Gül Kokla Hafızan Yerine Gelsin
Almanya’ da Lubeck Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, gül
kokusunun hafızayı güçlendirip öğrenme yeteneğini geliştirdiğini ortaya
çıkardı. 74 gönüllü üzerinde yapılan araştırmada, Prof. Jan Born, hafıza
testi yaptığı gönüllülerden bir grubu gül kokan bir odaya aldı. Gül kokusu
koklayanlar, hatırlanması istenilen şeylerin yüzde 97,2’sini hatırlarken,
diğerleri yüzde 86’sını hatırladı.
Doğal Kalkan “Sirke”
Sirke tortusu merhem gibi yaralara sürüldüğünde yaranın
büyümesine engel olur, iyileştirir. Kangren ve deri veremi gibi iyi olmayan
yaralarda da kullanılır. Sirke, şap ile bir mayi haline getirilip diş etlerine
sürülürse etleri sertleştirir, ağız hastalıklarını giderir. Bu özellikleri ile
bilinen ve yemeklerin, salataların vazgeçilmezleri arasında yer alan
sirkenin yapılan son araştırmalarda, vücudu güneş ışınlarına karşı
koruduğu tespit edildi. Bu nedenle, sirkenin özellikle salatalardan eksik
edilmemesini isteyen uzmanlar, ‘’Sirke adeta doğal bir kalkan görevi
görüyor’’ diyorlar.
Kan kırmızı, Peki damarlarımız neden mavi?
Damarlarımızın mavi renkte görünmesi, vücudumuza
gelen ışığın bir kısmının derimizde emilmesi, bir kısmının da yansıtılması
ile ilgilidir. Derimizde mavi renk gibi yüksek enerjiye sahip dalga
boyundaki ışıklar daha çok yansıtılıp gözümüze geldiği için damarlarımız
mavi renkte görülür.
Vücudumuzda gördüğümüz damarların hemen hemen tümüne yakını daha
koyu renkli kanı taşıyan toplardamarlardır. Atardamarlarda, kalp
tarafından pompalanan kanın vücudun her yerine süratle ulaşabilmesi için
yüksek basınç vardır. Toplardamarlarda ise kanın basıncı düşük, hızı da
daha yavaştır.
Herhangi bir atardamar kesildiğinde kan daha hızla dışarı akar, kan kaybı
süratli ve çok hızlı olur. Hayati tehlike oluşturan da budur. Bu tehlikeye
karşı atardamarlarımız daha kalın çeperli yaratılmış ve derimizin altında
daha derinlere yerleştirilmiştir. Bir kaza veya ameliyat olmadıkça,
atardamarlarımızı pek göremeyiz.
Bu nedenle derimizde gördüğümüz damarların çoğu, et kalınlığı az olduğu
için içindeki kanın rengini daha çok yansıtan ve deriye daha yakın olan
toplardamarlardır. Tabii ki bu durum toplardamarlar kesildiğinde kanın
koyu kırmızı veya mor renkte akacağı anlamına gelmez. Kesilme
yerinden akan kan derhal hava ile temas edip, ondaki zengin oksijeni alır
ve rengi yine bilinen kan rengine dönüşür.
Saçlardaki İpuçları
Saç kılları üzerinde yapılan kimyasal çözümlemeler, bize
sağlığımız hakkında ilginç ipuçları veriyor. Örneğin, çocuksanız ve
saçınızdaki krom derişimleri normalin altındaysa, şeker hastası olma
ihtimaliniz çok yüksek. Ya da, yine çocuksanız ve saçınızdaki çinko
derişimleri çok düşük düzeyde ise, tat alma duyunuza güvenmemekte
haklı olabilirsiniz. Çünkü bu duyunuzda bir bozukluk olabilir.
Yine, normal çocuklar ile öğrenme bozukluğu olan çocuklar arasında da
saçlarındaki dört elementin derişimleri farklılık göstermektedir. Bu
noktada lityum ve kromun azlığı ile kurşun, mangan ve kadmiyumun
çokluğu özellikle önemli. Eğer tespit edilen duruma göre bir beslenme
sağlanırsa, bu çocukların öğrenme bozukluklarında gözle görülür bir
iyileşme sağlanabiliyor.
