Rüzgarın uğultusuyla savruluyorum hayatın dönemeçlerine, sessiz ve yalnız. Bir uğultu eşliğiyle gidiyorum ayak basılmamış uzun yollardan. Ardıma bakamadan, hiç bedenim ve sertleşmiş kalbimle gidiyorum.
Hayatı, ala bir güvercinin kanatlarında yaşadım. Uçtum, mutluluk sahillerine, çoşkun hayatlar arasına. Acımasız benlikler, umut bahçelerimin kapılarına kilitler vurdu ve bir yok oluşa seyirci kaldı. Yüreğime, hüzün bahçelerinde hazan yaprakları döküldü yalnızlıklarda. Umutlarım, dipsiz bir kuyuda boğuldu. Kabuk bağlayan edilmiş yüreğim, tüm güzellikleri sessiz ve nefessiz yaşadı...
Şimdiye kadar, geri dön diyen bir ses bekledim , umut dünyasına adım atmak için. Hep bekledim; köşelerde birilerinin dönmelerini. Kara bir trenin son gidişiyle dönen olmadı ve soğuk tren garında kaybolmaya yüz tuttu umutlarım.
Issız bir köşede, sigaramın dumanında yok oldu benliğim. İsimsizliğimi geride bırakıp, yüreğimi hiçler kuyusuna attım. Son nefesim ulaşılmayan kayalıklardaki bir çiçeğin koparılmasıyla tükendi. İsimsizliğim, kayalıklara çarpan azgın dalgalarla, veda etti geriye bırakamadıklarıma... Kalınlaştım... Acımasızlaştım.. Ben artık ben değilim. Ben, kayalıklarda koparılan çiçeğin tazecik kokan yaprağında kaldım, beraber çürüdük...