“Yıkılır bu dünyam sende gidersen” demişti.
Arkasında bırakacağı yaşanmışlığı hiç düşünmeden gitti!
“yaşanması gereken yaşandıtükendik” dedigiderken.
Tükenmek!
Tükenen mi gitmiştir yoksa geride kalanı mı tükenmeye terk etmiştir giden?
Kocaman boşlukta asılı kalmaya mahkum bir soru daha hayata dair! Nedir tükenen nedir tüketilen?
Bir şeyleri tek taraflı tüketirken haksızlık değil midir karşı tarafa da aynı tükenmişliği yaşatmak.
Yaşanması gereken yaşanmamıştı henüz. O daha doymamıştı aşkına. Ayakları yere basmamıştı. Belki zamanla bulutların üzerinden yavaşça yere inecekti ama erkendi daha. Bir yaşasın aşka doysun sonra gerçeklerle yüzleşirdi. Buna da cesaret ederdi hani.
“Gitme” dedi. Yalvarmanın faydasız olacağını bile bile. Yine de bir ümit işte. Çaresizce “gitme” diyebildi.
“Duymuş muydu acaba? Duysa gitmezdi herhalde. Bırakmazdı beni böyle” diyerek hala gideni haklı çıkarmaya çalışıyordu. “Mücadele etmeliydim hata ben de. Ben de olsam giderdim” dedi.
Kendini kandırdığının farkına varacaktı bir gün ama şimdi değil şimdi inanmak istediğine inanacak kendini suçlayacak yine onu temize çıkaracak ve dünyanın en iyi aşkını nasıl kaçırdığını pişmanlıklar içinde anlatacaktı dostlarına.
“Yıkılır bu dünyam sen de gidersen.” Yıllar önce yıkmışlardı dünyasını. Her gün yenilenen bir yıkım yaşatmıştı giden. Şizofren bir aşktı onun ki. Giden aslında hiç girmemişti ki hayatına. O öyle olmasını ümit ederek yaşadı her gününü. Her gün onu uğurladı yalnızlık iskelesinden her akşam bir boşluğu karşıladı gönülden. Nasıl mutlu olduğunu sevdiğini sevildiğini anlattı dostlarına. Kendine onunla bir dünya kurmuştu. Başka kimse yoktu orada. Gerçekleri göremeyecek kadar büyülemişti aşk onu. Tek başına çaresizimkansız bir aşktı onun ki. Yıllar yılı sade bir görüntüye kapılıp gitti. Özledi sevdiağladıgüldü.... tek başına iki kişilik bir aşkı yaşadı. İmkansızın bile çaresiz kaldığı bir aşk.. Hiç şikayet etmedi. Hiç çıkmadı aşkının karşısına... hiç “o benimbak karşındayım” demedi...
Arkasında bırakacağı yaşanmışlığı hiç düşünmeden gitti!
“yaşanması gereken yaşandıtükendik” dedigiderken.
Tükenmek!
Tükenen mi gitmiştir yoksa geride kalanı mı tükenmeye terk etmiştir giden?
Kocaman boşlukta asılı kalmaya mahkum bir soru daha hayata dair! Nedir tükenen nedir tüketilen?
Bir şeyleri tek taraflı tüketirken haksızlık değil midir karşı tarafa da aynı tükenmişliği yaşatmak.
Yaşanması gereken yaşanmamıştı henüz. O daha doymamıştı aşkına. Ayakları yere basmamıştı. Belki zamanla bulutların üzerinden yavaşça yere inecekti ama erkendi daha. Bir yaşasın aşka doysun sonra gerçeklerle yüzleşirdi. Buna da cesaret ederdi hani.
“Gitme” dedi. Yalvarmanın faydasız olacağını bile bile. Yine de bir ümit işte. Çaresizce “gitme” diyebildi.
“Duymuş muydu acaba? Duysa gitmezdi herhalde. Bırakmazdı beni böyle” diyerek hala gideni haklı çıkarmaya çalışıyordu. “Mücadele etmeliydim hata ben de. Ben de olsam giderdim” dedi.
Kendini kandırdığının farkına varacaktı bir gün ama şimdi değil şimdi inanmak istediğine inanacak kendini suçlayacak yine onu temize çıkaracak ve dünyanın en iyi aşkını nasıl kaçırdığını pişmanlıklar içinde anlatacaktı dostlarına.
“Yıkılır bu dünyam sen de gidersen.” Yıllar önce yıkmışlardı dünyasını. Her gün yenilenen bir yıkım yaşatmıştı giden. Şizofren bir aşktı onun ki. Giden aslında hiç girmemişti ki hayatına. O öyle olmasını ümit ederek yaşadı her gününü. Her gün onu uğurladı yalnızlık iskelesinden her akşam bir boşluğu karşıladı gönülden. Nasıl mutlu olduğunu sevdiğini sevildiğini anlattı dostlarına. Kendine onunla bir dünya kurmuştu. Başka kimse yoktu orada. Gerçekleri göremeyecek kadar büyülemişti aşk onu. Tek başına çaresizimkansız bir aşktı onun ki. Yıllar yılı sade bir görüntüye kapılıp gitti. Özledi sevdiağladıgüldü.... tek başına iki kişilik bir aşkı yaşadı. İmkansızın bile çaresiz kaldığı bir aşk.. Hiç şikayet etmedi. Hiç çıkmadı aşkının karşısına... hiç “o benimbak karşındayım” demedi...
"Ben senin devamın olmak istiyorum"...