Yapılan araştırmalar, saçlardaki metal çözümlemeleri ile iç organlardaki
metal çözümlemeleri arasında hatırı sayılır bir ilişki olduğunu ortaya
koyuyor. Örneğin, saçlardaki kurşun derişimi dökümhanelerde
çalışanlarda en yüksek, kentli gruplarda daha az, kırsal kesimde
yaşayanlarda en düşük değerlere sahip.
Direksiz Yükseltilen Gök
Direksiz yükseltilen gök kavramı, Kur’ân’ın indiği dönemde
yaygın inanışlara ters düşen bir kavramdı. Hatta Kur’ân’ın inişinden sonra
bile insanlar daha yüzyıllarca Kaf Dağı efsaneleriyle oyalanmışlar,
dağlardan direkler üzerine kurulu bir gökyüzü hayal etmişlerdir.
“Gökler” sözcüğünden ister atmosfer, isterse uzay anlaşılsın, her iki halde
de Dünyanın kütlesi ve hareketleri, Güneş ve Ay ile karşılıklı konumları ve
etkileşimleri gibi iç içe geçmiş son derece hassas dengeler sayesinde
kurulmuş olan ve devam eden bir düzene dikkat çekilmekte olduğu
bellidir. Kur’ân, bu hesapların, direkler üzerine tavan çakmaktan çok daha
farklı bir iş olduğunu bildirirken, “İşte, gördüğünüz gibi, gökleri direksiz
yükseltti; gördüğünüz yerde direk olmadığı gibi, görmediğiniz yerlerde de
böyle bir şey yoktur” diyerek, o günkü insanın nazarının ulaşamadığı
yerlerden haber vermektedir.
Diğer yandan, âyetteki ibarenin “Gördüğünüz cinsten bir direk olmaksızın
gökleri yükseltti” anlamını verecek şekilde okunması da mümkündür. Bu
takdirde, çekim kuvveti, merkezkaç kuvveti, uzayın genişlemesi gibi
etkileşimler akla gelmektedir ki, gerçekten de, bugün yüksekliği çok iyi
dengelenmiş ve hayata elverişli hale getirilmiş bir atmosfer altında ve
yeteri kadar genişlemiş, hâlâ da genişlemeye devam eden bir uzay içinde
yaşayışımızda, Dünyayı ve evreni ayakta tutan bu “görünmez direkler”
görevlendirilmiştir.
Almanya’ da Lubeck Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, gül
kokusunun hafızayı güçlendirip öğrenme yeteneğini geliştirdiğini ortaya
çıkardı. 74 gönüllü üzerinde yapılan araştırmada, Prof. Jan Born, hafıza
testi yaptığı gönüllülerden bir grubu gül kokan bir odaya aldı. Gül kokusu
koklayanlar, hatırlanması istenilen şeylerin yüzde 97,2’sini hatırlarken,
diğerleri yüzde 86’sını hatırladı.
Doğal Kalkan “Sirke”
Sirke tortusu merhem gibi yaralara sürüldüğünde yaranın
büyümesine engel olur, iyileştirir. Kangren ve deri veremi gibi iyi olmayan
yaralarda da kullanılır. Sirke, şap ile bir mayi haline getirilip diş etlerine
sürülürse etleri sertleştirir, ağız hastalıklarını giderir. Bu özellikleri ile
bilinen ve yemeklerin, salataların vazgeçilmezleri arasında yer alan
sirkenin yapılan son araştırmalarda, vücudu güneş ışınlarına karşı
koruduğu tespit edildi. Bu nedenle, sirkenin özellikle salatalardan eksik
edilmemesini isteyen uzmanlar, ‘’Sirke adeta doğal bir kalkan görevi
görüyor’’ diyorlar.
Kan kırmızı, Peki damarlarımız neden mavi?
Damarlarımızın mavi renkte görünmesi, vücudumuza
gelen ışığın bir kısmının derimizde emilmesi, bir kısmının da yansıtılması
ile ilgilidir. Derimizde mavi renk gibi yüksek enerjiye sahip dalga
boyundaki ışıklar daha çok yansıtılıp gözümüze geldiği için damarlarımız
mavi renkte görülür.
Vücudumuzda gördüğümüz damarların hemen hemen tümüne yakını daha
koyu renkli kanı taşıyan toplardamarlardır. Atardamarlarda, kalp
tarafından pompalanan kanın vücudun her yerine süratle ulaşabilmesi için
yüksek basınç vardır. Toplardamarlarda ise kanın basıncı düşük, hızı da
daha yavaştır.
