Bilmem ki nasıl anlatmalı seni..
Baktıkça derinliklerinde kaybolduğum o gözlerinden mi
başlasam yoksa rüzgarlarda dalga dalga savrulan
saçlarından mı.
Güneşin batışında bir akşam gibisin.
Bazen samanyolu, bazen denizlerin yakamozu gibisin.
Mehtaplı gecelerde baharsın, buğulu gözlerinle nisanda bahar dalı, saksılarda menekşe, düşlerde ebruli, taze açmış leylak gibisin. Bir bilsen nasıl seviyorum bu hallerini,
içim seninle ısınıyor...
Bilmem ki nasıl anlatmalı seni.. Sığ sularda beyaz kuğu
gibisin, incecik, zarif.. Bazen güneşsin yakarsın, rengini değiştirirsin insanın. Bazen beyaz, bazen pembe bir serap gibisin, her zaman gözlerimde bir düş gibisin.
Yağmur sonrası gökkuşağısın, mevsimler gibisin rengarenk.
Her mevsimde bir başkasın, sanki baharsın yeşil, sarı,
mor, badem çiçekleri gibisin pembe, beyaz.
Buğulu gözlerine bakmak öyle güzel ki...
Bilmem ki nasıl anlatmalı seni.. Yürüdüğün sokakların
ardından fırtınalar başlıyor. Öyle içten öyle doyumsuz
oluyorsun ki susuzluklara susuzluk ekliyorsun. Bir şeyler tamamlanıyor seninle. Haziranda yağmur, temmuzda sıcak.
Kışın karsın, kardelensin, sonbaharda rüzgar gibisin,
baharda papatya, ağustosta gelincik. Öyle güzel,
öyle tatlısın ki...
Bilmem ki nasıl anlatmalı seni.. Enginlere daldırıyor insanı,
bir düş başlatıyor kahve gözlerin. İlkbaharda sis gibisin, okyanusta yelkenli, alıp alıp götürüyorsun bilmediğim diyarlara. İnsanı kendinden geçiriyorsun, eşin yok evrende,
bir tek sen varsın, hayal gibi masal gibi bir şeysin...
Bilmem ki nasıl anlatmalı seni..
Gözlerinde kayboluyorum sanki. Gül yapraklarında
damlasın, şeftali çiçekleri gibisin. Öyle uzaklardasın ki
rüya gibisin, gökyüzünü boydan boya kaplayan mavi gibisin.
Öyle zor ki seni anlatmak, içim seninle ısınıyor,
her an içimdesin. Seni özlemek öyle güzel ki, ama
olmadığın zaman da yaşam öyle tatsız ki...
Baktıkça derinliklerinde kaybolduğum o gözlerinden mi
başlasam yoksa rüzgarlarda dalga dalga savrulan
saçlarından mı.
Güneşin batışında bir akşam gibisin.
Bazen samanyolu, bazen denizlerin yakamozu gibisin.
Mehtaplı gecelerde baharsın, buğulu gözlerinle nisanda bahar dalı, saksılarda menekşe, düşlerde ebruli, taze açmış leylak gibisin. Bir bilsen nasıl seviyorum bu hallerini,
içim seninle ısınıyor...
Bilmem ki nasıl anlatmalı seni.. Sığ sularda beyaz kuğu
gibisin, incecik, zarif.. Bazen güneşsin yakarsın, rengini değiştirirsin insanın. Bazen beyaz, bazen pembe bir serap gibisin, her zaman gözlerimde bir düş gibisin.
Yağmur sonrası gökkuşağısın, mevsimler gibisin rengarenk.
Her mevsimde bir başkasın, sanki baharsın yeşil, sarı,
mor, badem çiçekleri gibisin pembe, beyaz.
Buğulu gözlerine bakmak öyle güzel ki...
Bilmem ki nasıl anlatmalı seni.. Yürüdüğün sokakların
ardından fırtınalar başlıyor. Öyle içten öyle doyumsuz
oluyorsun ki susuzluklara susuzluk ekliyorsun. Bir şeyler tamamlanıyor seninle. Haziranda yağmur, temmuzda sıcak.
Kışın karsın, kardelensin, sonbaharda rüzgar gibisin,
baharda papatya, ağustosta gelincik. Öyle güzel,
öyle tatlısın ki...
Bilmem ki nasıl anlatmalı seni.. Enginlere daldırıyor insanı,
bir düş başlatıyor kahve gözlerin. İlkbaharda sis gibisin, okyanusta yelkenli, alıp alıp götürüyorsun bilmediğim diyarlara. İnsanı kendinden geçiriyorsun, eşin yok evrende,
bir tek sen varsın, hayal gibi masal gibi bir şeysin...
Bilmem ki nasıl anlatmalı seni..
Gözlerinde kayboluyorum sanki. Gül yapraklarında
damlasın, şeftali çiçekleri gibisin. Öyle uzaklardasın ki
rüya gibisin, gökyüzünü boydan boya kaplayan mavi gibisin.
Öyle zor ki seni anlatmak, içim seninle ısınıyor,
her an içimdesin. Seni özlemek öyle güzel ki, ama
olmadığın zaman da yaşam öyle tatsız ki...