Haydi Git Artık..!
Haydi, sen de çevir sırtını ve sen de git… Gideceksen şimdi git. Çünkü tam zamanı… Bir yanıma çaresizlik, diğer yanımda yorgunluğum var. Bir yanımda yalnızlığım, diğer yanımda geçmişime dargınlığım var… Gideceksen şimdi git. Çünkü tam zamanı… Bir daha ölemem ben, bu fırsatı bir daha veremem sana. Bir daha sevemem ben, çıkamam yollarına bir daha… Gideceksen şimdi git. Dedim ya tam zamanı…
Anlamak? .. Neydi ki anlamak, anlayınca ağlamak ki bu kadar yıprattı bizi? Neydi ki sevmek, paylaşmak biz beceremedik? .. Haydi git. Yüzüme kapat pencereni, çek perdelerini. Gideceksen şimdi git… Boşver mumun ardında esen soğuk, soluksuz rüzgarları. Boşver kurşunların söylediği anlamsız şarkıları. Haydi sen git artık… Ben suçun tamamını üzerime alıyorum. Zaten öyle yapmazsam ölene kadar nasıl severim seni? .. Haydi git…
Gideceksen şimdi git ve ben de yeniden başlayayım hayata, eğer ayakta kalmayı başarabilirsem! .. Ve şimdi git ki, yarın sana da sorayım “En çok ihtiyacım olduğu zamanlarda nerelerdeydin ? ” diye… Aldırma sakın yolculara, hancılara. Hayat ki kocaman bir yalandan ibaret. Hayat ki kocaman bir labirentten ibaret. Haydi git… Gemilere, limanlara aldırmadan ve hancıları, yolcuları tanımadan git. Haydi, git…
Aldırma ağlıyorsam, aldırma yaşamaya dair bir neden arıyorsam ve sakın aldırma acılardan yorgun beynimi taşıyamadığım başımı avuçlarımın arasına alıp “Haydi artık git” diyorsam. Git haydi… Bir yıldızın tan yeri ağarırken bir başka gökyüzünde vücut bulması gibi, rüzgarın en son kırık ve titrek yaprağı da dalından düşürmesi gibi git. Haydi git artık… Git, ama benim için endişelenme. Çünkü “gecenin en karanlık olduğu an, havanın aydınlanmasının en yakın olduğu andır meleğim”…
Bana kırıl… Söylediklerime, yazdıklarıma hatta benim yaşadığımı sandıklarına. Ve git… Hiç düşünme “neden? ” diye ve hiç çelişkiye düşmesin yüreğin “acaba? ” diye. Haydi git artık…
Bir basamak olarak zamanı çiğneyip, bütün çıplaklığıyla her doğruyu belki görüp, yaşamaya ömrümüz dahi yeterli olamayacak. Bugünüm, meçhul yarınım inan bunların da bir önemi yok. Haydi sen git artık… Benim için olmasa bile kendin için git. Taşıyamazsın beni, kaldıramazsın bu zor anlarımdaki ağırlığımı… neyse be meleğim, gerçekten istiyorsan git artık… Ve biliyor musun gülüm; anlatmak istediğim her şey aslında herkesin anlam vermekte zorlandığı o uç noktalardaydı…
Şimdi dargınım… Sana, hatta kendime, kaderime bile… Sitemlerime, ahlarıma, isyanlarıma… Gitmek istiyorsan şimdi git. Olur ya; belki bir adım atar da yaşatırsın beni, kurutursun göz yaşlarımı uzatırsan ellerini… Lanet olsun be! Haydi git artık. Sen her şey ben, ben hiçbir şeyken git…
Boşver be meleğim! Kocaman bir “aaaahh” çek gitsin, nasılsa giden ömründen gitmiyor… Haydi sen git artık…
Eğer isteseydik tanışabilir ve hayatımızın, hayatlarımızın akışını değiştirebilirdik. Oysa çok erkendi, bizler hep geç kaldık. Bizden daha erken davrandı ellerin yalanları, riyaları. Yakalayamadık zamanı, mücadele edemedik. Yakalayamadık yarınları, geri çeviremedik zehirli okları. Neyse be meleğim, zamanı gelmişken sen git artık… şimdi gitmezsen hiçbir zaman izin vermem gitmene. Gideceksen, benim ölüme en yakın olduğum zamanda git. Eğer yaşarsam gidemezsin… Ve beni hiç anlamadan, anlamaya çalışmadan, yaralarıma ilaç olamadan git. Haydi git…
Sakın silme göz yaşlarımı, uzatma o küçük ellerini. Ne olur bırak, bırak da ağlayayım doyasıya ve düşeyim sonsuzluğa. Ne önemi var ki artık. Bırak gülüm, bırak da öleyim bir yerlerde. Ve sen git artık…
Bağışla be meleğim! Gene şaşırdım işte… SEN HİÇ GELMEDİN Kİ NASIL GİDECEKSİN?..
