:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Gittin...
DarkLady
#1
Gittin...



Dudağıma, çocuksu susuzluğumla asla doyamadığım öpücüklerinden birini kondurup gittin. "N'olur öyle bakma bana" dedin en son... Daha birkaç dakika önce, gözlerimde varlığınla alevlenen yasam sevincinin yerine, boyun eğmiş, donuk ve daha şimdiden hasretinle kavrulmuş bir karanlığı bırakıp gittin...


Dolmuştu zamanın...


Yüreğimdeki kum saatini, o göz açıp kapayıncaya kadar geçen "sen"den, sanki asırlarca tükenmek bilmeyen "sensizliğe" tersyüz ederek gittin.

İçimde, günlerdir yokluğunla zayıflamış, kalbi kupkuru kalmış ask çocuğunu sevginle emzirme sarhoşluğuyla delirdiğim su "üç saatin" içindeki yüzlerce "an”ı "anı”ya dönüştürerek...

Önce gözlerim öksüz kaldı yokluğunda. Sonra, nefesinin o buğulu sıcaklığından mahrum kalan evimin rutubet kokulu duvarları...

Gittin...

İki aşkın arasında şaşkın, ürkek ve çaresiz bir çocuk gibi savrulan kalbini cebine koyup, başka bir eve gittin uyumaya. Artik senin değildi evin,. "sizin" di. Benim özlediğim o eski evin değildi gittiğin...

O eski ev... Oturup, zamanın o yağmursuz, o parça parça yüzüne bakarak, günesin bütün gün sadece yalayıp geçtiği loş pencerelerinde dalgınlığımızı biriktirdiğimiz o ev...

Susardık bazen... Ansızın, hesapsızca, belki de yorgun düşerek... Akıldışı bir hızla devinen imgelerin ortasında, bir çığ gibi ömrümüze yığılan anılardan birini seçip, dondurarak... Hayat, çok eskilerden gelen sonsuz bir ritüel gibi, bir gelenek gibi tekrar ederdi etrafımızda, umurumuzda olmadan...

Elin çaya uzanırdı...

Tenim dudaklarını özlerdi...

Bir sözüm şiirin olurdu... Demlenirdik.

Gömüldükçe düşlerin o büyülü uykusuna, askımın kalbimdeki ilahi melodisi çalınırdı kulaklarına birden. Nasıl da ürkerdin... Karanlıktan korkan bir çocuğun teselli ıslığı gibi bölerdi sesin suskunluğumuzu...

Ruhlarımızın bir yerlerde buluştuğuna, düşlerimizin bir yerde kesiştiğine inanmak istediğim bu hayattan çalıntı anları, beni bunun aksine inandırmaya çalışan bir sesle ve ilk önce hep sen bölerdin.

İste böyle anlarda yüzü daha da netleşirdi dünyaya gözlerinden bakan o yaralı çocukluğunun...

İste ben en çok seni içimden doğru sevdiğim böyle anları severdim...

Hayatin içinde seni barındırdığı her karesinde uzun uzun soluklar alarak, o günlük, o sıradan ayrıntılarını alabildiğince büyütüp, içinde kaybolarak severdim seni... Odanın içinde, varlığına yıllardır aşina olduğun bir eşya gibi sessizce kaybolarak seni izlemek ve başının üzerinden sonsuzluğa akıp giden düş bulutlarında şekillenen her sözü, yüreğimde senin için büyüttüğüm şiire mısra yapıp eklemekti seni sevmek...

Sevmek hayatına tanıklık etmekti benim için...

Sabahları evden çıkmadan önce, uykundaki o en masum halini öpücüklere boğarken "gitme" diye sayıklayan sesine kıyamayıp, patrona bin bir yalanlar uydurarak * * ise gitmemekti seni sevmek...

Sana kahvaltı hazırlamaktı. Özenle hazırladığım sofraya iştahla oturup, "Sen var ya, bir meleksin, neden seninle evlenmiyorum ki ben... Senden daha iyisini mi bulacağım" diyen muzip sözlerine sevinmek, belki de çocukça inanmaktı... İnce ince kıyılmış, tabağa motif gibi işlenerek dizilmiş ve hep sevdiğin gibi üzerinde zeytinyağı ve limon gezdirilmiş domateslere, yaptığım mezelere duyduğun minnete şaşırmaktı...

