Zamanın bir yerinde hiç bitmemesi dileği ile başladı her şey. Her şeyin bittiği gibi aşkta bitiyordu günün bir vaktinde.
Bitmesin istedi, gitmemesini diledi,
Yollar ikiye ayrılmasın dedi…
Bir gün…
Düştü yağmur gökten, yağmurun hasretiyle yanan toprağa. O karmakarışık, gürültülü sesler bir anda sessizliğe teslim oldu. Sadece toprakla yağmurun sesi vardı. Buluşmalarının sessiz ahengi…
Bir daha düştü yağmur. Sessizliğin sesi etrafta yankılandı. Sessizlik… Tek sesleri sessizlikti…
Yarenine kavuşan toprak sevincinden şaha kalktı. Havalandı bekleyemedi yerde… Yükseldi yağmuru ile bütünlendi. Bütünleştikçe yağmuru ile özleminin sessizliği daha da büyüdü. Sessizlik. Usul, usul akıyordu yağmur toprağına.
Ve geldiği gibi gitti. Gürültüler arasında bıraktı yağmur toprağını.
‘Bir varmış, bir yokmuş masallar neden böyle sessiz yaşanır’ dedi, gitti…
‘Doyamadım’ dedi, gitti…
Herkes yanlış biliyor ‘ toprağı ile bütünleşen yağmurun kokusunu herkes toprağın kokusu’ sanıyor…
Herkes yanlış biliyor tıpkı benim aşkı yanlış bildiğim, masalları bilmediğim gibi…
Sabahlar ayrılık için nöbette…
Avuçlarına bırakırsam kalbimi ruhun yok olur…
__alıntı_