Herhangi bir atardamar kesildiğinde kan daha hızla dışarı akar, kan kaybı
süratli ve çok hızlı olur. Hayati tehlike oluşturan da budur. Bu tehlikeye
karşı atardamarlarımız daha kalın çeperli yaratılmış ve derimizin altında
daha derinlere yerleştirilmiştir. Bir kaza veya ameliyat olmadıkça,
atardamarlarımızı pek göremeyiz.
Bu nedenle derimizde gördüğümüz damarların çoğu, et kalınlığı az olduğu
için içindeki kanın rengini daha çok yansıtan ve deriye daha yakın olan
toplardamarlardır. Tabii ki bu durum toplardamarlar kesildiğinde kanın
koyu kırmızı veya mor renkte akacağı anlamına gelmez. Kesilme
yerinden akan kan derhal hava ile temas edip, ondaki zengin oksijeni alır
ve rengi yine bilinen kan rengine dönüşür.
Saçlardaki İpuçları
Saç kılları üzerinde yapılan kimyasal çözümlemeler, bize
sağlığımız hakkında ilginç ipuçları veriyor. Örneğin, çocuksanız ve
saçınızdaki krom derişimleri normalin altındaysa, şeker hastası olma
ihtimaliniz çok yüksek. Ya da, yine çocuksanız ve saçınızdaki çinko
derişimleri çok düşük düzeyde ise, tat alma duyunuza güvenmemekte
haklı olabilirsiniz. Çünkü bu duyunuzda bir bozukluk olabilir.
Yine, normal çocuklar ile öğrenme bozukluğu olan çocuklar arasında da
saçlarındaki dört elementin derişimleri farklılık göstermektedir. Bu
noktada lityum ve kromun azlığı ile kurşun, mangan ve kadmiyumun
çokluğu özellikle önemli. Eğer tespit edilen duruma göre bir beslenme
sağlanırsa, bu çocukların öğrenme bozukluklarında gözle görülür bir
iyileşme sağlanabiliyor.
Yapılan araştırmalar, saçlardaki metal çözümlemeleri ile iç organlardaki
metal çözümlemeleri arasında hatırı sayılır bir ilişki olduğunu ortaya
koyuyor. Örneğin, saçlardaki kurşun derişimi dökümhanelerde
çalışanlarda en yüksek, kentli gruplarda daha az, kırsal kesimde
yaşayanlarda en düşük değerlere sahip.
Direksiz Yükseltilen Gök
Direksiz yükseltilen gök kavramı, Kur’ân’ın indiği dönemde
yaygın inanışlara ters düşen bir kavramdı. Hatta Kur’ân’ın inişinden sonra
bile insanlar daha yüzyıllarca Kaf Dağı efsaneleriyle oyalanmışlar,
dağlardan direkler üzerine kurulu bir gökyüzü hayal etmişlerdir.
“Gökler” sözcüğünden ister atmosfer, isterse uzay anlaşılsın, her iki halde
de Dünyanın kütlesi ve hareketleri, Güneş ve Ay ile karşılıklı konumları ve
etkileşimleri gibi iç içe geçmiş son derece hassas dengeler sayesinde
kurulmuş olan ve devam eden bir düzene dikkat çekilmekte olduğu
bellidir. Kur’ân, bu hesapların, direkler üzerine tavan çakmaktan çok daha
farklı bir iş olduğunu bildirirken, “İşte, gördüğünüz gibi, gökleri direksiz
yükseltti; gördüğünüz yerde direk olmadığı gibi, görmediğiniz yerlerde de
böyle bir şey yoktur” diyerek, o günkü insanın nazarının ulaşamadığı
yerlerden haber vermektedir.
Diğer yandan, âyetteki ibarenin “Gördüğünüz cinsten bir direk olmaksızın
gökleri yükseltti” anlamını verecek şekilde okunması da mümkündür. Bu
takdirde, çekim kuvveti, merkezkaç kuvveti, uzayın genişlemesi gibi
etkileşimler akla gelmektedir ki, gerçekten de, bugün yüksekliği çok iyi
dengelenmiş ve hayata elverişli hale getirilmiş bir atmosfer altında ve
yeteri kadar genişlemiş, hâlâ da genişlemeye devam eden bir uzay içinde
yaşayışımızda, Dünyayı ve evreni ayakta tutan bu “görünmez direkler”
görevlendirilmiştir.