Hayatına eklemekten çılgınca zevk aldığım o şefkatli inceliklere duyduğun minnete...

Seni sevmek, bundan yıllar önce, seni bir idol gibi içimde büyütüp, hayranlığımın yavaş yavaş aska dönüsünü ürkekçe gizleyerek kaleme aldığım mektuplarıma, ayni incelikle, ayni özlemle, ayni hayranlıkla verdiğin cevaplarına inanmamaktı... Tüm ısrarlarına rağmen, bu essiz büyüyü bozmaktan çekinip, aylarca seni bir kez bile aramamaktı. Sonra ansızın yollara düşüp, çocukluğumda kalbimde filizlenen sevdası senin aşkınla yeşeren bu kentin sokaklarında izini sürmek, kendi sözlerinle "bu inceliğin ve bu derin anlayışın yüzünü", yani o merak ettiğin yüzümü, gözlerine taşımaktı... Buluştuğumuz cafede, ayların günlerin telaşı ve susuzluğuyla, anlattığın şeylerin hiçbirini algılamadan, sadece hayranlıkla seni, o hepimiz gibiligini seyrederken, masanın altından bir türlü çıkartamadığın o telaşlı, o çocuk ellerinde kendini ele veren heyecanına inanamamaktı...

Seni sevmek, o gece rakı içtiğimiz köhne meyhaneden çıkıp yürüdüğümüz sokaklarda, Nisan ayında bir mucize gibi gökyüzünde dans eden kar tanelerinin Tanrı’nın bu ask için gönderdiği bir işaret olduğuna inanmaktı...

Seni sevmek kadınlığımı, bedenimi ve hazzı ilk defa seninle keşfetmekti. 17 yıldır sanki sadece senin için sakladığım bedenimi, en ufak bir tereddüt duymadan ve beklentisiz bir sarhoşlukla sana sunmaktı... Her dokunuşunda kutsal bir ayinin o sıcak ve tatlı şarabini yudum yudum içer gibi...

Seni sevmek, aşkın uğruna, ama senden izinsiz, başka bir kentteki hayatimi sıfırlayıp, yaşadığın kente, yaşadığın göğün altına, ıslandığın yağmurların altına gelip yerleşmekti. Senden başka, bu koca kentte bir başınalık ve kimsesizlikti seni sevmek... Sokaklarda tek bir tanıdık simaya rastlamamaya alışmaktı güçlükle... Hücrelerimle beraber çoğalan aşkını özgürce ve sınırsızca yasamak için ailemin şefkatli ve anlayışlı kollarından sıyrılıp kanatlanmak, yıllanmış can dostların sevgisini çok uzaklarda bırakmaktı...

Seni sevmek, yalnızlığın soğuk kollarından biraz olsun sıyrılıp, nefes alabilmek için geceleri saatlerce tek başıma Beyoğlu’nun karanlık sokaklarında kalabalığın soluğuyla ısınmaya çalışmaktı. Hiç tanımadığım insanların yüzünde senin yüzünü aramak, onların kaybetmiş, umutsuz hayatlarında yaralı geçmişinin ve çocuksu düşlerinin izlerini sürmekti...

Seni sevmek, bu kentin tozlu, soluk ışıkları ruhumu ısırırken, ayni gecenin yıldızları altında seni deliler gibi özlemekti... O geceyi de kollarında geçirebilmeye seni ikna edebilmek için saatlerce sokaklarda dolaşıp, barlarda, kahvelerde oturup eve dönüsünü beklemekti... Bazen bu bekleyişlerin sonu, yorgun düşmüş bedenimi sürüklediğim evimde, o gece bir başka kadının yanında uyumana ağlamak olurdu sabaha kadar... Ertesi gün bir şizofren gibi, hiçbir şey olmamış gibi tekrar seni sevmeye koyulurdum... şaşırırdın.

Çünkü seni sevmek direnmekti sevgili... Güçsüz olanı acımasızca yok eden bu kentin hoyratlığına ve senin için artik inanmaktan çoktan vazgeçtiğin, yaşadığın hayal kırıklıklarıyla çok uzun zamandır kaybettiğin o ask duygusunun gerçekliğinin canlı ispati olmaya direnmekti... Kalbine inançla ask tohumları ekmekti seni sevmek... Sevmek o yitirdiğin ask şarkısı adına sana umut vermekti...

