“keşkeleri hiç sevmem, bilirsin! Ne olur gitmeden son bir kez çok sevdiğini söyle!“
Sevgilim; ben sana hiçbir sevgi sözcüğünü yakıştıramazken, nasıl gidersin? Buna dayanabileceğimi mi sanıyorsun, yanılıyorsun. Hiçbir seven yürek, kolay sözlerle mektup yazmaz ki-sevdiğine…
Şimdi sen söyle, nasıl inanayım gittiğine?
(eğer gidersen, kimsesiz bir çocuk gibi kapında ağlarım )
…demek, gidiyorsun; yağmur bulutlarını gözlerime bırakarak, beynimde şimşekler çaktırarak ve en kötüsü de beni bana bırakarak… Şimdi gidişini de özleyecek bu yürek ve bu bedenimi nasıl bir yükün altına soktuğunu hiçbir zaman bilmeyeceksin. İnan bana şimdi hiçbir aşk yakışmayacak yüreğime, sevmeyeceğim ve hiç sevilmeyeceğim…
( her şey seninle gitti-bir ben/ yine sende bittim… )
“saçının her telini bile o kadar çok özlüyorum ki… Sadece çok seviyorum!”
Şimdi! Tüm martıları siyaha boyamak var; artık hiç istemiyorum uçmalarını. En çok yine hiçbir şeyin eskisi gibi olmasını istemiyorum, seni hayallerde yaşatmak koyuyor. Birde sana yürüdüğüm yolları yıkmak geliyor içimden. Adımlarım sevginle yürüdükçe derin izler bırakıyor. Ne oluyor (bana) sevgilim, inan bilmiyorum. Her şeye küsüyorum. İçimde bir sızı yayılıyor/ korkuyorum. Olmuyor işte! Yapamıyorum sensiz…
( bütün sevgi barınaklarım yıkılıyor; yokluğun cehennemi yaşatıyor, ne yazık ki… )
…daha şimdiden, gidişini bile çok özledim. Her adım attığında uzaklaştım cennetinden.
Böyle olmuyor sevgilim, yakışmıyor bize gitmeler…
/bu sabah rüzgârlara seni ne çok sevdiğimi haykıracağım… Hiç susmayacağım! Pervane olup varlığının izini taşıyacağım, yeniden… Bundan sonra hiçbir sabah aynı ”ben” olmayacağım.
Gerekirse dünyanın adını bile “sen” diye, değiştireceğim./
…daha şimdiden, yokluğunda seni daha da çok sevmeye başladım. Özlemler, en çok sevgiyi büyütüyormuş. Ruhum yine bir seni çok özleyecek…
Yaşıyorum aşkını… Sönen mum ışıkları oluyor, bazen ruhumda. İnadına bir yol var önümde, yürüdükçe “sen “oluyorum. Bir gün bedenim senli yolarda susar mı bilmem ama yüreğim bir başka uzaklıkta seni çoktan takip etmekte. Cennet kıyısında sayısız aşklar varmış; gerçek aşklar gidermiş oraya, sen orda mısın yoksa? Olman gereken yerdesin, değil mi? Zaten sana da böylesi yakışırdı.
( her aşk bir gün biter/ geriye mutluluk kalır mı hiç? )
Gün olur, geceye yaslanır yüreğim. Beklediğim senden başkası değildir. Ne ihanetlerini gördüm ne de yalanlarını… Sen ne kadar uzaklaşırsan uzaklaş, bu beden yine aynı oranda yaklaşamaz mı sanıyorsun, yanılıyorsun sevdiğim! Ben seni ömürlük sevdim…
( bütün aşklar yüreğimden geçse ne olur/ ben seni istiyorum aşktan ta öte… )
“Hiç seni başkasının yüreğiyle sevebilir miyim? Bu başka bir aşk olmaz mı?”
Ben seni çok özledim sevgilim. Yağmurlar düşünce tenime her damlayı “sen” sanıp, ıslanmayı “aşk” bildim.
Biliyor musun gölgeni bile o kadar çok özledim ki-anlatamam…