Karanlıkla süzülüyor içime yıkım ,
Dur! diyorum yıkılıyorum.
Uçurumları başucuma koyuyorum sonra ,
okşuyorum saçlarını rüzgarda
sıcak, ılık bir koku siniyor yüreğime .
Gitme !diyorum, gitme düşüyorum
Sonra beni soruyorlar bana.
Tanımıyorum diyorum, daha hiç karşılaşmadık
Aynı çizgide bilge susu mu dinliyorlar ben sustukça.
Yazık bir çığlığın doğuşu gibi ölüyorlar
önce bir bir sonra hepsi.
Sonra , bir uçurumlar kalıyor bir de yıkımlar.
Verilen her şey boşmuş gibi alınıyor,
Önce bir bir sonra hepsi.
Sonra mı?
Bir ben kalıyorum bir de yalnızlık.
Uçurumlar , yıkımlar , ben ve yalnızlık...
Zorlu bir savaşın unutulmuş cesetleri gibi yatıyoruz yanyana ...
Öpüşüyoruz sevişiyoruz da hatta,
Herşey oyunun yasaklarına uygun bir günah oluyor sonra,
Tek umudumuzu göğe gelin ediyoruz telli kanlı düğün işte…….
Üşüyor saçlar biliyorum dargın mısın ?
Bu baharda mayısa bıraktığım gibi misin hala.
Vurulmuş çocuk gibi büyümemiş yüreğinde hüzün
hala kaçıyor musun zamansız gözlerini bırakarak birilerinde,
hala ellerinden tutup sevgileri dipsiz kuyuya salıyor musun ,ağlayarak….
Küçücük bir dokunuşla son sevilen olabiliyor musun?
Kendin kadar aklımdasın !
Hala öyle savruk bir gök ,
hala öyle yurdunu yatağını bulamamış bir mavi
ve aşkını şaşırmış bir tanrı...
çoğalan sızısıyla mutlu bir yara….
öyle misin mavi gözlü sarı saçlı yoldaşım
öyle bıraktığım gibi misin?
Gerçeği yakmada hala usta mısın ,
yoksa çırak mı yanarken yalanda.
Saçlarıma dolanan aydınlığımsın ,
somutlaştıramadığım tek imgemsin şiirde .
Anlattıkça eksilen tek anlam .
Anlattıkça eksilen tek anlam ….
Hala bıraktığım gibi misin ?
yoksa beni bıraktığın gibi mi...
Kaç mevsimsiz kar düştü toprağıma
Kaç mevsimsiz kar düştü benim toprağıma…
Hala bıraktığım gibi misin?.....
Dur! diyorum yıkılıyorum.
Uçurumları başucuma koyuyorum sonra ,
okşuyorum saçlarını rüzgarda
sıcak, ılık bir koku siniyor yüreğime .
Gitme !diyorum, gitme düşüyorum
Sonra beni soruyorlar bana.
Tanımıyorum diyorum, daha hiç karşılaşmadık
Aynı çizgide bilge susu mu dinliyorlar ben sustukça.
Yazık bir çığlığın doğuşu gibi ölüyorlar
önce bir bir sonra hepsi.
Sonra , bir uçurumlar kalıyor bir de yıkımlar.
Verilen her şey boşmuş gibi alınıyor,
Önce bir bir sonra hepsi.
Sonra mı?
Bir ben kalıyorum bir de yalnızlık.
Uçurumlar , yıkımlar , ben ve yalnızlık...
Zorlu bir savaşın unutulmuş cesetleri gibi yatıyoruz yanyana ...
Öpüşüyoruz sevişiyoruz da hatta,
Herşey oyunun yasaklarına uygun bir günah oluyor sonra,
Tek umudumuzu göğe gelin ediyoruz telli kanlı düğün işte…….
Üşüyor saçlar biliyorum dargın mısın ?
Bu baharda mayısa bıraktığım gibi misin hala.
Vurulmuş çocuk gibi büyümemiş yüreğinde hüzün
hala kaçıyor musun zamansız gözlerini bırakarak birilerinde,
hala ellerinden tutup sevgileri dipsiz kuyuya salıyor musun ,ağlayarak….
Küçücük bir dokunuşla son sevilen olabiliyor musun?
Kendin kadar aklımdasın !
Hala öyle savruk bir gök ,
hala öyle yurdunu yatağını bulamamış bir mavi
ve aşkını şaşırmış bir tanrı...
çoğalan sızısıyla mutlu bir yara….
öyle misin mavi gözlü sarı saçlı yoldaşım
öyle bıraktığım gibi misin?
Gerçeği yakmada hala usta mısın ,
yoksa çırak mı yanarken yalanda.
Saçlarıma dolanan aydınlığımsın ,
somutlaştıramadığım tek imgemsin şiirde .
Anlattıkça eksilen tek anlam .
Anlattıkça eksilen tek anlam ….
Hala bıraktığım gibi misin ?
yoksa beni bıraktığın gibi mi...
Kaç mevsimsiz kar düştü toprağıma
Kaç mevsimsiz kar düştü benim toprağıma…
Hala bıraktığım gibi misin?.....