''Alışamadım Yokluğuna''
anlamsız gecelerimde yokluğuna alışmak
hayalinle yaşamak adına
yaşadım seni yağan yağmurların cama vuruşlarında
hasretini katık yaptım duygularıma
derelerin o ıssız yüreğine akan seller gibi…
sormadan senden binlerce öpücük aldım
kuruyan dudaklarıma
binlerce umut yükledim yokluğuna
kör bir sevinçle
sormadan yaslandım omuzlarına
ve binlerce
yüz binlerce gözyaşı avuçlarına
ne olur kızma! …
söyle şimdi, sen hangi düşlerde
hangi gecelerde şafaksız kaldın;
hangi rüyalarda güldün, hangisinde ağladın…
oysa yüreğine sinen uçurumlu düşünce
sildi bin yıllık sevdanın izlerini..
tarihsiz takvimlere yazıldı kavuşmalar,
yaralı yalnızlığıma kapattın gözlerini...
şimdi karanlıklar arasında en karanlığım,
sokulsam da bağrımın derinliklerine
yok ışık adına bir zerre
her şey avare gençliğim gibi, her şey yoklukta
yüreğim koskoca bir sürgün
sana tutkun, senden uzakta…
daralan çemberinde bir sevda
aşkın kuytularında yaslı bir ömür
kış fırtınalarının izleri gibi
en büyük duygularım orada çürür…
bir ömrü yükledin bir ayrılık gecesine
kulaklarımda buz gibi sesin
dilime kilit vurdum, kollarıma zincir
sensizliğin mahzenindeyim, sen nerdesin?
bil!
boğulan şafakların alacasında,
yüreğim terkedilmiş kışlalar gibi ıssız
ve hep bir çocuk bekliyor orada
gözlerinde damla damla yetimliği…
zamansız
sen
ne yer bildin, ne zaman
gittin, zamansız kanadı ağlamam
şimdi düşlerini yılgın gecelerde toplayan
bir yürek taşıyorum
hep yeniden sorulacak bir soru gibi
yanıtsız kalıyorum
yaşamaksa bunun adı
yaşıyorum!
anlamsız gecelerimde yokluğuna alışmak
hayalinle yaşamak adına
yaşadım seni yağan yağmurların cama vuruşlarında
hasretini katık yaptım duygularıma
derelerin o ıssız yüreğine akan seller gibi…
sormadan senden binlerce öpücük aldım
kuruyan dudaklarıma
binlerce umut yükledim yokluğuna
kör bir sevinçle
sormadan yaslandım omuzlarına
ve binlerce
yüz binlerce gözyaşı avuçlarına
ne olur kızma! …
söyle şimdi, sen hangi düşlerde
hangi gecelerde şafaksız kaldın;
hangi rüyalarda güldün, hangisinde ağladın…
oysa yüreğine sinen uçurumlu düşünce
sildi bin yıllık sevdanın izlerini..
tarihsiz takvimlere yazıldı kavuşmalar,
yaralı yalnızlığıma kapattın gözlerini...
şimdi karanlıklar arasında en karanlığım,
sokulsam da bağrımın derinliklerine
yok ışık adına bir zerre
her şey avare gençliğim gibi, her şey yoklukta
yüreğim koskoca bir sürgün
sana tutkun, senden uzakta…
daralan çemberinde bir sevda
aşkın kuytularında yaslı bir ömür
kış fırtınalarının izleri gibi
en büyük duygularım orada çürür…
bir ömrü yükledin bir ayrılık gecesine
kulaklarımda buz gibi sesin
dilime kilit vurdum, kollarıma zincir
sensizliğin mahzenindeyim, sen nerdesin?
bil!
boğulan şafakların alacasında,
yüreğim terkedilmiş kışlalar gibi ıssız
ve hep bir çocuk bekliyor orada
gözlerinde damla damla yetimliği…
zamansız
sen
ne yer bildin, ne zaman
gittin, zamansız kanadı ağlamam
şimdi düşlerini yılgın gecelerde toplayan
bir yürek taşıyorum
hep yeniden sorulacak bir soru gibi
yanıtsız kalıyorum
yaşamaksa bunun adı
yaşıyorum!