Geçmişle gelecek arasında yumak olmuşum..
Debelendikçe kendime dolanıyorum..
Çözülsün diyebir ucunu anılara..
Diğer ucunu hayallere uzatıyorum..
Çekiştirdikçe kendimi boğuyorum..
Hayat işte; sallan yuvarlan yaşıyorum….
Şimdi bir otobüs tıngırtısında az önce yazdığım altı satır geçiyor aklımdan..
Altı satır sonrası yok üç nokta...
Bir durak sonrası kesme işareti akşamıma..
Topu topu birkaç virgül daha belki…
Biliyorum bitmez artık bu akşam...
Bir kaç virgül sonrası; bir vapur esintisi...
Kapıyorum gözlerimi sanaaçtığımda her yer toz pembe..
küçük “sen”ler uçuşuyor kafamda...
Tam gülümsüyorum birini bir balık çıkıp sudan yutuveriyor..
Eksiliyorum birden..
Ve birkaç kesme işareti sonrası; hanların serinliği yaslanmış kaldırımlara ürperiyorum..
Yalnızlığıma yoldaş olmuyor İstanbul’un sıcaklığı..
Eksik kalan yanlarımı dilencilere veriyorum almıyorlar…
Sırtımda gezinen bir ressamın kelebek fırçası kanatlarımı acıtıyor..
Sana gelişim "kalın bir gurur renginde" ağırlaştırmış bile adımlarımı..
İçimin saçılmış kırgınlıkları senin sakarlığından..
Bahane hazır biliyorum aşkın gözü kördür vurduğunu devirir..
Devrik bir isyandır şu bilmem kaç satır...
Saçlarım paraleldir şimdi toprağa yüzüm gök maviye..
Rengarenk bir ruh halidir İstanbul’un ortasındaki benHaliçtir yansımam...
Bir tutam saç teliydi zamanceplerimizde sakladığımız..
Ayalarımız sevdadan ateştitutuştu..
Kavruktur artık yarınlar…
Sevdama ne oldu diye diye bir yakadan diğer yakaya geçtim..
Aklımla kalbimi yakasından tutup da birleştiremedim..
Biliyorum ki gırtlağımı sıkan insafsız hasrettir; vuslata küskün..
Almıyor beni şehir yok etmiyor onca anının altında..
Oysaki çalınmaya razı bir laleyim yol kenarında..
Rengarenk bir yumağım dolanıyorum hayata..
“Şimdi”mi kaybettim zaman da beni…
Saçlarım kök salıyor toprağa tutunduğum ruhani ölüm..
Al sende kalsın hayat bağlarımtırnaklarımla yetinirim ben..
Kanaya kanaya bulurum kendimi….
Debelendikçe kendime dolanıyorum..
Çözülsün diyebir ucunu anılara..
Diğer ucunu hayallere uzatıyorum..
Çekiştirdikçe kendimi boğuyorum..
Hayat işte; sallan yuvarlan yaşıyorum….
Şimdi bir otobüs tıngırtısında az önce yazdığım altı satır geçiyor aklımdan..
Altı satır sonrası yok üç nokta...
Bir durak sonrası kesme işareti akşamıma..
Topu topu birkaç virgül daha belki…
Biliyorum bitmez artık bu akşam...
Bir kaç virgül sonrası; bir vapur esintisi...
Kapıyorum gözlerimi sanaaçtığımda her yer toz pembe..
küçük “sen”ler uçuşuyor kafamda...
Tam gülümsüyorum birini bir balık çıkıp sudan yutuveriyor..
Eksiliyorum birden..
Ve birkaç kesme işareti sonrası; hanların serinliği yaslanmış kaldırımlara ürperiyorum..
Yalnızlığıma yoldaş olmuyor İstanbul’un sıcaklığı..
Eksik kalan yanlarımı dilencilere veriyorum almıyorlar…
Sırtımda gezinen bir ressamın kelebek fırçası kanatlarımı acıtıyor..
Sana gelişim "kalın bir gurur renginde" ağırlaştırmış bile adımlarımı..
İçimin saçılmış kırgınlıkları senin sakarlığından..
Bahane hazır biliyorum aşkın gözü kördür vurduğunu devirir..
Devrik bir isyandır şu bilmem kaç satır...
Saçlarım paraleldir şimdi toprağa yüzüm gök maviye..
Rengarenk bir ruh halidir İstanbul’un ortasındaki benHaliçtir yansımam...
Bir tutam saç teliydi zamanceplerimizde sakladığımız..
Ayalarımız sevdadan ateştitutuştu..
Kavruktur artık yarınlar…
Sevdama ne oldu diye diye bir yakadan diğer yakaya geçtim..
Aklımla kalbimi yakasından tutup da birleştiremedim..
Biliyorum ki gırtlağımı sıkan insafsız hasrettir; vuslata küskün..
Almıyor beni şehir yok etmiyor onca anının altında..
Oysaki çalınmaya razı bir laleyim yol kenarında..
Rengarenk bir yumağım dolanıyorum hayata..
“Şimdi”mi kaybettim zaman da beni…
Saçlarım kök salıyor toprağa tutunduğum ruhani ölüm..
Al sende kalsın hayat bağlarımtırnaklarımla yetinirim ben..
Kanaya kanaya bulurum kendimi….