Çok sevdim ... Tertemiz sevdim...
Adımın anlamına mıhladım yüreğimi, adına astım!
Çok sevdim. Adamakıllı bekledim beklemekse.
Sabretmekse, insana yakışmazdı benim sabrım!
Canım yandı, "ne tatlı" dedim "verdiği acı"...
Doyulmaz hazları tattırırken bana,
kendimde değildim ki tadına varayım!
Hep hak verdim.
Her zaman "yarın anlayacak" dedim. "acele etme"...
"Geliyorum" dedi, kendimi bile kovdum yanımdan yabancılık çekmesin diye.
Gelmedi!... Kovduğum ben de gelmedi geri...
"Seviyorum" dedi nefessiz kaldım.
Dünyanın bütün dillerinde duydum dediğini,
dünyanın bütün dillerinde gıkım çıkmadı.
Kalakaldım, en yerinde duramayan durağanlığı tattım. Sonra sustu...
Haftalarca duyamadım bir hecesini. Aramadı, sormadı...
Aradım, sordum... Cevabı "sus"tu, duydum... !
Zaman geçti, dedi ki "içim seni çekti,
Tanrı boşa geçen zamanlar için gözyaşı döküyor, yüreğim seni seçti!
" Sarsıldım, "sonunda" dedim! "Bak sabretmeye değdi... "
Uyudum O'nunla, koynumda uyandı! O vakit ilk defa huzuru duyandı...
Gözlerinden okudum mutluluğunu, sözlerimle dokudum yüreğine.
Seviyordu beni!
Aylar sonra gelen itirafları duyarken bir bir,
Tanrı'ya dua ediyordum ayrı geçen zamanlar için!
Aylar geçmese kıymetimizi böyle anlayabilecek miydik?
Bu denli acıkabilecek miydik bize?
Ben ayrı geçen zamanları ipe dize dize ve ağlayarak
yalnızlığımın anne şefkati kokan sırça salıncaklarında,
meğer apaçıklığın en can alıcı rengini sürmüşüm,
adına özlem denen o gize!
Her dokunuşum bir ilkti O'na... Her öpüşüm tanımıydı titreyişin!
Boyut değiştirip tadına varıyorduk, hiç ama hiç bitmeyişin...
Tanrı mucizelerini bir rutine çevirmişti artık.
Şaşkınlığımızı gizleyemiyorduk.
Nasıl da hızla gelişiyordu herşey, soluklanıp da izleyemiyorduk.
Her taş yerine oturmaya başlamıştı hayatımızın ıstakasında. Acelemiz yoktu...
Nasılsa kader atacaktı istediğimiz taşı. Okeye dönüyorduk...
Ama ayrılık bizden önce davrandı
ve tam da oyunun en heyecanlı yerinde okeyi yüreğime çaktı...
Ve Tekrar gitti..
VeTekrar Sustu..
Adımın anlamına mıhladım yüreğimi, adına astım!
Çok sevdim. Adamakıllı bekledim beklemekse.
Sabretmekse, insana yakışmazdı benim sabrım!
Canım yandı, "ne tatlı" dedim "verdiği acı"...
Doyulmaz hazları tattırırken bana,
kendimde değildim ki tadına varayım!
Hep hak verdim.
Her zaman "yarın anlayacak" dedim. "acele etme"...
"Geliyorum" dedi, kendimi bile kovdum yanımdan yabancılık çekmesin diye.
Gelmedi!... Kovduğum ben de gelmedi geri...
"Seviyorum" dedi nefessiz kaldım.
Dünyanın bütün dillerinde duydum dediğini,
dünyanın bütün dillerinde gıkım çıkmadı.
Kalakaldım, en yerinde duramayan durağanlığı tattım. Sonra sustu...
Haftalarca duyamadım bir hecesini. Aramadı, sormadı...
Aradım, sordum... Cevabı "sus"tu, duydum... !
Zaman geçti, dedi ki "içim seni çekti,
Tanrı boşa geçen zamanlar için gözyaşı döküyor, yüreğim seni seçti!
" Sarsıldım, "sonunda" dedim! "Bak sabretmeye değdi... "
Uyudum O'nunla, koynumda uyandı! O vakit ilk defa huzuru duyandı...
Gözlerinden okudum mutluluğunu, sözlerimle dokudum yüreğine.
Seviyordu beni!
Aylar sonra gelen itirafları duyarken bir bir,
Tanrı'ya dua ediyordum ayrı geçen zamanlar için!
Aylar geçmese kıymetimizi böyle anlayabilecek miydik?
Bu denli acıkabilecek miydik bize?
Ben ayrı geçen zamanları ipe dize dize ve ağlayarak
yalnızlığımın anne şefkati kokan sırça salıncaklarında,
meğer apaçıklığın en can alıcı rengini sürmüşüm,
adına özlem denen o gize!
Her dokunuşum bir ilkti O'na... Her öpüşüm tanımıydı titreyişin!
Boyut değiştirip tadına varıyorduk, hiç ama hiç bitmeyişin...
Tanrı mucizelerini bir rutine çevirmişti artık.
Şaşkınlığımızı gizleyemiyorduk.
Nasıl da hızla gelişiyordu herşey, soluklanıp da izleyemiyorduk.
Her taş yerine oturmaya başlamıştı hayatımızın ıstakasında. Acelemiz yoktu...
Nasılsa kader atacaktı istediğimiz taşı. Okeye dönüyorduk...
Ama ayrılık bizden önce davrandı
ve tam da oyunun en heyecanlı yerinde okeyi yüreğime çaktı...
Ve Tekrar gitti..
VeTekrar Sustu..