Hani böyle
Davetiyeli hüzünler gibi/
Gelmesi sabırsızlıkla beklenen
Gelince isyanlara bürünülen parçalanmıslık can’ınkisi.
Mutlu olmak için kaygıların/
Tokatların tümünü yüzünde hissetmek gibi!
Oysa daha çok çocuk bu yürek.
Bir kez ölmüstüm
–hatırlarsın haziran sıcagıydı/ ellerinin soğuğu-
Gelip içime kurulmuştu benden başka benler
-kavgam onlarla / yıkıp giden seninle-
Hey zaman...
Simdi dök heybendekileri
Geçmisimi yakarım –dahil oldugun her anı-
Şimdim’e dokunma yeter!
-en çok "can" canımı acıtıyor yine-
"İmkansızı isteyin ki mümkün olanın en yücesi sizin olsun." derlerdi hep
Bundan olsa gerek en iyiyi arayışlarımız...
Gerek ki;
Bazı zamanlar canımın yandığını hissediyorum bu yüzden.
Can kırıklarısevgi kaygıları derken ruh terbiye mi oluyor ne?
Bıraktım bu şehre sığmayı kendime sığamıyorum...
Ağır geliyor zaman...
Ya da ben bana ağırım işte
Günlerdir aynı soru zihnimde/göz kapaklarımda/alnımda...
''Bir insan bir insanı ne kadar değiştirebilir?''
Yada bir insan özne'siz kaldığı için ertelediği düşlerineözne bulduğunda bu kadar mı mutsuzları oynar..?
yada insan hiç gelmesini istemediği yaşanacaklarla yüzleşmekten bu kadar mı korkar..?
yada...
yada neyse...
/herneyse ve öyle işte...
Dillendiremediklerimi;
yıllar önce yaşadıklarımı buldum kendimle paylaştığım o birkaç saatlik zaman diliminde.../
tanıdıkça edinilen bir esaretti galiba ruhumun ki.../
ilk görüşte çarpılmaya benzemiyordu duruşum../
hani bilirsin ya
kafamı gömüp toprağa
deve kuşları gibi tüm dünyadan ama ençok o lacivertimsi gözlerden soyutlayacağımı sandığım aşk arefelerinden birindeydim işte...
Ne garipti..
insanın aşındırdığı yolları başka birinin ömründen çalması...
"[b]kimden kaçıyorsun[/b]" demiştim ruhuma"
giydiğin gömleğin içinde sıkışıp kaldığı için bunalan kendinden mi?"
"zor...
çok zor.."
Hala her sabah ve her akşam cevap bekliyor soru işaretlerim..
insan mutlu olmak için hüzün çeker mi
sabırsızlıkla beklediklerinden bir gün vazgeçebilir mi?
peki
Hiç buğulu bir çift gözle denize bakabilenle bakamayan bir olabilir mi?
Hiç içinde ırmaklar çağıldayanla çağıldamayan?
Yada ne bileyim işte
bedeli ödenmemiş mutluluklar bu kadar mı iğreti durur yüzümde?
Davetiyeli hüzünler gibi/
Gelmesi sabırsızlıkla beklenen
Gelince isyanlara bürünülen parçalanmıslık can’ınkisi.
Mutlu olmak için kaygıların/
Tokatların tümünü yüzünde hissetmek gibi!
Oysa daha çok çocuk bu yürek.
Bir kez ölmüstüm
–hatırlarsın haziran sıcagıydı/ ellerinin soğuğu-
Gelip içime kurulmuştu benden başka benler
-kavgam onlarla / yıkıp giden seninle-
Hey zaman...
Simdi dök heybendekileri
Geçmisimi yakarım –dahil oldugun her anı-
Şimdim’e dokunma yeter!
-en çok "can" canımı acıtıyor yine-
"İmkansızı isteyin ki mümkün olanın en yücesi sizin olsun." derlerdi hep
Bundan olsa gerek en iyiyi arayışlarımız...
Gerek ki;
Bazı zamanlar canımın yandığını hissediyorum bu yüzden.
Can kırıklarısevgi kaygıları derken ruh terbiye mi oluyor ne?
Bıraktım bu şehre sığmayı kendime sığamıyorum...
Ağır geliyor zaman...
Ya da ben bana ağırım işte
Günlerdir aynı soru zihnimde/göz kapaklarımda/alnımda...
''Bir insan bir insanı ne kadar değiştirebilir?''
Yada bir insan özne'siz kaldığı için ertelediği düşlerineözne bulduğunda bu kadar mı mutsuzları oynar..?
yada insan hiç gelmesini istemediği yaşanacaklarla yüzleşmekten bu kadar mı korkar..?
yada...
yada neyse...
/herneyse ve öyle işte...
Dillendiremediklerimi;
yıllar önce yaşadıklarımı buldum kendimle paylaştığım o birkaç saatlik zaman diliminde.../
tanıdıkça edinilen bir esaretti galiba ruhumun ki.../
ilk görüşte çarpılmaya benzemiyordu duruşum../
hani bilirsin ya
kafamı gömüp toprağa
deve kuşları gibi tüm dünyadan ama ençok o lacivertimsi gözlerden soyutlayacağımı sandığım aşk arefelerinden birindeydim işte...
Ne garipti..
insanın aşındırdığı yolları başka birinin ömründen çalması...
"[b]kimden kaçıyorsun[/b]" demiştim ruhuma"
giydiğin gömleğin içinde sıkışıp kaldığı için bunalan kendinden mi?"
"zor...
çok zor.."
Hala her sabah ve her akşam cevap bekliyor soru işaretlerim..
insan mutlu olmak için hüzün çeker mi
sabırsızlıkla beklediklerinden bir gün vazgeçebilir mi?
peki
Hiç buğulu bir çift gözle denize bakabilenle bakamayan bir olabilir mi?
Hiç içinde ırmaklar çağıldayanla çağıldamayan?
Yada ne bileyim işte
bedeli ödenmemiş mutluluklar bu kadar mı iğreti durur yüzümde?