Hep kenarda kaldın bitiremedin atamadın çocuksu duygularla içinde yetiştirdiğin ezikliği. Duymadı en yakınların sesini çünkü sen hiç konuşmadın belki konuşturulmadın… Bir ardıç bir dağa ağır gelir miydi? Ağır gelmiştin işte ağır…
Sende başkalarında olmayan bir şey vardı. Sen çok asildin sendeki bu asalete saygı duyacakları yerde bu onları korkutuyordu. Korkularını yenmek ve kendilerini senden korumak ( ! ) için birlik olup üzerine geldiler… Onlar suçluydu ama sen de en az onlar kadar suçluydun üzerine geldiklerinde onlarla mücadele etmek yerine hep sustun; kabul etmek ya da karşı koymak yerine sadece sustun. Suskunluk sığınağın oldu. Kendini korumak ve zaman kazanmak için sustuğunu sandın nice zaman. Yavaş yavaş büyürken suskunluğunun da seninle büyüdüğünü fark etmedin hiç...
Sen acıları yüklenmek ve onları kendine yakıştırmak konusunda ne kadar becerikliydin ey… Senin hüznün vardı; suskunluğuna yoldaş aynı dili konuşurdun susarken onunla. Kimse anlamasa da seni kim severdi bilir misin? Kendini bağladığın kayıtlardan kurtulduğun gün bu soruyu sor kendine…
İnsanlara karşılık görmesen de hak ettiklerinden fazlasını verdin her zaman. Hep seveceğini hiç unutmayacağını sandın ilk sevgilini. Ondan sonra ne fırtınalar yaşadığını ise saymadın bile. Acılarını artırırken gidenler sevgini çoğalttılar; yoktular ama yerleri de boş kalmadı çoğu zaman.
Sen alışıktın kaybetmeye gidenlere gelenlere lakin bu daha öncekiler gibi değildi bu seferki hiç birine benzemiyordu bu seferki sana da mı ağır gelmişti yoksa? Neden sarsıldın bu beklenmedik bir şey miydi? Sen ki hazırdın her şeye ya da öyle olduğunu sanıyordun yoksa bu bir yalan mıydı?
Yakınında olana bakmadın hep ulaşılmazı istedin ufuklardan indirmedin gözünü aradıkların o kadar yakınındayken sen hep uzakları özledin. Belki ulaşılmaza olan arzu kör etti gözlerini belki de ulaşılmaz olmayanın seni mutlu etmeyeceğini düşündüğün için acıyı göze alıp en uzaktakini en yüksektekini istedin. Orada ulaşılmaz bir yerde durdukça o senin bir sebebin olacaktı yaşamak için... Ne zaman ki indirdin gözlerini âleme bıraktığın dünyayı yerinde bulamadın…
Bıraktıklarını yerinde bulamayınca kaybedenler kervanına katıldığını anladın. Son anda kaçırdın son gemiyi son anda toruna düştün seyyadın son anda fark ettin aslında hep yalnız olduğunu son… Hep sonların yeni bir başlangıç olduğu avuntusuna sarıldın. Avuttu mu bu başlangıçlar seni? Şimdi hangi yeni başlangıcın arifesindesin ve bunu eskilerden ayıran ne? Söyle bana ey kaçan fırsatlar koleksiyoncusu ne zaman aradığını bulacak ne zaman bir limanda sükûnla demirleyip bir mevsim olsun yaşayacaksın dalgalanmadan?
Şimdi fark ettim ki biz bir elmanın iki yarısı olmasak da ne çok benziyoruz bir birimize sen ve ben...
Bu su nerede durulur? Bu liman kaçıncıdır? Bu sefer uzun mudur? Bu mevsim hüzün müdür? Bu…
Hep böyle sürecek bunu sen de biliyorsun. Bittiği gün bütün bunlar ne anlamı kalır hayatın?
Sen kuru bir dalda yeşil bir yapraksın bundandır bütün çektiğin…
Kalender YILDIZ
Sende başkalarında olmayan bir şey vardı. Sen çok asildin sendeki bu asalete saygı duyacakları yerde bu onları korkutuyordu. Korkularını yenmek ve kendilerini senden korumak ( ! ) için birlik olup üzerine geldiler… Onlar suçluydu ama sen de en az onlar kadar suçluydun üzerine geldiklerinde onlarla mücadele etmek yerine hep sustun; kabul etmek ya da karşı koymak yerine sadece sustun. Suskunluk sığınağın oldu. Kendini korumak ve zaman kazanmak için sustuğunu sandın nice zaman. Yavaş yavaş büyürken suskunluğunun da seninle büyüdüğünü fark etmedin hiç...
Sen acıları yüklenmek ve onları kendine yakıştırmak konusunda ne kadar becerikliydin ey… Senin hüznün vardı; suskunluğuna yoldaş aynı dili konuşurdun susarken onunla. Kimse anlamasa da seni kim severdi bilir misin? Kendini bağladığın kayıtlardan kurtulduğun gün bu soruyu sor kendine…
İnsanlara karşılık görmesen de hak ettiklerinden fazlasını verdin her zaman. Hep seveceğini hiç unutmayacağını sandın ilk sevgilini. Ondan sonra ne fırtınalar yaşadığını ise saymadın bile. Acılarını artırırken gidenler sevgini çoğalttılar; yoktular ama yerleri de boş kalmadı çoğu zaman.
Sen alışıktın kaybetmeye gidenlere gelenlere lakin bu daha öncekiler gibi değildi bu seferki hiç birine benzemiyordu bu seferki sana da mı ağır gelmişti yoksa? Neden sarsıldın bu beklenmedik bir şey miydi? Sen ki hazırdın her şeye ya da öyle olduğunu sanıyordun yoksa bu bir yalan mıydı?
Yakınında olana bakmadın hep ulaşılmazı istedin ufuklardan indirmedin gözünü aradıkların o kadar yakınındayken sen hep uzakları özledin. Belki ulaşılmaza olan arzu kör etti gözlerini belki de ulaşılmaz olmayanın seni mutlu etmeyeceğini düşündüğün için acıyı göze alıp en uzaktakini en yüksektekini istedin. Orada ulaşılmaz bir yerde durdukça o senin bir sebebin olacaktı yaşamak için... Ne zaman ki indirdin gözlerini âleme bıraktığın dünyayı yerinde bulamadın…
Bıraktıklarını yerinde bulamayınca kaybedenler kervanına katıldığını anladın. Son anda kaçırdın son gemiyi son anda toruna düştün seyyadın son anda fark ettin aslında hep yalnız olduğunu son… Hep sonların yeni bir başlangıç olduğu avuntusuna sarıldın. Avuttu mu bu başlangıçlar seni? Şimdi hangi yeni başlangıcın arifesindesin ve bunu eskilerden ayıran ne? Söyle bana ey kaçan fırsatlar koleksiyoncusu ne zaman aradığını bulacak ne zaman bir limanda sükûnla demirleyip bir mevsim olsun yaşayacaksın dalgalanmadan?
Şimdi fark ettim ki biz bir elmanın iki yarısı olmasak da ne çok benziyoruz bir birimize sen ve ben...
Bu su nerede durulur? Bu liman kaçıncıdır? Bu sefer uzun mudur? Bu mevsim hüzün müdür? Bu…
Hep böyle sürecek bunu sen de biliyorsun. Bittiği gün bütün bunlar ne anlamı kalır hayatın?
Sen kuru bir dalda yeşil bir yapraksın bundandır bütün çektiğin…
Kalender YILDIZ