Sakın dolanmaya kalkma adımlarımın önünde. Gözlerim kör artık bakışlarındaki sahteliğe. Ait olmadım hiç yüreğine. Farzet ki bir kırlangıç yuva kurdu baharının en parlak gününe, sonbahara döndü mevsim bu sevgide. Kırlangıç topladı yuvasındaki emanetleri, göç ediyor sıcacık bir iklimin tam göbeğine...
Kal bakalım şimdi o çok iyi tanıdığın yalnızlık şehrinde. Dön yeniden kör kandillerin aydınlattığı gecelerine. Işığımı bırakır mıyım hiç bitik bir sevgide? En parlağından yıldızlarımı yerleştirdim gözbebeklerime. Dönüp geriye bakar mıyım sanıyorsun bitik aşkımın prensi? Dönüşler yüklenmemiş aşkımın belleğine.
Bir damla yaşı çok gördüm diye kızma bana. Hakeden sevdalarda seller taşımayı bildi yanaklarım olanca yumuşaklığıyla. Sesimi geri aldım gecenin duyulmaz çığlıklarından. Teşekkür etmelisin bana. Temmuz sıcağı kıvamındaki sesimden sonra, yabancılığın tüm soğukluğuyla çınlayan sesim, donar kalırdı kulaklarında...
Kumdan kaleler yıkıldı artık. ?ekillendirirken eklemeyi unutmuşuz güveni, unutmuşuz tüm malzememizin sımsıkı kenetlenmesi gerektiğini. Ufacık bir dalga nasıl da yerle bir etti eksik yarattığımız eserimizi. Ete kemiğe bürünmedi hayaller. Başladığı gibi bir çırpıda bitti.
Gözbebeklerine yerleştirmek için boş çabalar harcama masumiyeti. Ne yazık ki büyüdü içimdeki çocuk. Gerçek bir kadını, yalan gözlerin yanan ışıklarıyla kandıramazsın ki...Zaten toplanacak bir bavulum bile yok! Paylaştığımız bir yalan sevgi, o da yanımda götürmeye değmez ki!
Hep sağlam bastı ayaklarım yere. Boş düşler değildi güç veren adımlarıma. Kuru yapraklar gibi çatırdıyorsun her adım attığımda. Sadece birkaç dakika sürer bu hışırtının kulağıma verdiği rahatsızlık. Yumuşacık hayatıma adım attığım anda, hafızam bir oyun oynayıverir bana! Silinmiştir son beş dakika! Bendeki izin bu kadar olur bitik aşkımın prensi. En fazla birkaç dakika...
Elbet düşersin aklıma ara sıra. Hatırlar gibi sevdiğim bir elbiseyi ya da renkli bir yer minderini, hatırlarım bir zamanlar beni sevdiğini! Ne kadar yer ederse bir eşya yüreğimde, kapladığın yer de öyle küçüktür geçmişimde.
Giden ayaklarım olsaydı, serilir belki önüne durdurabilirdin beni bir hamlede. Ama işin zor arkadaş, çünkü alıp başını yüreğim gitti ayaklarımdan önce. Ne söz dinler benim gönlüm, ne dur durak bilir aşkına esince.Hatta, bir sır vereyim sana, ben bile engelleyemem onu gitmeye karar verince. Ayrılıkla sevişirken bir yürek, kulak asmaz hiçbir yalvarışa, tıkar kulaklarına tüm yakarmalara...
Kaybettin bitik aşkın prensi. Aşkı tanıyan bir kadın, asla aşktan azına razı olmaz. Yer edinemediğin bu yürek, sahibi olamadığın bir yürek, boş sevdalara kiracı olmaz. Kapısından dön artık bu sevdanın, kapalı kapılar ardında ses vermeyen bir aşka yalvarılmaz. Hoşça kal bitik aşkın prensi, beddualar aşkı tanıyan bir yüreğe yakışmaz...
Kal bakalım şimdi o çok iyi tanıdığın yalnızlık şehrinde. Dön yeniden kör kandillerin aydınlattığı gecelerine. Işığımı bırakır mıyım hiç bitik bir sevgide? En parlağından yıldızlarımı yerleştirdim gözbebeklerime. Dönüp geriye bakar mıyım sanıyorsun bitik aşkımın prensi? Dönüşler yüklenmemiş aşkımın belleğine.
Bir damla yaşı çok gördüm diye kızma bana. Hakeden sevdalarda seller taşımayı bildi yanaklarım olanca yumuşaklığıyla. Sesimi geri aldım gecenin duyulmaz çığlıklarından. Teşekkür etmelisin bana. Temmuz sıcağı kıvamındaki sesimden sonra, yabancılığın tüm soğukluğuyla çınlayan sesim, donar kalırdı kulaklarında...
Kumdan kaleler yıkıldı artık. ?ekillendirirken eklemeyi unutmuşuz güveni, unutmuşuz tüm malzememizin sımsıkı kenetlenmesi gerektiğini. Ufacık bir dalga nasıl da yerle bir etti eksik yarattığımız eserimizi. Ete kemiğe bürünmedi hayaller. Başladığı gibi bir çırpıda bitti.
Gözbebeklerine yerleştirmek için boş çabalar harcama masumiyeti. Ne yazık ki büyüdü içimdeki çocuk. Gerçek bir kadını, yalan gözlerin yanan ışıklarıyla kandıramazsın ki...Zaten toplanacak bir bavulum bile yok! Paylaştığımız bir yalan sevgi, o da yanımda götürmeye değmez ki!
Hep sağlam bastı ayaklarım yere. Boş düşler değildi güç veren adımlarıma. Kuru yapraklar gibi çatırdıyorsun her adım attığımda. Sadece birkaç dakika sürer bu hışırtının kulağıma verdiği rahatsızlık. Yumuşacık hayatıma adım attığım anda, hafızam bir oyun oynayıverir bana! Silinmiştir son beş dakika! Bendeki izin bu kadar olur bitik aşkımın prensi. En fazla birkaç dakika...
Elbet düşersin aklıma ara sıra. Hatırlar gibi sevdiğim bir elbiseyi ya da renkli bir yer minderini, hatırlarım bir zamanlar beni sevdiğini! Ne kadar yer ederse bir eşya yüreğimde, kapladığın yer de öyle küçüktür geçmişimde.
Giden ayaklarım olsaydı, serilir belki önüne durdurabilirdin beni bir hamlede. Ama işin zor arkadaş, çünkü alıp başını yüreğim gitti ayaklarımdan önce. Ne söz dinler benim gönlüm, ne dur durak bilir aşkına esince.Hatta, bir sır vereyim sana, ben bile engelleyemem onu gitmeye karar verince. Ayrılıkla sevişirken bir yürek, kulak asmaz hiçbir yalvarışa, tıkar kulaklarına tüm yakarmalara...
Kaybettin bitik aşkın prensi. Aşkı tanıyan bir kadın, asla aşktan azına razı olmaz. Yer edinemediğin bu yürek, sahibi olamadığın bir yürek, boş sevdalara kiracı olmaz. Kapısından dön artık bu sevdanın, kapalı kapılar ardında ses vermeyen bir aşka yalvarılmaz. Hoşça kal bitik aşkın prensi, beddualar aşkı tanıyan bir yüreğe yakışmaz...