[SIZE="2"]Sobelemek Ölümü Aşkı ve Hüznü
Tek yürek atımı olmak ve sobeleyen olmak ölümü.. Beraberce.. Yasaklı olan diyarın en gizemli yerlerinde..Yaşayamadıklarımıza duyduğumuz öfkeyi uysallaştırabilmek seninle... Hem de tek bir kelimeyle..
Ben sevmek için doğarken her yeni güne, sen sevilmek için doğuyorsun seninle sensizliğin olduğu yerlerde... Çelişkiler son bulsun dedikçe, kendi çelişkilerimize yenilenlerdik aslında.. Uzaklıklara bakmaktan gözleri acıyanlardık. Sevmek yaşam olgusuyken bizde, ölümü bile göze alanlardık sevgimiz uğruna.. Yaşayandık sevdayı.. En farklı, en doğal, en biz olan haliyle.
Yarım kalmışlıklara inat, tamamlayandık birbirimizdeki kayıp parçaları. Sevdayı en doğan haliyle yaşayanlardık. Bendim... sendin.. biz olduk, yasaklı olan ama her tadıyla, her nefesiyle biz kokan sevdanın minik busesinde.. Senin olmak vardı.. Sen olmak vardı..
Gözlerinin taaa içlerine bakıp Seni seviyorum diyebilmek vardı....
Her doğan güne birlikte gözlerimizi açmak ve merhaba demek vardı... Teninin sıcaklığını hissederken erimek vardı, adı bilinmez olan diyarların en köhne yalnızlığında..
Dilime yerleşen nihavent ezgiler eşliğinde adımlarken çılgınlığın dikey boyutlarını, yanmak vardı aşkına üşüyen yanımdan soyutlayarak kendimi..
Asırlar öncesine dayanan yokluğundu bugünlere ulaşmamı sağlayan. Sendin.. belki de bendim.. ne zaman biz olduk... yoksa hep biz miydik doğduğumuzdan beri.. Tüm kırılganlıklarıma rağmen sevebilmek seni.. Kendi parantezimizde yaşamak özgürce..
Adı aşk olan.. tadı tuzu sen olan sevdaya yanmak alabildiğince.. Umut olmayan bugünlere inat eldeki yarınlarla mutlu olabilmek senin gölgen altında..
Ve sana seni seviyorum diyebilmek... Tüm gökyüzüne yazmak adını.. Gökkuşağının renklerinde dansetmek seninle, sana aşığım diyerek...
Seni seviyorum sevgili.. seni seviyorum...
Sevdalara açılan bir yelkendi sonsuzluğun.... Gecenin kokusu sinerken üzerine kelimelerin, kelimelerden önce harflerle dans edenlerdik..
İzlemek vardı seni derin bir boşlukta... Sadece bakmaktı uzaklardan, dokunamamaktı.. Sen vardın...ben hep fakirdim senden uzakta... Ağlardım bakmadığında delirdiğim bakışlarınla...
Bahar olmak vardı tapılası gözlerinde... Sevgilim diyebilmekti en güzeli... Sevgilim dediğini duymaktı...
Tek yürek atımı sevdamızın karanlık dehlizlerde, kaybolmasına izin vermemekti.
Geçmişe duyulan kin gerilerde kalırken yaşamaktı sevdayı, yaşanmamışlıkların ruhumuzda yarattığı sergüzeştlikte...
Adım hüzündü benim... Gözlerinin alabildiğince ama yüreğinin göremediğince hüznündüm ben ruhundan dökülen...
Adım aşktı benim... Hiç görmediğin, hiç tanımadığın bir tattım senin dilinde... Seviyorum diyebildiğimce özgür olmak ve özgürlük kanatlarını sevdana yükleyebilmekti akreple yelkovanın peşine takılarak..
Zaman durdu sevgili... Bundan sonra ve bundan evvel...
Senin zamanın benim...
[/SIZE]
Tek yürek atımı olmak ve sobeleyen olmak ölümü.. Beraberce.. Yasaklı olan diyarın en gizemli yerlerinde..Yaşayamadıklarımıza duyduğumuz öfkeyi uysallaştırabilmek seninle... Hem de tek bir kelimeyle..
Ben sevmek için doğarken her yeni güne, sen sevilmek için doğuyorsun seninle sensizliğin olduğu yerlerde... Çelişkiler son bulsun dedikçe, kendi çelişkilerimize yenilenlerdik aslında.. Uzaklıklara bakmaktan gözleri acıyanlardık. Sevmek yaşam olgusuyken bizde, ölümü bile göze alanlardık sevgimiz uğruna.. Yaşayandık sevdayı.. En farklı, en doğal, en biz olan haliyle.
Yarım kalmışlıklara inat, tamamlayandık birbirimizdeki kayıp parçaları. Sevdayı en doğan haliyle yaşayanlardık. Bendim... sendin.. biz olduk, yasaklı olan ama her tadıyla, her nefesiyle biz kokan sevdanın minik busesinde.. Senin olmak vardı.. Sen olmak vardı..
Gözlerinin taaa içlerine bakıp Seni seviyorum diyebilmek vardı....
Her doğan güne birlikte gözlerimizi açmak ve merhaba demek vardı... Teninin sıcaklığını hissederken erimek vardı, adı bilinmez olan diyarların en köhne yalnızlığında..
Dilime yerleşen nihavent ezgiler eşliğinde adımlarken çılgınlığın dikey boyutlarını, yanmak vardı aşkına üşüyen yanımdan soyutlayarak kendimi..
Asırlar öncesine dayanan yokluğundu bugünlere ulaşmamı sağlayan. Sendin.. belki de bendim.. ne zaman biz olduk... yoksa hep biz miydik doğduğumuzdan beri.. Tüm kırılganlıklarıma rağmen sevebilmek seni.. Kendi parantezimizde yaşamak özgürce..
Adı aşk olan.. tadı tuzu sen olan sevdaya yanmak alabildiğince.. Umut olmayan bugünlere inat eldeki yarınlarla mutlu olabilmek senin gölgen altında..
Ve sana seni seviyorum diyebilmek... Tüm gökyüzüne yazmak adını.. Gökkuşağının renklerinde dansetmek seninle, sana aşığım diyerek...
Seni seviyorum sevgili.. seni seviyorum...
Sevdalara açılan bir yelkendi sonsuzluğun.... Gecenin kokusu sinerken üzerine kelimelerin, kelimelerden önce harflerle dans edenlerdik..
İzlemek vardı seni derin bir boşlukta... Sadece bakmaktı uzaklardan, dokunamamaktı.. Sen vardın...ben hep fakirdim senden uzakta... Ağlardım bakmadığında delirdiğim bakışlarınla...
Bahar olmak vardı tapılası gözlerinde... Sevgilim diyebilmekti en güzeli... Sevgilim dediğini duymaktı...
Tek yürek atımı sevdamızın karanlık dehlizlerde, kaybolmasına izin vermemekti.
Geçmişe duyulan kin gerilerde kalırken yaşamaktı sevdayı, yaşanmamışlıkların ruhumuzda yarattığı sergüzeştlikte...
Adım hüzündü benim... Gözlerinin alabildiğince ama yüreğinin göremediğince hüznündüm ben ruhundan dökülen...
Adım aşktı benim... Hiç görmediğin, hiç tanımadığın bir tattım senin dilinde... Seviyorum diyebildiğimce özgür olmak ve özgürlük kanatlarını sevdana yükleyebilmekti akreple yelkovanın peşine takılarak..
Zaman durdu sevgili... Bundan sonra ve bundan evvel...
Senin zamanın benim...
[/SIZE]