Seni sevmek, ait olduğun gökyüzünde seni özgür bırakmaktı... Koparmamaktı kanatlarını... Ruhunun ve kaleminin tek besin kaynağından, başka sevgilerin şiirine eklediği mısralardan kıskançlıkla seni mahrum etmeye yeltenmemekti...

Sevmek, ruhumun tek sahibi olan seni sahiplenmemeye kanaya kanaya razı olmaktı... Çocuksu bir saflıkla tek vazgeçemeyeceğinin ben olduğuma kendimi inandırarak, hayatına boyun eğmekti...

Seni sevmek, bir babayı, bir can yoldaşını hayatinin sonuna kadar yanında olduğunu bildiğin güvenilir bir dostu, ilgiye ve şefkate doymayan çaresiz bir küçük çocuğu, ama en çok da tutkulu, kıskanç ve yüreği sonsuz maviliklere akan bir deli aşığı sevmek gibiydi... Bir gün ansızın, telefonda duyduğun bir sese, ya da yeni tanıştığın bir kadına aşık olduğunu, sanki tepkimi ölçmek ya da seni nasıl kıskandığımı görmek isteyen abartılı bir heyecanla söylediğinde, telaşa kapılmamak, bunun gelip geçici bir duygu olduğuna ve asla benden vazgeçemeyeceğine inanmaktı... Yine de içimdeki o kaçınılmaz endişe ister istemez sarardı yüzümü... Sesim soluğum kesilirdi birden... İşte, öyle anlarda beni sımsıkı sarıp, tutkulu bir sevişmenin ilk öpücüklerini dudağıma kondururken, "Sen küçücük bir kızsın, biliyor musun" diyen şefkatli sesini severdim en çok... Ve aslında ben dahil, hiç kimseye aşık olamayacağını düşünür, hüzünlenirdim...

Rüyalarımın gül kokusu...

Sonra bir gün aska açıldı yüreğinin sürgüleri...

Sonra bir gün şiirlerin başka bir aşkın kokusuna büründü...

Yıkıldı tabuların... Kirildi zincirlerin... Uzağıma düştün..

Bu defa farklıydı, hissetmiştim. Yalnız bedenini değil, ruhunu da paylaşmaya başlamıştın bir başka kadınla...

Sonra sevmek yavaş yavaş kayışını izlemek oldu avuçlarımdan... Seni sevmek, sen sabaha karşı uyuduğumu sanarak yanımdan kalkıp bir başka yürekle telefonda özlem giderirken, içimde kopan fırtınaları susturmaya çalışmak oldu sessizce...

Habersizce kapını çaldığım o gün, kapında kalıp, içeri girememek oldu...

O güne kadar hiç olmazsa bana karşı dürüst olmanla, yasadıklarını benden gizlememenle, yalan söylememenle avunuyordum... Ama bir başkasını incitmemek, üzmemek için ondan gerçekleri gizlediğini, yalanlarla da olsa onu koruduğunu fark edince bu avuntu da terk etti beni... Yalanlarını bile kıskanır oldum.

Neden dürüst olmak için beni seçmiştin sanki... Gerçeğin acımasız zindanlarında neden beni kilitli bırakmıştın...

Ne çok düşündüm bu soruların cevaplarını... Ne çok sorguladım kendimi, nerde hata yaptığımı, neyi eksik bıraktığımı...

Kadınca oyunlardan haberim olmadı hiçbir zaman. Seçtiğin yasam biçiminden koparmak, seni soluksuz bırakmak demekti benim için. Hatam seni bir mülk gibi sahiplenmemek miydi? Acaba istediğin bu muydu? Seni yanlış mi tanimistim?.. Bana hep, ne kadar asil bir yüreğim olduğunu söyler dururdun... İsyanım, kalbimin ezilmiş parçalarının üstünü örtüp, sessizce çekip kapını çıkmak olurdu en fazla...

Yalnız kalmak istediğini daha sen söylemeden yüzündeki bulutlardan hisseder, çıkıp giderdim... Özür diler gibi bir sesle, onun geleceğini söylediğinde, sessizce çıkıp giderdim... Karşında ben otururken, onunla saatlerce telefonda konuştuğunda çıkıp giderdim... Hep giderdim...

Bu onurlu tavrımdı belki de ezen yüreğini... Vazgeçemediğin tek yanım buydu belki...