Haydi, sen de çevir sırtını ve sen de git… Gideceksen şimdi git. Çünkü tam zamanı… Bir yanıma çaresizlik, diğer yanımda yorgunluğum var. Bir yanımda yalnızlığım, diğer yanımda geçmişime dargınlığım var… Gideceksen şimdi git. Çünkü tam zamanı… Bir daha ölemem ben, bu fırsatı bir daha veremem sana. Bir daha sevemem ben, çıkamam yollarına bir daha… Gideceksen şimdi git. Dedim ya tam zamanı…
Anlamak? .. Neydi ki anlamak, anlayınca ağlamak ki bu kadar yıprattı bizi? Neydi ki sevmek, paylaşmak biz beceremedik? .. Haydi git. Yüzüme kapat pencereni, çek perdelerini. Gideceksen şimdi git… Boşver mumun ardında esen soğuk, soluksuz rüzgarları. Boşver kurşunların söylediği anlamsız şarkıları. Haydi sen git artık… Ben suçun tamamını üzerime alıyorum. Zaten öyle yapmazsam ölene kadar nasıl severim seni? .. Haydi git…
Gideceksen şimdi git ve ben de yeniden başlayayım hayata, eğer ayakta kalmayı başarabilirsem! .. Ve şimdi git ki, yarın sana da sorayım “En çok ihtiyacım olduğu zamanlarda nerelerdeydin ? ” diye… Aldırma sakın yolculara, hancılara. Hayat ki kocaman bir yalandan ibaret. Hayat ki kocaman bir labirentten ibaret. Haydi git… Gemilere, limanlara aldırmadan ve hancıları, yolcuları tanımadan git. Haydi, git…
Aldırma ağlıyorsam, aldırma yaşamaya dair bir neden arıyorsam ve sakın aldırma acılardan yorgun beynimi taşıyamadığım başımı avuçlarımın arasına alıp “Haydi artık git” diyorsam. Git haydi… Bir yıldızın tan yeri ağarırken bir başka gökyüzünde vücut bulması gibi, rüzgarın en son kırık ve titrek yaprağı da dalından düşürmesi gibi git. Haydi git artık… Git, ama benim için endişelenme. Çünkü “gecenin en karanlık olduğu an, havanın aydınlanmasının en yakın olduğu andır meleğim”…
Bana kırıl… Söylediklerime, yazdıklarıma hatta benim yaşadığımı sandıklarına. Ve git… Hiç düşünme “neden? ” diye ve hiç çelişkiye düşmesin yüreğin “acaba? ” diye. Haydi git artık…
Bir basamak olarak zamanı çiğneyip, bütün çıplaklığıyla her doğruyu belki görüp, yaşamaya ömrümüz dahi yeterli olamayacak. Bugünüm, meçhul yarınım inan bunların da bir önemi yok. Haydi sen git artık… Benim için olmasa bile kendin için git. Taşıyamazsın beni, kaldıramazsın bu zor anlarımdaki ağırlığımı… neyse be meleğim, gerçekten istiyorsan git artık… Ve biliyor musun gülüm; anlatmak istediğim her şey aslında herkesin anlam vermekte zorlandığı o uç noktalardaydı…
Şimdi dargınım… Sana, hatta kendime, kaderime bile… Sitemlerime, ahlarıma, isyanlarıma… Gitmek istiyorsan şimdi git. Olur ya; belki bir adım atar da yaşatırsın beni, kurutursun göz yaşlarımı uzatırsan ellerini… Lanet olsun be! Haydi git artık. Sen her şey ben, ben hiçbir şeyken git…
Boşver be meleğim! Kocaman bir “aaaahh” çek gitsin, nasılsa giden ömründen gitmiyor… Haydi sen git artık…
Eğer isteseydik tanışabilir ve hayatımızın, hayatlarımızın akışını değiştirebilirdik. Oysa çok erkendi, bizler hep geç kaldık. Bizden daha erken davrandı ellerin yalanları, riyaları. Yakalayamadık zamanı, mücadele edemedik. Yakalayamadık yarınları, geri çeviremedik zehirli okları. Neyse be meleğim, zamanı gelmişken sen git artık… şimdi gitmezsen hiçbir zaman izin vermem gitmene. Gideceksen, benim ölüme en yakın olduğum zamanda git. Eğer yaşarsam gidemezsin… Ve beni hiç anlamadan, anlamaya çalışmadan, yaralarıma ilaç olamadan git. Haydi git…
Sakın silme göz yaşlarımı, uzatma o küçük ellerini. Ne olur bırak, bırak da ağlayayım doyasıya ve düşeyim sonsuzluğa. Ne önemi var ki artık. Bırak gülüm, bırak da öleyim bir yerlerde. Ve sen git artık…
Bağışla be meleğim! Gene şaşırdım işte… SEN HİÇ GELMEDİN Kİ NASIL GİDECEKSİN?..