öylesine bir ‘bir’ olmuşuz ki kimse cesaret edemez ‘bir’i ikiye bölmeye.
Her zamanki gibi bugün de yüreğimin en içinden sesleniyorum sana. İçimdeki sevdayı sana hediye ediyorum. Aşk hep bizimle olsun.
Gülümseyişinde hüzün güneşi doğan adama . . .