Sonra, sevmek yaralı kadınlığımı başka yüreklerle avutma yanılgısına kapılmak oldu... Buna hakkim olduğunu söyleyip dursan da, biliyorum, aslında içten içe hiç affetmedin beni... Sen çoktan parçalanmıştın zaten... Benim de yüreğimi böldüğümü düşünmek sana bile ağır geldi... Oysa ben, seni değil, kendimi cezalandırıyordum başka bedenlerde... Ruhumu kemiren bu deli aşkı cezalandırıyordum... Bunu anlamadın mi sevgili?

Sevmek seni değil çocukluğumu, düşlerimi, kendimi aldatmak olmuştu artik... Bana bağlanan masum aşkları seninle aldatmak olmuştu... Kimseye veremedim yüreğimi. Ne zaman baksalar içime, yüreğimin kirik aynasında kendilerinin değil, senin yüzünün aksini gördüler hep. Sessizce çekip gittiler. Fark etmedim bile gittiklerini...

Gittin...

Seni sevmek, bensiz akıp giden hayatına bir yabancı gibi uzaktan bakmak oldu çoktandır... O çocuk ellerinin, bir başkasının saçlarında gezindiğini, aniden özlemle sarılıp bir başka yüzü öpücüklere boğduğunu, sabahları uykunda bir başka kadına sarılıp bir başka yüzü öpücüklere boğduğunu, sabahları uykunda bir başka kadına "gitme" diye sayıkladığını düşünmek oldu, seni sevmek... Geceleri, kokuna hasret yatağımda ter içinde uyanmak, kendimin bile affedemediği bir bencillikle, kalbindeki tek aşkın benimki olması için gözyaşları içinde Tanrı’ya yalvarmak oldu..

Seni yasak bir ask gibi gözlerden uzakta, rutubetli duvarlar arasında yasamak oldu, sevmek... Beni hayatından dışladığın için öfke nöbetlerine kapılıp, bana bile yabancı gelen, hiç tanımadığım bir sesle sana bağırmak, haykırmak, ağlamak, sonra pişmanlıkla affedip tutkuyla sana tekrar sarılmak oldu...

Yabani bir ot gibi ruhumu sarıp sarmalayan öfke ve kıskançlık duygularıyla benliğimden uzaklaşmayı kendime yakıştırmamak, * kaldığım bu karanlık dehlizde, kendi kalbimde, yalnızlığımda, sensizliğimde, kendi aşkımla delirmek oldu artik seni sevmek...

Simdi, bu acıya bir son vermesi, kendisini terk etmesi, sonsuzluğa bırakıp gitmesi için birbirine yalvaran iki yüreğiz artik... "Ayazda İki Yürek" gibiyiz...

Sen benim şizofren aşkımsın... Bense senin kanayan vicdaninim...


Affet beni sevgilim... Verdiğim sözleri tutamadım...



Ara
Cevapla
PaPaTYa_PReNSeS
#2
emeğine sağlık
teşekkürler...
Ara
Cevapla
DarkLady
#3
Beyenildiğine sevindim
Ara
Cevapla
aKMeL
#4
kusura bakma hepsini okuyamadım boş bi zamanımda okuycam ama başı güzel sonuda güzeldir inşallah
Cevapla
roket55
#5
cok güzelmiş yüregine saglıkkk arkadasım


E M E G I N E S A Y G I L AAAAAA RRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRR
Ara
Cevapla
roket55
#6
Cok Güzelmis Yuregine Salikkkkk
Ara
Cevapla
MasaL_perisi
#7
Teşekürler arkadaşım...Smile
Zevkle okuduğum bir paylaşım
Yüreğine mutluluk...Smile
Ara
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
  Gittin Ama Bilki Seni Unutmadım ...! DarkLady 3 369 04-14-2022, Saat: 07:13 AM
Son Yorum: wildfang
  Ve Sen Gittin Stinq 1 360 04-11-2022, Saat: 09:07 AM
Son Yorum: wildfang
  ben Aşkı Sen GiTTin Diye YakTım..! €BeRimSin 1 406 04-09-2022, Saat: 07:49 PM
Son Yorum: wildfang
  ::Gittin:: Stinq 3 385 04-07-2022, Saat: 08:41 AM
Son Yorum: wildfang
  ?yle Bir Gittin Ki! ROSE 3 321 04-04-2022, Saat: 11:53 PM
Son Yorum: wildfang

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi
  Tarih: 12-03-2024, 09:07 PM